12. "Buluşma"

110 6 4
                                    

#Medyada Ertunç var. Gerçek hayattaki adını değiştirmeden kullanmak istedim. Ve ayrıca kendisi de bir şarkıcı... Tanıyanınız vardır, yoksa da tanıyın, sevin :))

     Kendimden başka kimseye ihtiyacım yok diyerek büyüttüm ben kendimi, sırf etrafımdaki insanlar gittiğinde yıkılmamak için. Kendimden başka kimseye ihtiyacım yok diyerek büyüttüm ben kendimi, yalnız kaldığımda kimseye ihtiyaç duymamak için... Ben artısını görmediğim hayatın eksisini düşündüm daima. Karşıma çıkan tümseklerden, düşmekten korkmayarak koşarak geçmeye çalıştım her seferinde kendimce.

     Düştüğümde elimden tutan bir insan olmadığını gördüğümde ise... Büyüdüm.

     Yalnız olmak değil de, yaşadığı sıkıntılarda, başını omuzuna koyarak destek alacak kimsesi olmamasıydı insanın canını yakan. Şimdi, başımı göğüsüne koyduğum bu adam, düştüğüm yerden elini uzatarak kurtaran ilk kişi olmuştu beni. İyileşmeye başlayan yaralarım, onun gidişiyle daha da kötüleşmişti son zamanlarda. Geri gelmişti. Görmekten korkmayarak dokunuyordu artık yaralarıma ve her bir dokunuşu, yaşanan kötü şeyleri silmeye yeterde artardı bile.

     Karşımızdaki manzarayı birbirimize sarılarak ilk izleyişimizdi bugün. Biz mi manzarayı izliyorduk, yoksa biz mi manzara olmuştuk bilemiyordum.  Onsuz geçen her gece teker teker canlanırken aklımda, birinden diğerine geçerken siliyordum gözümü kırpmadan geride bıraktıklarımı. Akıttığım göz yaşlarım yoktu artık. Bugün vardı, o vardı, bana sarılışı vardı, kokusu vardı.

     Burnuma değen kokusu olmadan yaşayamayacağımı o an daha da net anladım. Nasıl dayanmıştım onsuz geçen dört ay boyunca? Nasıl izin vermiştim git demesine? Asıl soru; Nasıl gidebilmiştim kalmak uğruna hiç savaşmadan?  Hatayı aramaktan vazgeçtim artık. Doğrular içerisinde yanlış aramak; yapılacak en aptalca şey olmalıydı.

Uzun süre sessiz kalması kafasındaki soru işaretlerinden mi, yoksa anın tadını çıkarabilmek için miydi çözemedim. Uğraşmadım da gerçi. Ben ikimiz adına da, 'anın tadını çıkarmak' kısmıyla itinayla ilgileniyordum.

Beni seviyor muydu? Orası büyük bir soru işaretiydi. Değer veriyordu onu hissedebiliyordum elbette ama sevmek... Orası büyük bir soru işaretiydi. Bu kısımda da soru işaretinin kıvrımını silerek noktasını bırakma görevi bana düşüyordu. Bu zamana kadar çabalayan taraf ben gibi gözüksemde, onun da içten içe değiştiği aşikardı. Adımlar atmıştı ikimiz için. Yürümeyi öğrenen küçük bir çocuğun ufak ufak attığı adımlar gibiydi gerçi ama daha yürüyemeyen birinden koşmasını beklemek de, en saçma şey olurdu heralde. Sevmeyi unutmuştu, sevmekten korkuyordu. İşte bu yüzden, ondan herşeyin bir anda değişmesini bekleyemezdim. Buna rağmen, şuan ki durumumuz değişimin asıl . Hem, iki tarafta eşit sevmezdi zaten. Her zaman bir taraf, diğer taraftan daha fazla severdi... Ona karşı güçlü duruşumun temelinde bu yatıyordu belkide.

     O an ilk defa, tanrıdan bir şey istedim olmasını umarak.
"Lütfen, benim onu sevdiğimin yarısı kadar da olsa sevsin beni..."

***

     Dün gece aklıma geldikçe, kalbimde kelebekler uçuşuyordu adeta. Bilmem kaç kilometre maraton koşmuş gibiydim. Maraton olmasa da, bir birimizin kalbine doğru koşmuştuk yeniden. Ve bu daha ağır basıyordu sanırım. Çok fazla eşya olmayan evimizde ses çıkarmadan ordan oraya gitmek zordu. En ufak bir ses dahi yankılanıyordu sanki evde.Birisini uyandırmaya giderken ise fazla ses yapmamaya çalışan tek manyak ise bendim heralde.

Temmuz'a Düşen Rüzgar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin