EMLY

72 5 0
                                    

       Sınıftan herkesin çıkışını izledim. Sanki anlaşmışız gibi ikimizde yerimizden kıpırdamadık.
       Yan gözle ona bakıyordum. O ise karşıya doğru bakıyordu. Yandan vuran ışık gözlerinin turuncu desenini daha fa ortaya çıkarıyordu. Cidden olağandışı görünüyordu.
       “Neden bu kadar rahat hissediyorsun Emly? Sabah nefretle doluydun oysa.” diye sordu.
       Lanet olsun! Hislerimi algılayabildiğini tamamen unutmuştum. Hemen kaşlarımı çattım. “Başka bir şeyler düşünüyordum.” dedim. Ne de olsa yalan sayılmazdı.
“Sen ateşsin değil mi?” diyerek konuyu değiştirdi.
       Birden bire öyle söyleyince garip hissettim. “Evet.” dedim. Buna alışmam lazımdı.
Bir anda yüz ifadesi tamamıyla değişti. “Daha önce senin gibi hisleri olan bir insanla karşılaşmamıştım.” dedi ve sonunda ağzındaki baklayı çıkarmış oldu.
       Bende daha önce hissettiklerimi yüzüne söyleyen biriyle karşılaşmamıştım. İtiraz ediyor muydum?
       Ona döndüm. “Eğer bana ‘sen garipsin’ demenin değişik yollarını arıyorsan gerek yok. Bunu ima eden ilk insan sen değilsin. Son da olacağını sanmıyorum.” dedim.
       Bana baktı. “Bence kendini saklamaktan vazgeçmelisin. Böyle yaptıkça kendi gücünü fark edemezsin, insanlar için yaşama birazcık da kendin için yaşa.”
       Ah-ha, Brad 2! “Ben ne gücümü fark etmek ne de kendim için yaşamak istiyorum. Neden herkes hep aynı konuda benimle konuşma gereği duyuyor ki?!”
       Omzunu silkti. “Belki de o insanlar sana değer veriyordur, Emly.”dedi.
       Daha 1 saattir tanıdığım insanın üstümde bıraktığı etki saçmaydı. Ya da etkileyiciydi.
       “Hey Emly!” Kapıdan gelen ses dikkatimi dağıttı. Kafamı çevirdim ve Bradin gözleriyle bize ateş ettiğini gördüm.
       Scott ayağa kalktı ve kapıdan çıktı. Tam kapıdan çıkarken Brad’le bakıştılar. Birden bire bir soğuk hissettim. Brad sinirlenmiş miydi? İyi de neden?
       Yanıma geldi. “Hadi derse gidelim. Adele kapıda bekliyor.” dedi soğuk bir şekilde.
Ayağa kalktım. “Scott’la ne sorunun var?” diye sordum.
       Kaşlarını çattı. “O çocuğun bakışları hiç hoşuma gitmiyor Emly.”
       Sustum ve sessizce sınıftan dışarı çıktım. Adele de bize katıldı ve bizi diğer sınıfa götürdü.
İşte ben buna sınıf derim. Koskocamandı. Yerde daireler vardı. Dairelerin içindeyse herkesin yetenekleriyle ilgili nesneler mevcuttu.
Brad’e baktım ve elimi omzuna koydum. “İyi, ha?”
       Bana o havalı bakışlarından birini attı. “İyi mi? Bu benim kadar mükemmel kızım!” dedi.
       Adele’in sesi dikkatimi ona vermemi sağladı. Harika gülüşüyle konuşuyordu yine.  “Hadi çocuklar, herkes yerlerine.”
       Brad Adele’in arkasından yerini öğrenmek için gitti. Herkes gücünü kullanmaya ne kadar da meraklıydı!
       “Gelmiyor musun Emly?” diye bir ses duydum. Bu ses Scott’ındı. Ona doğru kafamı çevirdim. Kendi yuvarlağının ortasında durmuştu. Yandaki daireyi gösterip “Burada durman gerek." dedi.
       Gösterdiği yere baktım. “İyi de burada sadece bir mum var.”
       Kahkaha attı. “İlk önce onu yakmayı denesene.”
       Ona ben-herkesten-üstünüm bakışlarından birini attım. Aha! Gittikçe Brad’leşiyordum. Körle yatan şaşı kalkar ya da Brad’le takılan üstünlük taslar.
       Dairenin ortasında durdum. “Öğretmeni bekle Emly! Emin ol ki azar işitmek istemezsin.” dedi Scott.
       Ellerimi göğsümde buluşturdum. “Tamam, bekliyorum.” dedim. Ama belli ki birileri beklemiyordu. Yanımdaki dairede bir kıpırtı vardı. Oraya baktım. Ah, tabii ki Brad’di. O şapşal azar yemek için doğmuştu.
       “Brad.” dedi Adele ve ona dur demek ister gibi baktı.
        Brad ciddi anlamda bir kahkaha patlattı.
“Brad bari bu okulda rahat dur.” deyince kahkahası sadece küçük bir gülümsemeye dönüşürken bana baktı. Sonra yanımdaki dairede kim olduğunu görünce yüzündeki gülümseme giderek soldu.
       İçeriye tam zamanında Katness girdi. Dua eşliğimde çookk derin bir iç çektim.
