Yataktan kalkmak için bir işaret beklercesine uzanıyordum. Dün gece hiç uyumayıp, kendimi yapmaya büyük bir hevesle başlayıp, sonrasında diğer her şeye yaptığım gibi bıraktığım ''günlük'' olayına adamıştım. Yazmada hiçbir zaman iyi olamamıştım. en küçük düşüncelerimi bile aktaramazken dün yaşadığım ve hala gerçek olup olmadığını anlayamadım her şeyi aktarmaya çalışmıştım. ne kadar başarılı olabilmiştim. orası tartışılır ama iğrenç olduğu kesindi.
telefonun hafif titreyip sonra da bu titremelerine minik yavaş denemeyecek kadar akıp giden bir şarkı ile eşlik etmeye başlayınca bunu işaretim kabul edip ellerime ve dirseklerime yüklenerek yatakta doğrulup telefonu elime aldım ve o niye yeşil olduğunu anlayamadım kırmızıyı dışlıyorlar diye düşündüren butonu kaydırdım.
" hey " bu Miley'nin sesiydi
"selam Miley. " dedim yorgunluğumu üzerimden atmaya çalışarak.
" bugün seni en az beşinci arayışım. nerelerdesin?" diye hafifçe hazırlamalı bir tonda şikayet etti Miley
" üzgünüm. uyuyordum." elimi şakağıma koydum ve üzerime çökmüş olan bu ağrının geçmesi için hafif hafif masaj yaptım. " bu arada saat kaç?"
" saatin kaç olduğunu kendin bakamaz mısın? elinde telefon tutuyorsun be kızım!" diye şikayetini açıkça belirten Miley''nin saate bakmak için telefonu kulağımdan çektiğini ses tonunun aynı kalmasına rağmen işittiğim sesin azalmasından idrak ettim.
Miley saati söylemesini beklerken aslında saati kendim en az on kere ya telefonumdakinden ya da duvarımda asılı bir şekilde duran saatimden. öğrenebilirdim ama o kadar bitkin ve yorgundum ki bu kadar küçük bir şeyr bile yeltenmedim.
Miley saati en az beş dakika geçmeden söyleyemedi.
" saat sekizi kırk geçiyor, tatlım" gelen sesle uyuklayan halimden çıktım ve Miley devam etti "şimdi kırk bir oldu."
" bir dakika sabah sekiz mi akşam sekiz mi " diye dünyanın en gereksiz sorusunu sordum ama daha saate bakmaya bile yeltenmezken camı açıp da dışarı bakamazdım. bunu aslında odanın karanlığından anlayabilirdim ama belki de yağmurlu ve sabahtı. tabii yazın ortasında yağmuru ne işi varsa?
" onu da bil artık Ariana" diye sitem etti ama gene bakmayacağımı bildiği için söyledi." akşam sekiz"
hah belliydi zaten. normalde erken yatsa bile 14-15 saat arası uyuyan biri gece uyumayıp da sabah sekizde kalkamazdı herhalde.
" tamam sağol miley" diye sahte bir teşekkür ettim. "Peki beni neden aramıştın."
" İlk aramamın sebebi partiye çağrılmış olduğumuz ve gelmek ister misin bunu öğrenmekti ama şimdi o koca Kim Kardashian kıçını kaldırıp hazırlanmanı söylemek yarım saate sizdeyim." dedi ve telefonu benden yanıt dahi beklemeden kapattı. kapanmasının ardından hemen dıt-dıt diye sürekli aynı dizi ile devam eden ses kümesi Miley'nin boşluğunu doldurdu .
bu partiye gitmek istemiyorum diye kendimce çığırdıysam da fayda etmedi. bu parti kesinlikle hiç şüphesiz Selena'nın partisiydi ve Miley oraya sırf eline selena'yı rezil edebilmek için bir şans geçirmek için gidiyor, Selena da onu aynı sebepten partisine çağırıyordu. geçen sefer verdiği partide rezil olan her ikisinden biri değil, bendim. aralarına girip birbirlerine zarar vermelerini durdurmak demek ki yapmam gereken en son şeydi.
olumlu düşünmeye çalışırsak oraya ultra yakışıklı, benim gibi vermeye razı olan kızları tavlayıp tek gecelik olarak kullanacak erkeklerin oraya bir sürü niyetine her zamanki gibi akın edeceğini hatırlayıp gülümsedim. Belki onlardan birini Justin'e göstermeden eve sokabilirdim. gece de justin mutlaka inlemeleri farkeder ve çocuğa döverdi. kıskanacaktı Dün bana aşık gibi sırnaşıp, sonrasında da annem denen sürtükle yatmayacaktı. gerçek derdinin artık ne olduğunu bildiğimize göre her şey daha kolay olabilirdi.
Meraba
Dünyanın en kötü bölümünü flan yazdım herhalde.
Bu kadar beklettiğim için üzgünüm.
Diğer bölümleri daha çabuk yazmaya çalışacağım.
Neyse
Yorumlarınız için çok teşekkürler hepiniz beni çok mutlu ettiniz
Neyse çok konuştum susayım artık ben.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the freak story // justin bieber | ariana grande (biebergasm)
Genç Kız Edebiyatıher şey iki dakikadan az bir sürede değişebilir