Zeynep ise bu adamdan korkmuş muydu, çekinmekte miydi, yoksa hoşlanmaya başlamış ve kendini, çekip kurtarmasının imkansız olduğu bir girdaba mı kaptırmak üzereydi, karar veremiyordu. Böyle bir ümidi ya da beklentisi de yoktu galiba, zaten.
"İsteyen, bu kitabı sana veren kişi. Ve eminim ki seni çok seviyor ve arzu ediyor. Uçakta yanına oturan ve hiç tanımadığın bir yabancının çantasından da aynı kitap çıkıyor ve biz şu anda bunları konuşuyorsak, Evren'in Ruhu'nda bu istek oluşmuş demektir Hanımefendi" dedi.
"Ama ben Harun'u sevip-sevmediğimi, isteyip-istemediğimi bilmiyorum ki daha..."
Artık beş yaşındaki bir çocuğun masumiyeti, savunmasızlığı ve saflığı içerisinde, içini çok daha fazla açmaya başlamıştı bile Zeynep, hiç farkında olmadan. Biraz önce fırlatıp atmak istediği kalın kazağı şu anda kendisine yeterli gelmiyordu. İçinin üşüdüğünü ve tüm vücudunun titrediğini hissetti. Şarap kadehinden yardım aldı, sakinleşmek ve ısınmak için.
"Her zaman, ne istediğini bilmek zorunda olduğunu hatırlamalısın Zeynep" dedi.
İlk defa kendisine ismiyle hitap etmekteydi. Peki ama adını nasıl ve nereden bilebilirdi ki? Bunu sormaya cesaret edemedi. Daha fazla şoku kaldırabilecek durumda olmadığını çok iyi biliyordu.
"Lewis Caroll, 'Alice Harikalar Diyarında' adlı ölümsüz eserinde, kahramanlarını şu şekilde konuşturur. Biri, diğerine: 'Hangi yoldan gideyim?' diye sorduğunda ötekinin cevabı şöyledir: 'Nereye gideceğini bilmiyorsan, hangi yoldan gittiğinin gerçekten önemi yok' Bilmiyorum, anlatabildim mi Hanımefendi?"
"Anladım galiba" kelimeleri, dudaklarında o kadar iğreti durdu ki kendisi de rahatsız oldu yalancılığından, Zeynep. Başka da çaresi yoktu.
"Size, bir kadeh daha şarap ısmarlamama izin verir misiniz, Zeynep Hanım? Ama bu sefer ben seçeceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARARKEN YİTİRMEK
RomantizmBu kitap der ki: ‘Gözümüzün önünde büyük hazineler olduğu zaman asla görmeyiz onları. Peki neden bilir misin? Çünkü insanlar hazineye inanmazlar.’ İşte güzel bayan, ben de hayatım boyunca, gözümün önünde duran hazineleri keşfetmek için çabaladım dur...