Bölüm ~9~

89 8 5
                                    

Rüzgarın hafifliğine rağmen arabanın hızı rüzgarı şiddetlendirip yüzüme daha sert çarpmasına sebep oluyordu. Bulutlar güneşin yüzünü tamamen kapatmış, ay kendini gösteriyordu. Ağaçların yapraklarını savuran rüzgar, bana adeta bir tokat atıyordu. Gözlerimi sıkıca kapatıp yüzümü dışarı çevirmiştim. Rüzgarın şiddetinden dolayı sol gözümden bir damla yaş aktı. Genellikle ağlarken ilk sol gözümden akardı yaş. Dağların manzarası içime ferahlık katarken tüm yaşadıklarım gözümden bir film şeridi gibi geçti. Kıvanç'la çok güzel vakit geçirmiştik. Bunu herzaman istemiştim. İyi arkadaş olmayı. Aslında ben mutlu olduğumda mutlu etmeyi severim. Çünkü mutluluk bana güç veriyor. Ama eski hayatıma dönmek benim için en doğrusu olurdu. Rüzgar yalnızlığından isyan edercesine çoğalmaya başladığında ardından yağmur yağmaya başladı. Gökyüzünden yere doğru süzülen yağmur damlaları hoş sesler çıkarıyordu. Eteğimin fırfırıyla oynarken başım hala camdan dışarıdaydı. İçeri soktuğumda iki elimi açarak bacaklarımın üstüne yerleştirdim. Şu an hiç olmadığım kadar huzurluydum. Tüm bedenim uyumuştu. Kendimi bulutların üzerinde uçuyormuşum gibi hissetmek beni mutlu ediyordu. Yanımdaydı, yanındaydım. Tüm karanlığı aydınlatabilecek kadar mutluydum hemde. Bulutlara baktığımda beyazlığını yitirmiş bir şekilde gökyüzünde duruyordu. Tüm hayatımı İzmir'de geçirmiştim. Antalya benim için bir piyango bileti gibiydi. Ben sadece şansımı deniyorum. Ya bunun bir ödülü olacaktı ya da boşa kürek çekmiş bir insan olarak ortada kalacaktım. Kaderim benim alnımda yazılı bir şekilde duruyordu. Hiçbir insan kusursuz değildir. -Her güzelin bir kusuru vardır- sözü tam da bunun için yazılmış. Her ne kadar güzel olmasa bile mutlaka bir kusur vardır. Yaşadığımız hayatta kimse kusursuz değildir.

Sevgi de bunun gibidir. Güzeldir ama karşılık ister. Karşılık olmazsa küflü ekmekten farksız olur. Karşılıklı sevgi herzaman insana değer verilme hissi kazandırır.

Başımı Kıvanç'a doğru çevirdiğimde bana bakıyordu. Ama hiçbir tepki vermiyordu. Gülümsediğimde dudaklarını yukarı doğru kıvırdı. "Güzel bir gündü."
Başımla onayladıktan sonra aklıma buradan gideceğim geldi. Aslında kararımdan hâlâ vazgeçmiş değildim. "Kıvanç, sana çok önemli bir şey söylemek istiyorum. Bunu senden başka kimse bilmiyor. " meraklı gözlerle bana bakarken başımı yere eğip devam ettim "Ben...şeyy....sanırım, yarın...." lafı o kadar gevelemiştim ki seslice inleyip arkasına yaslandı. "Çağla, bugün söylemeyi düşünüyor musun?" başımı sallayıp devam ettim. "Kıvanç ben yarın gidiyorum. Tamam biraz erken ama,"

"Tamam, şimdiden Güle güle." ağzım açık kalmıştı. Daha cümlemi tamamlamadan bana direk **Güle güle** demişti. Bir insan bu kadar odun olabilir mi acaba? "Ben, senden bunu beklemiyordum, Kıvanç." bana boş boş bakıp "ne bekliyordun Çağla. Ha? Ne bekliyordun! Ayaklarına kapanıp 'gitme Çağla, nolur Çağla, benimle kal Çağla.' dememi mi bekliyordun? Seni zorlamak istemem, hatta hayatına Karışmak hiç istemezdim. Eminim, sen de istemezdin. Sana onca şey dedim ve sen tek bir cümleyle beni kırdın." Evet, haklıydı. Hatta son damlasına kadar haklıydı. Ona güvenmediğimi söylemiştim. Çünkü onu tam tanımıyordum. Ve bir anda sol yanım devreye girip bu sözcükler araya girdi.