       “Şimdi yeni gelen öğrencilere, 2. seviyeye yaklaşmış olanlar yardım edecek.” dedi Katness.
       Lütfen Scott Brad’le olmasın, lütfen, lütfen! Gerginlik istemiyordum. Daha ilk günden… Lütfen!
       “Adele. Scott, Melissa hepiniz birer daireden başlayın, sonra da paylaşırsınız.” dedi.
Umarım Adele Brad’den başlardı. “Emly hadi ilk öğrencim sen ol.” dedi Scott.
       Gülümsedim. “Olur, tabii.” dedim. Dairenin dışında karşımda durdu. Hayır, olamaz Brad başlamış olmalıydı ki aniden gücünü hissettim ve içimdeki ateş fazlasıyla – bunun altını çiziyorum – kıpırdanmaya başladı. “Bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum Scott. Bradin gücünü fazlasıyla hissediyorum.” dedim.
       Bana ciddi bir şekilde baktı. “Onun yanında da güçlerini kontrol etmelisin. O senin hayatındaki en önemli insanlardan biri, birbirinize zarar vermeden de yan yana durmalısınız.” dedi. Söyledikleri o kadar doğruydu ki ağzımdan tek kelime dahi çıkmadı.
“Tamam.” dedim çünkü diyebilecek başka hiçbir şey yoktu.
       “Şimdi onu unut. Sadece bana odaklan. Hatta odada seni tetikleyen ne varsa unut gitsin.” dedi.
       Onun gözlerine baktım. Bu pek de zor olmayacaktı. Biri bana durmamı söylesin! “İçindeki o ateşi seni tetikleyecek bir şey olmadan da ortaya çıkarabilirsin.” dedi.
Hala ona bakıyordum. “Tamam. Brad’e arkanı dön Emly.” dedi Scott. Mumu aldı ve diğer tarafa doğru çevirip yere koydu ve doğrulunca “Bunu yapabilirsin.” dedi.
       Ona odaklandım ve buzu yok saymaya çalıştım, onun gözlerine odaklandım. Turuncu gözlerine daldım. Ne kadar da güzeldi. Can yakıcı bir güzellik… Ne zaman böyle hissetmeye başlasam, eskiden canım yanardı. Eskiden…   
       Aniden hissettiklerim büyümeye başladı.
Mum kırmızı bir alevle yandı. Küçük bir mum için bu fazlaydı. Ateş yüzüme doğru gelince çığlık attım. Dengemi kaybedip geriye doğru sendeledim. Arkamdan biri beni yakaladı.
“Ahhh!” diye bağırdım. Canım çok yanmıştı. Beni tutan Brad’di ve buzu canımı yakmıştı. Ellerinin dokunduğu kollarımın rengi değişmişti ve oralardan buhar çıkıyordu. Brad hala beni tutuyordu. Sağ yanındaydım. Yüzü Scott’a dönüktü. Ona öyle bir bakıyordu ki, herhalde beni tutuyor olmasa onun üstüne saldırırdı.Bana zarar verenin Scott olduğunu sanıyordu.
        Gözlerimi kapattım ve Brad’den uzaklaşıp yere diz çöktüm. Brad’de yere düştü. Fakat hiç de öyle kendini kaybetmiş gibi değildi.   
        Vücudunda dokunduğum yerler kırmızıyla mavi arası bir renkti, belki de mor. Kafasını kaldırdı – tanrım, gözleri tamamen buz mavisiydi - ve direkt Scott’a baktı. Onu ilk defa bu kadar çok sinirli görüyordum. Sinirlendikçe vücudyndan yayılan enerji enerjimi tetikliyor beni de öfkelendiriyordu.
       “Ona zarar verdin, bende bunu bekliyordum.” dedi ve yumruğunu yere vurdu. Hava bir anda o kadar soğudu ki hafifçe esen rüzgar da kristalleşen nefeslerimizi görebiliyorduk. Hedefi Scott'tı.  Lanet olsun, onu dondurarak öldürecekti. Söz konusu ben olunca öldürmekten yada ölmekten zerre kadar çekinmezdi. Hele ki karşısında Scott gibi biri varsa....
       Zorda olsa ayağa kalktım ve Scott’ın önünde durmak için koşmaya başladım. Brad’e zarar veremezdim ama Scott'a zarar gelmesindense kendimi öne sürmeyi yeğlerdim.
       Bradin elinden itibaren donan yer çatlaklar oluşturarak Scott'a doğru gidiyordu ki onu ittim.
       “DUR, BRAD!” diye bağırdım fakat çok geçti. Onun buzu çoktan kalbime ulaşmıştı. Ama bu kez farklıydı. Sanki ateşimi de söndürmüştü, ruhumu da. İçim boşmuş gibiydi. Aniden yere yığıldım. Aynı anda, bana dokunan bir sürü el hissetmeye başladım. Gözlerim yavaşça kapanmaya başladı. Derin karanlık bana doğru yaklaşıyordu. Daha doğrusu beni içine alıp saklıyordu.
       “Emly!” diye bağırdı bi ses. Herkes bana sesleniyordu. Fakat bir tanesi tüm seslerden sıyrılmıştı. Brad’ın acı çeken sesi...

Ateşin Donan AryasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin