Doğuştan yay gibi ve hafif kalınca olan kaşlarına kadar düşen, kestane rengi saçlarının arasından, geniş alnında biriken ter damlaları belli oluyordu.
El çantasının ağzını kapadı ve yanındaki boş koltuğa fırlatırcasına attı. O anda, yanından geçmekte ve şaşkın bir ifade ile kendisine bakmakta olan sarışın Alman hostese, İngilizce olarak, uçağın klimalarının neden çalışmadığını sordu. Bu ifade, bir soru cümlesi olmaktan çok, azarlamaktan beter etme hissiyatı taşıyordu. Hostes, tam da Almanca cevap vermeye hazırlanıyordu ki yüksek ve gergin ses tonuyla, adeta kavga edercesine, kendisiyle İngilizce konuşmasını istedi:
"Lanet olsun. Tüm Almanlar böylesiniz zaten!"
Hostes, genetik kodlarında mevcut bulunan soğukkanlılığını muhafaza ederek, cevap vermeye hazırlanıyor, bir taraftan da, diğer host arkadaşına sorduğu sorunun cevabının gelmesini bekliyordu. Beklediği bilgi, yarım dakika içinde geldi.
Zeynep bu arada, uzun kazağının eteklerini ardışık hareketlerle kaldıraraktan, vücudunu serinletmeye çalışmaktaydı. Koridorun diğer tarafında bulunan koltukta oturmakta olan, genç Alman yolcu ise, içindeki dantelli siyah sutyenine kadar, göstermekte sakınca görmeyen, bu, sinirli ama bir o kadar da güzel Türk kızının, serinleme faaliyetinin görsel zevkini çıkarmakla meşguldü.
"Hanımefendi, uçağımızın kabin içi havalandırmaları, sürekli olarak çalışmakta ve şu andaki kabin ısısı, yirmi üç santigrat dereceyi göstermektedir. Normalden de serin bir ortam söz konusu yani. Ancak sizin bir rahatsızlığınız varsa, yolcularımız arasında doktor olup-olmadığını anons edebilir ya da duruma göre tekrar İstanbul'a dönebiliriz."
Zeynep'in, bu ayrıntılı cevap ve hassas ve yapıcı yaklaşım karşısında, söyleyebileceği mantıklı hiçbir söz yoktu. O da, Türkçe olarak saçmalamayı tercih etti.
"Zaten, her lafa, böyle bilmiş bilmiş bir cevabınız vardır sizin, ukala ve kendini beğenmiş Hans kafalılar" dedi, Türkçe olarak. Ve çevirdi başını, yanındaki mika camlı küçük pencereye. Uçakta bulunan ve Zeynep'i duyan Türk yolcuların çoğu, kahkahalarla gülmemek için kendilerini zor tutuyor, yüzlerini şekilden şekle sokuyorlardı.
"Affedersiniz, rica etsem çantanızı alabilir misiniz acaba? Ben de yerime otursam" dedi, son derece kibar ve güvenli bir erkek sesi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARARKEN YİTİRMEK
RomanceBu kitap der ki: ‘Gözümüzün önünde büyük hazineler olduğu zaman asla görmeyiz onları. Peki neden bilir misin? Çünkü insanlar hazineye inanmazlar.’ İşte güzel bayan, ben de hayatım boyunca, gözümün önünde duran hazineleri keşfetmek için çabaladım dur...