"Hadi Blake geç kalacağız!"
"Tamam anne!"
Şu lanet tişört neden şu çantaya sığmıyor ki?
Biraz daha zorlamayla tişörtü hatta bir tane de şortu çantama tıkmayı başardıktan sonra merdivenlerden adeta koşarak aşağıya indim.
"İşte geldim. Uçak kaçtaydı?"
"Şükürler olsun.. Uçak 2 saat sonra kalkacak ama en geç 1 saat sonra havaalanında olmalıyız. Her şeyini aldın değil mi?" dedi annem.
Ceplerimi ve sırt çantamı kontrol ettim. Her şey tamamdı.
"Evet, her şey tamam. Hadi çıkalım artık!"
"Matt? Hadi ama hani kadınlar geç hazırlanırdı? İkimiz de burada seni bekliyoruz!"
Annem, babama küçük çaplı bir şekilde isyan ederken bende valizimi dışarıya çıkardım. Birkaç dakika sonra annem ve babam da yanıma gelmişlerdi. Herkes arabaya yerleşti ve San Francisco Uluslararası Havaalanı'nı doğru yola çıktık.
Heh bu arada nereye gidiyor bu kız diye soracak olursanız eğer... Barselona'ya...
Neden Barselona? İnanın aynı soruyu ben de soruyorum. Hem kendime hem de aileme...
"Anne?"
"Evet, canım?"
"Neden Barselona'ya gidiyoruz ki? Benim görmek istediğim başka şehirler var..."
"Yine mi aynı konu?"
"Evet. Çünkü sen de gayet iyi biliyorsun ki benim hayalim konservatuvarı bitirip Londra'ya gitmekti. Ve konservatuvarı bitirdim. Bu yolculuk da benim için. Peki neden Barselona acaba?"
"Tatlım bu konuşma keyif kaçırmaktan başka bir işe yaramayacak. Bu yüzden sadece yolculuktan keyif almaya bak olur mu?"
"Olur..." deyip kulaklıklarımı kulağıma taktım. Yaklaşık 30-40 dakikalık bir yolculuğun ardından havaalanına ulaşabilmiştik. Pasaport işlemleri ve bagaj işlemlerinden sonra uçak kalkmadan yaklaşık 10 dakika önce uçaktaydık. Böylece bitmek bilmeyecek gibi görünen 14 saatlik yolculuğumuz başlamış oldu.
İşte yeni bir hikaye. Şahsen ben bu hikayeyi Melanie'den daha çok beğendim. Yorum yapıp vote vermeyi unutmazsanız sevinirim. Seviliyorsunuz :*