"Vay vay vay... Çifte kumrular kavga da edermiş. Bizde sizi nasıl ayırsak diye düşünüyorduk." dedi kolunu Aras'ın omzuna atarak. Bu Sarışın kız bana biryerden tanıdık geliyordu. Elif... Hayır, ciddi olamazsınız. Bu kız kötü olamaz. "Sen..." dedim dişlerimin arasından. Kahkaha atarak bana doğru yaklaştı. Kafamı Kıvanç'a döndürdüğümde ayağa kalkmış bize bakıyordu. Hadi ama! Kavga çıkmayacak dimi? Belki iki buçuk sene boyunca kick box a gitmiş olabilirim fakat kum torbası hariç kimseye dalmamıştım. "Elif, istersen sınırlarını zorlama!" Tek kaşını kaldırarak bana baktı ve "Yaa... zorlarsam ne olacak, 'bücür'! " bu sefer hiç olmadığım kadar sinirlenmiştim. O kıza vurma isteğim gittikçe artıyordu. Ayrıca en sevmediğim kelimeyi benim üstümde kullanmıştı. Elimi ensesindeki saçlarının arasına daldırıp aşağıya doğru çektim. İnleyerek "bırakkk!" dediğinde sinsice gülümsedim. Hayır, ben bu değilim. Ne zaman bu kadar vahşileştim bilemiyorum. Ama hazır bu 'bücür' kızın saçlarını kavrarken tadını çıkarırsam güzel olacağı aşikardı. " Evet, Elif cim. Kimmiş bakalım o bücür? " Tüm otobüs Pür dikkat bizi izliyordu. Kullandığım kelimeyi duydukları anda gülmeye başlamışlardı. Eliyle elimi kavrayarak saçlarını kurtarmaya çalıştı. Pes ettiğini anladığım zaman elimi hızlıca çektim. Bir sürü sarı saç elime dolanmıştı. Yerime oturmak üzere arkamı döndüğümde tedbirli olmaya dikkat ettim. Artık o sarışın kızdan herşeyi beklerdim. Arkamdan bir rüzgar hissettiğimde elimi arkama doğru attığımda bir bacağı tutmuştum. Kıkırdayıp Elif in bacağını yukarı doğru çekip yere düşmesini sağladım. Dönüp ona baktım. Gülmemeye dikkat edip yerime oturdum. Kıvanç'ın bana bakışını görmek herşeye değerdi. Öyle hayranlıkla bakıyordu ki gülmemek elde değildi.

"Ne? Sadece biraz kapıştık o kadar"
"Kapışmak mı? Çağla, kızı resmen rezil ettin. Tabii bir de 'dövdün'." Son kelimeyi üstüne basa basa söylemişti.
"Eee, boşuna o kadar sene box yapmadık. " dediğimde ellerimizi yumruk yapıp birbirine vurduk.
"Ama bana söylediğin şeyleri hala unutmuş değilim. "
"Tamam. Kıvanç Bey, sizden çok çok çok özür diliyorum. Bu benim haddime değildi. Burdan seninle küs olarak ayrılmak istemem."
Suratı yine asılmıştı.
"Çağla," ona baktığımda derin bir nefes alıp devam etti.
"Gerçekten gidecek misin?"

Hep Beraber bir bölümü daha sonlandırdıkk. Okuyucularım gittikçe artıyor *=*
Uyarı: Lutfennn kimse okuduktan oy ve yorumlarını eksik etmesinn. Beğenirsiniz oy verin, hoşunuza gittiyse yorum yapın, yorum yaparsanız begenin, ,,

Off işte uzatmiyim ben artık. Umarım begenmissinizdir .
Bu arada en uzun bölümümüz bu oldu **(800)**kelimee °● •○ ♡♡
Bu arada Çağla nın yeni resmini de bulduoomm.

Melek Olsam? |Melek serisi 1|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin