gulseneser2003 e sevgilerle...^^
Kitabım için yeni bir kapak hazırladım. Nasıl olduğu hakkında yorumlarınızı bekliyorum...
"Çünkü Aras ; 'Çağla baştan beri senin beni kullandığını söylemişti.' Ohhh... demek buydu Aras odunun söylediği şey(!) Bende sanmıştım ki...
Herneyse. Ne, olamaz, yok artık, inanmam! ! Kıvanç'ın gözünden bir damla yaş aktı. "Oysa ben sana değer vermiştim, ilk defa bir kıza karşı böyle hisler taşıyordum. Ama sen onları tek bir hamleyle kırıp döktün! "
Kıvanç ne zaman bu kadar duygusal olmuştu ki? Ve beni bu konu yüzünden mi denize itti (?) "Ama Kıvanç, söylemedin. Söylemeliydin. Eğer bana karşı olan duygularını yüzüme çarpsaydın belki kendime gelirdim. Belki de ondan vazgeçerdim."
Evet, doğru. Belki de ondan vazgeçerdim. Siz de bilmiyorsunuz. Aslında kimse bilmiyordu. Yalnızca ben ve Batu. Onunla neredeyse 2 yıldır çıkıyoruz. Ama ben bunu herkesten saklıyordum. Çünkü onunla zorla çıkıyordum. Beni tehdit ediyordu. Onunla bir iddaya girmiştik. Kazanan kaybedene bir yıl boyunca istediği bir şeyi yaptıracaktı. İddaya girdiğimizde onunla çıkıyordum. 1 sene olmuştu. Amacım onunla iddiaya girmek deil, ayrılmak istediğimi söylemekti. Ama iddiayı kaybettiğimde benim ondan ayrılmak istediğimi bildiginden dolayı 'benimle 1 sene daha çıkacaksın. ' demişti.Tabii ayrılmak istediğimi Aras duymuş olacak ki hemen yetiştirmiş Batu ya. O yüzden dişini kırmıştım Aras'ın.
Keşke bunu olduğu gibi Kıvanç'a aktarabilseydim. Ama içgüdülerim bunun işi daha da kötüleştireceğini söylüyordu. Ona baktıkça yavaş yavaş daha da bağlanıyordum. Aslında biraz da acıyordum ona. Çünkü bende bilirim karşılıksız aşkı. Onu gözünden akan her damla yaş sanki benim kalbimi sıkıştırıyor, nefes almamı zorlandırıyordu. Sanki onun denizinde boğuluyordum. Bu duygusallığı bozmam lazımdı. Yoksa bende ağlayacaktım. Balık burcular duygusal olurmuş ya hani; bende karşımda ağlayan birini gördüğümde dayanamam."Tamam, yeter bu kadar duygusallık. Eğer ağlamaya devam edersen bende ağlamaya başlayacağım" dedim zoraki bir şekilde gülmeye çalışarak. Gözlerindeki yaşı silmek için yanaklarına dokunduğumda tüylerim ürperdi. Elimi hızlıca eliyle çekti Kıvanç. Kesin oğlak burcudur. Çok inatçı birisi. Elimi hızlı bir şekilde çektiğinde "ben,,sadece..." "Uzak dur benden! Bir daha seni görmek istemiyorum(!)"
Hiçbir şey diyemedim. Eğer dudaklarımın arasından tek bir kelime bile geçerse hıçkırarak ağlayacaktım. Aslında ona karşı çok derin şeyler hissetmiyordum. Evet, başta çocukça bir hoşlanma oldu ama şimdi...
Kapıya yumruklarını savuran Kıvanç, bir yandan da "Güneş, aç şu lanet kapıyı!" Diyerek içinden küfürler savuruyordu. "Güneş şu an derstedir." dedim umursamaz bir şekilde. Bana tek kaşını kaldırarak baktı. Aah! Yapma Kıvanç(!) Bana sinirlisin, biliyorum ama bana öyle öldürücü bakışlar atma. İyi bir arkadaş olabilirdik aslında. Ama Kıvanç böylesinin daha dogru olacağını seçmişti.
