1. "Bana iki ay ver"

317 16 19
                                    

Çok uzun zamandır böyle bir kitap yazmak istiyordum. Nasıl oldu, olaylar çok mu hızlı gelişti bilemiyorum ama bazen kendinizi içinde bulunduğunuz an'a bırakmanız gerektiğine inanıyorum. Daha çok olay var. Klasik gibi gözükmesin gözünüze....

Okuyup yanımda olacak kişilere şimdiden teşekkür ediyorum. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum~

Keyifli okumalar

Vücuduma çarpan rüzgarı yok sayarak arkamdaki demirlere biraz daha tutunmaya çalıştım. Herşeyi yok sayarak önüme baktım. Denizin ayaklarımın altındaymışçasına uzanışının bu kadar mükemmel olduğunu bilmiyordum. Yaşadığım şehir, geceleri hep böyle mükemmel mi gözüküyordu? Gözlerimi kapatıp havayı içime çektim. Ayaklarımın altında deniz olmasının en güzel yanlarından biriside buydu sanırım, huzur burnumun ucundaydı. İnsanların zihinleri ölme düşüncesiyle bile doluyken, bir an olsun huzuru hissetmeleriydi sanırım onlar korkutan. Ölüme bir adım hala hissedilen bu huzur, yaşamak için bir neden veriyordu insana... Ben ise tam tersini düşünüyordum. Şuan burası huzurlu bir şekilde ölmenin gözler önüne serilmiş hali gibi gözüküyordu. Ve ölmek artık fazlasıyla cazip geliyordu.

Gökyüzündeki ayın bütün mükemmelliğiyle denize yansıması, bu yansımanın dalgalar halinde sürekli yayılarak kalbinizin huzurla dolmasını sağlayan o deniz sesi... Bütün bunlarla ölüm nasıl cazip gelmesindi ki?

Tek sorun tutunduğum demirin soğukluğuyla adeta havaya meydan okumasıydı. Uçurum kenarlarının insanları kendisine doğru çektiğini duymuştum. Sanırım öyleydi. Belki de insanları çeken deniz değil de, bu manzaranın mükemmelliğiydi. Gözlerimi yeniden kapatarak sol ayağımı boşluğa bıraktım. 1 dedim kendi kendime. İşte mükemmelliğe gidiyorum. 2... Bu sefer kollarımı gevşeterek kendimi biraz daha öne bıraktım. Ve 3... Biraz bekledim atlamak için.

"Eğer atlayacaksan bunu çabuk yap. Manzaramı kapatıyorsun." Arkamdan gelen erkek sesi kapalı olan gözlerimi açmama neden olurken altımdaki manzarayı garipsemiştim. Sıkıca arkamdaki demirlere tutundum yeniden, ve sesin sahibine döndüm.

"Bölmesen tamda onu yapacaktım"

"İşini uzatıyordun. Eğer atlayacak olsan bunu çoktan yapardın" Etraf karanlık olmasına rağmen, yüzündeki hafif gülümsemesini ve sesindeki gerçekliği kavrayabilmiştim.

"Tadını çıkartıyordum" dedim gülümseyerek. Bunu fark ettiğimde hızlıca her zamanki halimi takındım. Ben gülümsemezdim. Hemde yeni tanıştığım birisine. Asla... Gülmek tarzım değildi.

Demirlerin üzerinden beni buraya getiren yola ait olan asfalta atladım. Tam gidecekken, adını bilmediğim çocuğun bakışlarıyla karşılaştım. Neden bilmiyorum ama vazgeçtim. Aramızdaki mesafeyi kapattım ve yüzüne dahi bakmadan yanına oturdum. Deniz buradan da mükemmel gözüküyordu. Yanımdaki çocuk siyah pantolonuna elini sokarak bir paket sigara çıkardı. O an dikkat etmiştim, simsiyah giyinmişti. Tıpkı benim gibi. Göz altları koyu ve çöküktü. Uykusuzluktandı belki. Saçları dağınıktı, belkide kalbi gibi. O an, işte o an manzarasını kapattığıma pişman oldum. Keşke dedim kendi kendime "keşke hemen atsaydım..."

Elindeki pakedin İçerisinden 2 dal alarak birisini bana uzattı. Geri çevirmedim. Her zaman kullanmazdım zaten sigara, arada bir belki. Ama o an istemiştim. Kalan tek sigarayı dudaklarının ucuna usulca yerleştirdi ve elini yeniden cebine soktu. Bu sefer bir çakmak çıkardı içerinden. Üzerinde birşeyler yazıyordu ama seçemedim. Kendi sigarasını yaktıktan sonra çakmağı söndürmeden sigaramın ucuna tuttu. Yüzündeki ciddiliği yaktığı sigaradandı sanırım. Gülümsemek istedim tekrar, ama vazgeçtim.

Temmuz'a Düşen Rüzgar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin