Bazen öyle anlar vardır ki hiç yaşamamış olmayı dilediğiniz. Ya da bazen zamanı geri almak istersiniz aynı hataya düşmemek için. Ama benim öyle bir hakkım yoktu. Ben bu anı yaşayacağıma çok önceden, bilinçsizce, karar vermiştim. Pencereden atlayacak değildim yada evden koşarak uzaklaşmak gibi bir şansım yoktu. Ama ben yinede abimi genç olmasına rağmen olduğundan daha yaşlı görünen, gözleri hayatın ona çektirdiği ızdırabı yansıtmış, tekerlekli sandalye de görmemek için, o an için her şeyi yapabilirdim.
Ne kadar kendime yediremesemde ve her hayalini kurduğumda kendime tokat atma isteği hissetsemde, küçük bir ihtimal "hadi ama Asel, ihanetleri siktir et ve abine sarıl "adında yaptığım bir B planım vardı. Ve görünüşe göre bu plan suya düşmüştü.
Onun yerine abim için bir istisna yapacaktım. Son kez. Son kez olsun birisinin karşısında ağlayacaktım. İçime atıp sonra kat kat acısını çıkarmaktansa, abime sarılıp omzunda hıçkıra hıçkıra ağlayacaktım.
☆★☆★☆
Daha fazla dayanamayarak gözlerimi kapattım sanki geçecekmiş gibi. Ama tabii ki de saatlerce ağlamamın acısı beş dakika gözümü dinlendirmemle geçmemişti. Gözlerimi kapatsam bile, akan yaşlar burnumun gıdıklanmasına sebep oluyordu. Bir yıllık ağlama kotamı doldurmuş bulunmaktaydım. Keşke hep böyle olsaydı. İstediğimiz zaman istediğimiz kadar ağlama seçeneğimiz olsaydı da insanların bizi güçsüz sanacakları o zamanlarda, gözlerimiz dolu, ağlamamak için içimizde savaşlar vermeseydik. Bir gün, başka günler için ağlayabilseydik.
Gözlerimle birlikte boynumda ağrımaya başlamıştı. Ama kalkmak istemiyordum abimin dizlerinden. Kafamı onun dizlerine dayamış gözlerimi kapatırken o da saçlarımı okşuyordu. İşte bu zamanı durdurmak istediğim bir andı.
Bazı şeyleri konuşmanın vakti gelmişti. Artık gözyaşlarını susturmanın vaktiydi. Aniden kalkmam ile gözlerim karardı ve tekrar kapatmak zorunda kaldım. Etraftaki her şey dönüyordu sanki. Yavaş yavaş açmam ile ilk önce etraftaki karartı berraklaştı ve abimin yüzünü gördüm. Ne kadar yorgun görünsede bir zamanlar gerçekten kızların yüreğini ağzına getirecek derecede olduğunu tahmin edebiliyordum. Peki sonra ne olmuştu?
Bu yaşta nasıl bu hale gelmişti?
Burnumu sesli bir şekilde çekip göz yaşlarından yapış yapış olan yüzümü ellerim ile sildim.
-Eee ?
Derin bir iç çekip
-Anlat bakalım dedim
-Ne anlatayım ? dedi oda gülerek.
-Anlatman gereken o kadar çok şey varki. Ve tabii benim de soracak çok şeyim var.
Biraz düşündükten sonra devam ettim.
-Nasıl aklına geldim...bu kadar sene sonra? Diyerek ilk sorumu yönelttim.
Derin bir nefes alıp cevaplamaya başladı.
-Mektupta da dediğim gibi Asel senin düşündüğünün aksine bir gün bile aklımdan çıkmadın. Gerçekten. Evden ayrıldığımda on beş yaşındaydım, sende dört . Lisede kazandığım o bursu duyduktan sonra orada kalamazdım. Seni düşündüm. Seni ve annemi. Babamı biliyorsun , o adamın bize yaşattıkları bizim daha olgun olmamızı sağladı. Daha çabuk büyüdük. Benim de o zaman ki aklımda bizi kurtaracak en iyi çözüm gibi gelmişti bu burs.