Hiçbir şey demedim. Sadece gözlerimi kaçırabildim bu bakışından sonra. "O zaman ders bitene kadar burada Güneş i bekleyeceğiz "dedi Kaşlarını yukarı kaldırarak. Başımı olumsuz bir şekilde iki yana salladım. "Hayır. Başka bir çözüm daha var." Dedim kapının üstündeki hafif aralıklı camı göstererek. Daha sonra Kıvanç anlamış olacak ki yüzünde hafif bir gülümseme belirdi. Sadece yüksek bir şey ve ip lazımdı bunun için.
Tüm naylonları açtım, ama hiçbirinde ip bulamadım. "Sanırım İpsiz de olabilir" , "ben seni taşırım. "
Kıvanç'ın sırtına binip cama ulaştım. Hafif aralık olduğu için biraz daha açmaya çalıştım. Ama çok sert olduğu için bu konuda olumsuz bir sonuç elde edebildim. "Biraz daha sert çek, cılız " dedi bıyık altından gülerek. Ona öldürücü bakışlar atıp bir kez daha camı açmaya çalıştım. Çabam olumlu bir sonuç aldı. Camdan atladığımda başımı sert bir şekilde yere çarptım. Ve gerisini hatırlamıyorum. _-_-_Kıvanç'dan......
Çağla camdan atladığında etrafta yankı yapan bir ses oluştu. Ona seslendiğimde bir cevap gelmedi:
"Çağla, iyimisin?"
"...."
"Çağla sana sesleniyorum. Birşey mi oldu?"
"...."Ondan ses gelmeyince arkamda duvara yaslanmış olan koltuğu tek hamleyle kapının önüne yerleştirdim. Üzerine çıktım ve camdan aşağıya baktım. Olamaz, Çağla baygın bir şekilde yerde yatıyordu! Derhal aşağıya indim ve Çağla nın başını kontrol ettim. Arka tarafta küçük bir yara oluşmuştu ve az bir miktarda da kanıyordu. Onu kucakladığım gibi dışarıya çıkardım. Ana yola kadar koşar adımlarla yürüdüm. Aslında dediğim kadar da cılız biri deil. Hemen bir taksi çevirip arka koltuğa oturdum.
En yakın hastaneye yönlendirdim taksiyi. Vardığımızda hemen yoğun bakıma alındı. Başındaki kanama gittikçe artıyordu. Daha sonrasını göremedim.
3 saat sonra...
"Arkadaşınızı görebilirsiniz " dedi hemşire kadın. Hızlı adımlarla odaya girdim. Yüzü bembeyazdı. Ve baygın bir şekilde oracıkta yatıyordu Çağla. ' Birden aklıma annem geldi. O da bir zamanlar bu haldeydi. Her gece, her sabah kalıyordu ağrılarından. Ömrünün yarısını hastanelerde sürünürek geçirirdi. Neyse ki iyileşti ve evine geri döndü. '
Masaya bir demet çiçek bıraktım. Hastanede beklerken bir hemşire "al bakalım, bunu hasta arkadaşına verirsin" diyerek elime vermişti. Bir süre gözlerimi ondan ayırmayarak baktım. Gözlerini yavaş yavaş açmaya başladığında ona seslendim. Bana sadece güldü. Hemşire ye haber verdiğimde "durumu iyi. Taburcu olabilir. Tekrar geçmiş olsun." dedi gülerek. Elinden tutup Çağla'yı kaldırırken "kendim kalkabilirim " dedi. Ona dönerek yüzümü buruşturdum. Bunun üzerine yüzünü bana döndürüp kıkırdadı.
Birlikte hastanenin kapısından çıktık.
757 kelime....
Şu ana kadar yazdığım en uzun bölümdü.Bu arada okuyucularım çoğalmaya devam ediyor.
Okuyan herkese çooook teşekkür ederim. Bu bölüm biraz gec geldi. Çünkü babannem hastalandı. Herneyse diğer bölümü şimdiden yazmaya başladım.Yalnızlık en sadık dosttur, herkes gitsede o kalır...
*Yılmaz Şener *
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melek Olsam? |Melek serisi 1|
Teen Fiction-Sana bir soru sorsam en fazla ne kadar karizmatik bir cevap verirsin? 'ahh salak Çağla neden soruyosun ki böyle bir şeyi! - En az kendim kadar... "Güvenmek diye bir şey var, sen bilirmisin onu? sevmekten öte!"