29

39 8 6
                                    

" Günaydınn!" Gözümü açmam ile birlikte Jungwonu görmem bir olmuştu.

"Günaydın, ne zaman geldin? Uyandırsaydın keşke."

"Çok olmadı, bölmek istemedim uykunu. Baban kahvaltı hazırlayıp çıktı."

"Çıktı mı? Nereye gitti ki?"

"Bilmem, işim var dedi ssdece."

Anlam veremesem de bozuntuya vermedim, yatağımda oturan Jungwonu çekerek yatmasını sağladım.

"Sarılayım biraz. Özledim."

Kıkırdaması kulağıma çok güzel geliyordu. Durmadan gülüyordu. "Ben de seni çok özledim."

Bir süre birlikte yattıktan sonra kahvaltı yapmak için kalktık. Babamın hazırladığı şeyleri yedikten sonra odama geri döndük.

"Ben biraz ders çalışayım mı?"

"Çalış tabii. Ben de odayı toparlarım biraz."

Dediğimiz gibi yaptık. Jungwon masamda dersine çalıştı. Ben de dün eve yorgun geldiğim için öylesine çıkardığım kıyafetlerimi toparlayıp yatağımı düzenledim. Onun dışında oda dağınık değildi. Jungwonu rahatsız etmemek için odadan çıktım ve mutfağı toparlamaya başladım. Babam yemek yaparken ortalığı fazlasıyla dağıtmıştı. Acaba işi neydi?
Bu işi halletiğimizin farkındaydım ancak tekrar gitmesinden korkuyordum sanırım. Telefonumu çıkarıp babama nasılsın naptın gibi bir mesaj atıp kapattım.

Uzun süredir hem Jungwonla ilgilenmekten, hem de lokanta ile ilgilenmekten evle ilgilenememiştim. Anlaşılan babamın da ilgilendiği şeyler vardı. Ev sebebini anlamadığım şekilde dağınıktı çünkü.

Mutfağı da kabaca temizledikten sonra yemek odasına girdim. Babam önceden büyük bir firmada yönetim görevlisiydi. Fazlaca toplantısı olduğu için bu odayı dizayn etmiştik zamanında. Kazadan sonra elbette işini bıraktı ve bu odayı kullanamadık. Geçen gün gelen arkadaşları için yıllar sonra açmıştı bu odayı. Ve içerisi düşündüğümden daha da dağınıktı. Fazlaca içmiş gibi duruyordu. Orayı toparlayacak enerjiyi kendimde bulamadığım için kapısını tekrar kapattım ve bu sefer de babamın odasına ilerledim.

Düşündüğüm kadar dağınık değildi. Yatağı dağınıktı ve pijamaları yerdeydi. Dolabı da dağılmıştı. Özel alanına girmek istemiyordum ancak Jungwon çalışırken zaman geçirmem de gerekiyordu. Bu sebeple odasını toparlamaya başladım.

Yerdeki kıyafetleri katlayarak yatağının üstüne koydum. Dolabı fazlaca dağılmıştı, dolabını düzenlemenin daha iyi olacağını düşündüm. Kıyafetleri yere ittirdiğimde ise yere sert bir şey düştü. Kaldırmak için elime aldığımda bunun bir fotoğraf çerçevesi olduğunu anladım. Ne olduğuna bakmak için çevirdiğimde ise oldukça şaşırmıştım. Liseden bir fotoğraftı anlaşılan. Ancak yanındaki arkadaşını hiç görmemiştim. Fazla üstüne düşünmeden fotoğrafı masasının üstüne koydum ve dolabını düzenledim.

işi bittiğinde Jungwondan hâlâ ses çıkmıyordu. Dersi bitince bir şeyler atıştırırız diye düşünüp mutfağa ilerledim. Ancak dolapta pek bir şey yoktu. Markete gitsem iyi olacaktı.

Odama girdiğimde Jungwon kelimenin tam anlamıyla kitaba odaklanmıştı. Üstümü değiştirmek için dolabımı açtığımda anca fark etmişti beni.

"Jay, ne oldu?"

"Bir şeyler hazırlayacaktım ama evde hiçbir şey yok. Markete gidip geleceğim hemen."

"Ben de geleyim mi?"

"İstersen gel tabi de, dersini bölmeseydin."

"Olsun, hem baya oldu zaten. Biraz mola versem bir şey olmaz."

Üzerimde siyah atletim vardı, omu değiştirmek istemedim. Altımdaki pijama yerine eşofmanımı giydim üstüme de aynı takımın hırkasını geçirdim.

"Sen hazır mısın?"

"Hm hm. Değiştirmeyeceğim."

"Hadi gidelim o zaman." Araba anahtarının olduğu yere baktım ancak yerinde değildi.

"Jungwon, babam arabayla mı gitti?"

"Bilmem, görmedim anahtarı alırken."

"Nereye gitti acaba bu adam?" Daha büyük bir markete gitmeyi düşünüyordum aslında. Ama madem araba yoktu, bakkal ile idare edecektik.

Evimizin yanındaki marketten hızlıca bir şeyler aldık. Jungwonun isteği üzerine sürpriz yumurtalardan da almıştık.

Geri dönüş yolunda kafam tamamen babamdaydı. Jungwon bir şeyler anlatıyor muydu onu bile anlamıyordum.

"Jay, bşr problem mi var?"

Derin bir nefes verdim. Artık Jungwondan düşüncelerimi saklamaya dahi çalışmayacaktım

"Babama takıldı aklım. Biliyorum konuştuk, ama korkuyorum galiba hâlâ." Yüzüne "endişelenme" dervesine bir gülümseme yerleştirdi. Elini yanağıma koydu, hafifça okşadı.

"Sevgilim, anlıyorum çok doğal hâlâ bundan korkman. Ama güven bana baban suçunu anladı. Gerçekten sadece işi çıkmıştır. Ya da sadece arkadaşlarıyla buluşmuştur. Sen de biliyorsun, ikimizin ailesi de çok erken evlendi. Bizim yaşımızdayken bize bakıyorlardı."

"Biliyorum ama işte. Durduramıyorum." Bir süre sessizlik oldu aramızda. Ancak Jungwonun dediği bir şeyi daha yeni anlayabilmiştim. "Bir dakika bir dakika, sen sevgilim mi dedin az önce bana?"

Hızlıca elini yanağımdan çekti ve ağzını kapattı. "Hayır demedim."

"Dedin, gerçekten. Duydum. Sevgilim dedin."

"Yanlış duymuşsun." Dedi ve ilerlemeye başladı. Ben de ilerlemeye başlamıştım ancak nafile. Resmen koşuyordu. Ben de onu taklit ettim ve koşmaya başladım. Zor da olsa önüne geçmeyi başardım.

"Tamam. Yanlış duydum herhalde. Sevgilim demedin."

"Evet, demedim. Sevgili drğiliz neden sevgilim diyeyim?"

"Evet, haklısın." Hızlı olmayacağını elbette biliyordum ama duymak kötü hissetirmişti.

"Kanka diyorum sana bundan sonra."

"Tamamdır kanka." Evin önüne geldiğimizde babamın arabasını gördüm. İçime gerçekten su serpilmişti.

"Sen çalışmaya devam edecek misin?"

"Edeceğim kankam, noldu?"

"Sarmaş dolaş yatar mıyız yoksa sana yemek mi hazırlayayım diye sormuştum kankacım."

Forever Young ^ JaywonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin