Bu adam, havalanmalarından hemen önce buraya gelmiş, baş üstü bagajına küçük bir çanta bırakmış ve hızlı adımlarla uçağın arkasına doğru yürümüştü.
"Tabi buyurun lütfen. Ben, yanımın boş olduğunu düşünüp, bu kadar yayılmıştım da" dedi Zeynep, nispeten biraz daha sakin bir ifadeyle.
"Sormayın Hanımefendi. Ben, her Türkiye dönüşü maalesef, uçakta bunları yaşarım. İstanbul'da kaldığım birkaç gün içerisinde, anacığım; en sevdiğim yemekleri, tatlıları ve tuzluları arka arkaya yapıp, her birini yedirmeden geri göndermeme yolunu seçince, ben de doğal olarak, her Almanya dönüşünü, böyle, uçakların tuvaletlerinde seyahat ederek geçiriyorum. Çok af edersiniz ama bağırsaklarım berbat durumda. Bu sözlerimiz de yolculuk boyunca yapacağımız son konuşmalarımız olabilir" dedi, gülerek.
Zeynep de gülümsüyordu. Evet, kendisi de inanamıyordu ama işte gülebiliyordu.
"Umarım, tekrar tuvalete taşınmak zorunda kalmazsınız."
İshalden muzdarip durumda olan adamın diğer yanında, yan koridor koltuğunda oturmakta olan, yetmiş yaşlarındaki yaşlı adam, konuşmalara kulak misafiri olmuştu. Bir taraftan çantasını karıştırırken diğer taraftan da fısıldar gibi konuşmaya başladı:
"Bak evlat, tüm hayatım seyahatlerde geçti ve bir gün olsun yanımdan ayırmadığım şu haptan iki tane at ağzına,
göreceksin bıçak gibi kesilecek derdin" dedi.Otuzlu yaşlarda gösteren, sarışın, mavi gözlü, hafif toplu, Alman tipli ama çok güzel Türkçe konuşan adamın gözü, hiçbir şey görmüyordu.
"Ver Bey Amca, ver. Hemen içiyim şunu" dedi ve iki tane streptomagma'yı, aynı anda yutuverdi, bir bardak su ile.
"Hadi bakalım, şimdi kapat gözünü ve bağırsaklarını sakın ola ki düşünme."
"Tamam Amcacığım, çok teşekkür ederim."
Zeynep, tüm konuşulanları can kulağı ile dinliyordu. Bu arada terlemesinin durduğunu, kazağını da olur olmadık şekilde fora etmediğini fark etti. Koridorun diğer yanındaki ergen Alman genci de çoktan uyumuştu zaten, sürpriz gösterinin sona erdiğini düşünerek. Kim bilir, belki de heyecanlı bir rüya görmeyi umut ederek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARARKEN YİTİRMEK
RomanceBu kitap der ki: ‘Gözümüzün önünde büyük hazineler olduğu zaman asla görmeyiz onları. Peki neden bilir misin? Çünkü insanlar hazineye inanmazlar.’ İşte güzel bayan, ben de hayatım boyunca, gözümün önünde duran hazineleri keşfetmek için çabaladım dur...