1. Bölüm
İlk hikayemle karşınızdayım. Daha çok yeniyim, o yüzden yorumlarınız ve vote'larınız çok önemli benim için. İlk 10 bölüm şimdiden hazır, ilerledikçe bölümler daha da uzun olacak. Umarım beğenirsiniz. :)
Titriyordum... Bu bembeyaz odada tek başıma kalmıştım,sesimi kimse duymuyordu. Ve yine onu gördüm... Kusursuz yüzü bana dönüktü. Midemin karıncalanmasına sebep olan muhteşem gülüşüyle gülümsedi bana.Büyülenmiştim. Ona doğru yürümeye başladım. Aramızdaki mesafe her adımda uzuyordu sanki... Sonunda aramızda iki adımlık bir mesafe kalmıştı. Kalbimin sesini duyacak diye korkuyordum. O kadar hızlı atıyordu ki.
Yavaşça yaklaştı ve arayı kapattı. Elini uzattı ve saçlarımı okşadı. Sesim yok olmuştu sanki. Konuşamıyordum. Hatta nefes bile alamıyordum. Bana doğru uzandı. Gözlerini gözlerime kilitledi. O anda gözlerindeki soğukluğu farkettim. Uğruna ölebileceğim sıcacık ve hayat dolu gözler değildi bu gözler. Bir yanlışlık vardı.
Geri geri gitmeye başladım ama artık çok geçti. Değişiyordu. Derisi çürümeye ve kararmaya başladı. Gözleri sütlü kahveden hastalıklı bir sarıya döndü. Dişleri uzadı ve sivrildi. Saçları döküldü ve tırnakları kahverengi pençelere dönüştü. Bunlar birkaç saniye içinde oldu ve sonunda aşık olduğm çocuktan eser kalmamıştı. Yine gülümsedi. Ama bu gülümsemenin biraz öncekiyle ilgisi yoktu. Sinsiydi... Ve düşmanca. Korktum,kaçmaya çalışıysam da beni yakalayacağını biliyordum. Hiç zorlanmadan arayı kapattı.. Beni yakaladı...
O sırada gözlerimi açtım. Ellerimle çarşafı sıkıca kavramıştım. Gözlerim ağlamaktan ıslanmış ve şişmişti. Nefes nefeseydim. Doğruldum ve kalp atışlarımı düzene sokmaya çalıştım ama olmayınca yataktan kalktım.
Yüzümü yıkadım ve aynaya baktım. Saçlarım karışmış gözlerimin altı morarmıştı. Derin bir iç çektim ve saçımı açmaya çalıştım. Açamayınca da toplamaya karar verdim. Gözlerimdeki morlukları kapatmaya da biraz uğraştıktan sonra üstümü giyinip aşağıya indim.
Her gece aynı şey oluyordu. Yer ve olay değişse de baş karakter hep aynı kişi. Artık dayanacak gücüm kalmamasına rağmen onu görünce tüm yorgunluğum uçuyordu sanki.
Annem yine babamla kavga etmişti galiba. Bir bardak kırılmış,kapının üzerindeki çiçek düşmüştü. Büyük ihtimalle kapıyı çarpıp gitmişti babam. Hiçbir şey olmamış gibi oturdum ve tabağımdakileri parçalamaya başladım. Karnımda garip bir kasılma vardı. Onu göreceğim içindi sanırım. Her zamanki gibi arkadaşlarıyla ağacın altındaki bankta otururdu büyük ihtimalle. Etrafındaki kızların ona bakışlarını fark etmeden... Kızların de gözü hep onun üstündeydi. Ya da bana öyle geliyordu. Bilmiyorum. Tek bildiğim ona çok âşık olduğum. Hem de fazlasıyla.
Daha fazla dayanamadım ve çantamı alıp çıktım. Erken çıktığım için vaktim vardı ve yürümeye karar verdim. Aralıkta olmamıza rağmen yazdan kalma bir hava vardı. Güneşliydi ama hafif bir esinti vardı. Gülümsedim ve yürümeye devam ettim. Tüm yol boyunca aklımdan çıkaramadım onu. Ama içimde tuhaf bir huzursuzluk vardı. Nedenini anlayamasam da fazla önemsemiyordum. Okula yaklaştıkça da sabahki rüyayı bile unutmuştum.
Derin derin nefes aldım ve kocaman bir gülümsemeyle içeri girdim. Ağacın altındaki banka baktım. İşte o an gördüklerimden sonra kalakaldım...