Güven vermek istercesine elini tuttum ve devam etmesini bekledim.
-Ama bazı şeyler istediğim gibi gitmedi yani... ilk önce bir mesleğimin olması gerekiyordu, sizi kurtaracaksam kendi ayaklarımın üzerinde durmam gerekiyordu. Seni aramayı çok istedim ama imkanım yoktu. Zaten babamu arayamazdım ve senin telefon numaranıda bilmiyordum .Tek umudum taşınmamanızdı. Ben de sana bir mektup göndermeye karar verdim. Ve Asel beni anlayabilmen, affetmen için günlerce dua ettim.
Gözlerim tekrar dolmuştu. Abime biraz daha yaklaşıp sıkıca sarıldım. Yutkunduktan sonra sesimin ağlayacakmış gibi çıkmayacağına emin oldum ve konuşmaya başladım.
-Anlıyorum abi... peki nasıl, nasıl böyle...
Devamını getiremedim. Ne diyecektim ki? Nasıl böyle oldun? Nasıl sakat kaldın? Hayır kesinlikle bunları gözlerim dolmadan diyemezdim ve ben ağladıkça abimin daha üzüleceğini de biliyordum. Neyse ki beni beni bu durumdan kurtararak o konuşmaya başladı.
-Yaklaşık on ay önce bir beyin kanaması geçirdim.
-Beyin kanaması mı? Peki... nasıl oldu yani tansiyonun falan mı yükseldi?
-Evet, evet öyle. Diyerek bakışlarını ayaklarına indirdi.
-Abi doğru düzgün anlatırmısın lütfen? Sen bir şey mi gördün ya da duydun ? Tansiyonunun yükselmesini sağlayan sebep ne?
Omurilik zedelenmesi ya da bir beyin kitlesi değildi. Abimin böyle olmasının sebebi beyin kanamasıydı. Ani bir şok geçirmesiyle tansiyonu yükselmişti belli ki. Hastalığım nedeniyle sağlık hakkında az buçuk bir bilgi birikimim vardı.
-Bak zamanı geldiğinde anlatacağım tamam mı? Söz veriyorum ama lütfen şimdi bu konu hakkında konuşmayalım.
Zamanı geldiğinde söylerdi ya da ben bir şekilde bulurdum .Sakladığı her neyse. Tam o sırada bu konuyu bile unutturacak bir soru sordu abim. Annemi. Aklıma gelen görüntüleri belkide bininci kez unutmayı denedim ama olmuyordu işte.
-Öldü.
Bu kadardı işte. Tek bir kelime. Hayata karşı çoğu insanın imkansız olarak gördüğü yükleri taşıyordun. Bir gün fazladan nefes almak için nelere katlanıyordunuz belki de. Bir kalp krizi, bir trafik kazası ya da bir kanser kalbinizin atmasını artık durdurduğunda diğer insanların gözünde sadece bir ölü oluyordunuz. Bir zamanlar sizin gibi nefes alan, konuşan, gülen birinin durumunu anlatmak için sadece "öldü"kelimesini kullanabiliyordunuz. Ve geriye sadece sessizlik kalıyordu. Şuan abimle aramızda olduğu gibi. Annemiz nasıl öldü? Diye sormamıştı. Sadece sessizlik. Olsun bu benim için daha iyiydi. Sadece abimin saklayacağı sırları yoktu değil mi?
![](https://img.wattpad.com/cover/43374733-288-k266217.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Şans Dile
Novela JuvenilŞimdi ağlamak ... yıkıp dökmek ... kırıp parçalamak hatta ve hatta öldürmek istiyorsan...belki kendini. Hepsini unut ! Ağlamak hariç. Tak kulaklığını ve gözyaşların karışsın notalara... Gereksiz konuşan insanlar yanından uzaklaşırken... araba kor...