Alman havayolu şirketi Germanwings'in, Boeing 747'si Sabiha Gökçen'den havalandığında, üç saat sürecek olan, Köln yolculuğu, Zeynep'e, hiç bitmeyecekmiş gibi geliyordu.
Almanya biraz daha soğuk olur düşüncesiyle, annesinin zorla üzerine giydirdiği, uzun tiftik kazak, adeta tüm vücudunu tırmalıyordu, cam kenarında, oturduğu yerinde Zeynep'in. Uçağın içine aldığı küçük el çantasının dışındaki tüm çanta ve valizleri, 747'nin kargo bölümündeydi.
Almanya'da, iki hafta kalacak olmasına rağmen, hiçbirinden vazgeçemediği için her birini yüklenmek zorunda kaldığı eşyalarından dolayı, dünyanın bagaj parasını ödemek zorunda kalmıştı zaten.
Sanki yabancı bir el, o küçük çantaya, incecik bir t-shirt ya da tiril tiril bir gömlek koymuş olabilir gibi, iler-tutar yanı olmayan saçma bir düşünce ile, öfkeli ve sıkıntılı hareketlerle çantasını açtı ve karıştırmaya başladı. Para cüzdanı, pasaportu, birkaç makyaj malzemesi, Harun'un vesikalık fotoğrafı, havaalanındaki pasaport kontrolüne girmeden hemen önce, sevip-sevmediğine bir türlü karar veremediği genç adamın, alelacele eline tutuşturduğu o ince kitap ve birkaç tane de saç tokası yerli yerinde durmaktaydı. Ama ne ince bir penye t-shirt ne de şifon bir gömlek vardı çantasında. Usturuplu bir küfür savurdu, diliyle dişinin arasında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARARKEN YİTİRMEK
RomanceBu kitap der ki: ‘Gözümüzün önünde büyük hazineler olduğu zaman asla görmeyiz onları. Peki neden bilir misin? Çünkü insanlar hazineye inanmazlar.’ İşte güzel bayan, ben de hayatım boyunca, gözümün önünde duran hazineleri keşfetmek için çabaladım dur...