*DÜZENLENDİ*
AREL FEZA BAYAR
Son hazırlıklarımı da yaptıktan sonra Ayşe Sultan ile vedalaştım. Gözleri her zamankinden farklı bir şekilde doluydu. Bana sarılırken sürekli beni özleyeceğini dile getiriyordu. Doğruydu o beni nasıl özleyecekse ben de onu özleyecektim.
Evin dış kapısından çıkarken babamın sesi kulaklarımı istila etti, "Bizimle vedalaşmadan mı gideceksin, Arden Liva Özkan?"
Gözlerimi devirdim ve ona döndüm, "Bana soyadımla seslenmeyi kes ve ayrıca vedalaşmamıza gerek yok baba. Emin ol ki en yakın zamanda geri döneceğim ama bu dönen kişi şuan gördüğün Arden Liva olmayacak. Buna emin olabilirsin."
Evden dışarı çıktım, şöförümüz Eren arabanın arka yolcu kapısını bana açarken, "Buyrun efendim," dedi. Arabaya bindim, oturduğum koltukta yayılırken son bir kez geride bıraktığım evime baktım. Ama ev önemli değildi şuan. Asıl önemli olan ağlamamak için kendini zor tutan dadım Ayşe Sultan'dı. Camı açtım ve ona el salladım, "Üzülme, tontişim. Yakın zamanda geleceğim."
Başını olumlu anlamda salladı ve bana el salladığı sırada araba hareket etti. Araba ilerlerken geriye bakıp gözlerimle Ayşe Sultan'a destek veriyordum.
Önüme döndüm evin bahçesinden çıktığımızda. Artık yeni bir hayatın başlangıcına son dört saat kalmıştı. Yeni bir hayat, yeni bir düzen ve yeni bir ben. Bir de yeni arkadaşlar.
...
Oturduğum uçağın koltuğunda yayıldım, kulağımda ki müziğin ritmine uydurdum hayallerimi.
Belki de İtalya benim hayatımı değiştiren bir ülke olacaktı, oraya gitmem benim için iyi olan şeyleri karşılaştıracaktı. Belki de Cenk'den sonra başka bir aşka yelken açacaktım kim bilir?
....
Uçaktan indim ve bavulumu aldım. Babamın parasının fazla olması sayesinde bavul sırası beklemiyor bavulumu öncelikle ilk ben alıyordum. Ama bu umurumda bile değildi şimdi asıl önemli olan şey kendi evime nasıl çıkmam olacaktı. Ben bunları düşünürken kolumdan birisi tuttu, bakış açımı kolumu tutan kişiye çevirdim.
Beyaz tenine uyum sağlayan okyanus mavisi gözlerinde bir duyuguya yer yoktu. Kıvrık uzun kirpikleri gözlerini daha da gösterişli gösteriyor ve bu gösterişe uyum sağlayan ince burnu ve dağınık saçları derin nefes almamı sağlayabiliyordu.
"Ne yapıyorsun?" dedim sesimi onun yakışıklılığı karşısında sert tutmaya çalışarak. Gözlerini devirdi ve diliyle alt dudağını ıslattı. Dolgun alt dudağında oluşan ıslaklıktan gözümü alamıyordum.
"Arden Liva Özkan olmalısın," dedi, başımı olumlu anlamda salladım ve "Sen nereden biliyorsun?" dedim.
"Ben babanın yeni ortağının oğluyum. Burada yeni bir şirket açtık ve bu şirketi ikimiz idare edeceğiz ailelerimizin kararı."
Kolumu sertçe ondan çektim, "Aman ne güzel."
"Hadi gidelim, artık." dedi beni takmayarak ve önümden yürümeye başladı. Bavulumu çekeleyerek peşinden ilerledim bende.
"Benim evimin nerede olduğunu söylersen eğer ben gidebilirim."
Arkasını döndü ve, "Senin bir evin yok, ikimizin bir evi var." dedi. Gözlerimi devirdim, "Şaka mı yapıyorsun? Ama şunu bil ki hiç komik değil."
Güldü, ama bu normal bir gülüş değildi. Bu gülüşün içinde alayda vardı.
"Amacım seni güldürmek olsaydı bunu farklı bir şekilde yapardım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP CENNET
Teen FictionBir rüzgar esti aniden, yaprakların hışırtı sesi kulaklarımı doldurdu. Etrafa bakındım, ağaçların kuru dallarında kalmış bir kaç yapraktan başka hiç bir şey yoktu. Aklıma gelen bir ay öncesi hüzünlenmeme neden olmuştu bu sırada. Arel ile yaşadığım...