Koltukta bir o tarafa bir bu tarafa sallanıp duruyordu. Masaya doğru yaklaşıp elini saçlarının arasından geçirdikten sonra bana döndü. "Sen biliyordun değil mi?" Dışarıya doğru bıkmışçasına derin bir nefes verdim. Aradan iki gün geçmişti ama bu çocukta ki sinir hala geçmemişti.
"Bilmiyordum." dedim koltuğunun yanına gelerek.
"Yalan söylemeyi beceremiyorsun." Ben yalan söylemezdim ki. Şu an bana güvenmediğini açıkca söylüyordu.
"Evet çünkü ben yalan söylemiyorum, söylememde. İkisi de en ufak bir şey söylemediler ama."
"Ama?" dedi tek kaşı kalkık bir şekilde. Bende sinirlenmeye başlamıştım. Ceren ve Bora mevzusu iki gün öncede kalmasına rağmen Kerem sürekli üzerime geliyordu ve bu durumdan hiç memnun değildim. İkisi birbirlerini seviyorlardı işte. Bunda bu kadar sinirlenilecek ne vardı Allah aşkına? Sinirlendiğimde ellerim benden habersiz yumruk şeklini alıyorlardı. Çatılan kaşlarım ve sesimdeki bezmişlik ile konuştum.
"Baksana bence sen çok dikkatsizsin. Uzaktan bakınca bile anlaşılabilecek bir şey bu. Davranışlar,hareketler ne bileyim birbirlerine bakmaları." dedikten sonra sustum.
"Yani anlamıştın." Gözlerinin hesap sorarcasına bakmasına ses tonu eşlik ediyordu.
"Anlamıştım."
"Bilmiyorum demiştin." Yine aynı şeyi yapıyordu. Sanki ben daha önce onlardan öğrendim ama ona söylemedim gibi davranıyordu.
"Kerem bilmekle anlamak arasında farklar vardır değil mi? Ben sadece tahmin ettim ve tahminler her zaman doğru çıkmaz. Çok büyütüyorsun ve şunu bil ki artık sinirleniyorum." Son söylediğimden sonra bakışları biraz yumuşamış gibiydi. Sanki yaptığının yeni farkında olmuş gibi özür dilercesine bakıyordu.
"Sadece bir şey soracağım." dedi dudaklarını büzerek. Pislik şey tatlılığını kullanıyordu.
"Biliyordun ve anlamıştın haricinde sorabilirsin."
"Ceren ile konuştun mu?"
"Evet."
"Benim telefonlarımı açmıyor. Evine gittim yoktu." E haliyle öyleydi. Kerem'in bu agrasif ötesi sinirli tavırlarından sonra Ceren'de Bora'da Kerem'den kaçar gibi olmuşlardı. Sinirli bir Kerem katlanılmaz oluyordu.
"Ah öküz koalayı arkadaşım, neden acaba?" dedim alaya alarak.
İki gündür kullanmadığı muzip ses tonu ile konuştu. "Öküz?"
"Haksız mıyım? Kaçıncı yüzyılda yaşıyorsun sen? Kuzeni ile arkadaşının aşkına engel olan öküz koalayı olarak kazıyacak tarih seni belgelere." dediğimde dudağının kıvrıldığına yemin edebilirim. Ağzını açıp bir şeyler söyleyeceği sırada susmayı tercih etti. Yanında durmuş tam yüzüne bakıyordum. Bu iş çok uzamıştı. Bora ile Ceren sevgili olmuşlardı ama Kerem yüzünden çıkıp yanımıza gelemiyorlardı. Kerem'e onlarla sakince konuşması gerektiğini söyleyeceğim sırada o benden daha önce davrandı.
"Çağırsana, gelsinler." Şaka yaptığını düşünmüştüm çünkü iki gündür öfke bombaları atan Kerem Saygın şu an onları çağırmamı söylüyordu.
"He çağırayım da ayaklarıyla çatışmaya gelsinler."
"Hadi Mina çağır, lütfen." Bu sefer sesi daha ciddiydi. Sakin ve ciddi.
"Bu ne demek oluyor Kerem?" Altında bir şeyler arayan bir halde sorduğum için gülümsedi.
"Anlamamazlıktan gelme. İkimizde o kadar aptal olmadığını biliyoruz." dediğinde "Sonunda ya.Demek sende özünde insanmışsında sakince dinlemeye karar verdin öküzcüm. " deyip derin bir nefes aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Eski Beni Özledim...
ChickLitAslında konu zayıf ya da fazla kilolu olmak değil. Asıl konu çevrendeki insanların seni dış görünüşünle yargılamaları. Zayıfsan seviliyorsun, arkadaşın çok. Kiloluysan derdin çok, arkadaşın yok. Bu basit iki cümle benim hayatımın özeti gibi. Yakalan...