8.Bölüm

31 1 0
                                    

"İnsanlık tarihinin en eski içkilerinden birisidir bu şarap. Bazı inanç sistemleri yasaklamış, bazılarıysa karışmamıştır, üzümün bu en karakteristik haline. Çantanızdaki kitap der ki Hanımefendi: 'Kötülük, insanın ağzından giren şeyde değildir. Kötülük, oradan çıkandadır.'"

Bunu da mı bu incecik kitap söylüyor dercesine bir bakış fırlattı ela gözleriyle, Zeynep. Artık tamamıyla kontrolden çıkmış olan yüreği ve beyni, yanındaki tanımadığı adamın rüzgarı ne yönden eserse, ters tarafına eğilip kalan olgun bir başak misali sallanıp durmaktaydı. Sanki cevap alamamaktan korkarcasına, en tedirgin haliyle sordu:

"Kimsiniz Beyefendi siz, nasıl bu kadar benliğime seslenebiliyorsunuz? Oyun mu oynuyorsunuz yoksa benimle? Hadi söyleyin bana, lütfen hadi."

"Kim miyim? Annesi Türk, babası Alman; Türkiye'yi seven, Almanya'yı beğenen; Türk gibi hisseden, Alman gibi düşünen ve elinizdeki kitabı okuduktan sonra, yaşananlara çok farklı bakmaya başlayan bir garip dünyalıyım işte, güzel Hanımefendi" dedi, Zeynep'in kendisini gördüğü o ilk andan itibaren, hiç kaybetmediği, emin ve rahat tavrıyla.

"Böyle bir tesadüfle daha önce hiç karşılaşmamıştım. Hala etkisinden kurtulamadım."

Zeynep bunları söylerken, bir taraftan da elindeki ince kitabın sayfalarını karıştırmaktaydı.

"Bakın, tam o sayfada" dedi adam, daha vurgulu bir ses tonuyla, "hadi okuyun, şu cümleyi yüksek sesle."

Zeynep, artık neye şaşıracağını bilemiyordu. Benliğini akıntıya bırakmış ve bu yaşadıkları, kendisini nasıl bir ovadan, hangi denize dökecek, bunun merakı içerisindeydi. Titreyen sesi ile çekinerek okumaya başladı, adamın ince ve uzun parmaklarıyla işaret ettiği yeri:

"Kim olursan ol, ne yaparsan yap, bütün yüreğinle gerçekten bir şeyi istediğinde, Evren'in Ruhu'nda bu istek oluşur."

Cümleyi bitirdiğinde ela gözlerini, adamın deniz mavisi gözlerine kenetlenmiş halde buldu. Akrepsiz ve yelkovansız saatlerin kadranında yaşanan zaman dilimiyle, ne kadar süre gözlerini bu isterik esaretten kurtaramadığını hiç bilemedi. Ve kendisini, sorularına yeni bir soru eklerken buldu:

"Peki ama ben neyi istiyormuşum ki Evren'in Ruhu denilen şeyde bu arzum oluşmuş olsun?"

"İsteyen sen değilsin ki" dedi adam.

Galiba bağırsakları iyiden iyiye düzene girmişti ve yüzüne, müthiş derecede rahatlamış bir ifade yerleşmişti bile. Bu görüntü, şüphesiz O'nu, çok daha çekici bir erkek yapmaktaydı.

ARARKEN YİTİRMEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin