Tom Odell - Heal
---
Kapıdan girenin o olduğunu düşünerek bakışlarımı hızla kapıya çevirdim ama değildi. Bal rengi gözler belirmemişti gözlerimin önünde. Onun yerine Ege ve Bora'nın gözlerini görmüştüm. Boşta olan elimle yatağın çarşaflarını sıkıp sinirle tepindim. Burnum çoktan sızlamaya başlamıştı. Sinir boşalması yaşıyordum. Yataktan doğrulabildiğim kadar doğrulup serumu elimden sökercesine çektim. Her şey bir anda olduğu için onlar hareket edememişlerdi. Yataktan kalkacağım sırada Ceren'i itekleyerek Bora yanıma geldi ve beni sıkıca tutup kendime gelmem için sarstı.
"Mina kendine gel. Sakin ol kızım. Düzeleceksin. İyi olacaksın. Mina." Olamayacağım Bora. Ben bilmiyordum. Ona bu kadar bağlandığımı. Bilmiyordum yanlış yaptığımı.
"Dinlemeliydim Bora. Beni affetmeyecek." Yanaklarımdan akan gözyaşlarıyla yarış edercesine artmıştı hıçkırıklarım ve iç çekişlerim. Kafamı olumsuz anlamında deli gibi sağa sola sallıyordum. Biliyordum. Affetmeyecekti.
"Saçmalama, kimden bahsediyorsun bilmiyorum ama söz affedecek. Ben sağlayacağım, sakin ol. Ceren ne diye bekliyorsunuz? Gidin doktor çağırın."
-
O günün üzerinden iki hafta geçmişti. Sakin, huzursuz, aynı korkunçlukta ve onsuz... Tam iki hafta. Ceren'in anlattığına göre hastanede iyice kendimi kaybetmişim. Doktorun yaptığı sakinleştirici uyumamı sağlamıştı ve akşam hastaneden çıkmıştım. Bu süre boyuna üçü de yanımda olmuştu, beni yalnız bırakmamışlardı. Çok bitkin olduğum için Ceren ailesiyle konuşup o gece bizde kalmak için izin almıştı. Bu izininde ki asıl amaç bizimkilere belli etmeden beni eve sokmaktı ve başarmıştı da. Kimse anlamadan odama girebilmiştim.
Hastanede Bora ve Ege , olanları anlatması için Ceren'in üzerine gitmişlerdi. Ama Ceren benim kızacağımı bildiği için onlara hiçbir şey söylemediğini anlatmıştı. Ertesi gün Bora ve Ege soluğu bizim evde alınca benden beklenmeyecek bir cesaretle onlara her şeyi anlatmıştım. Buraya geliş hikayemi , maçı, maçtan öncesini , sonrasını, kafede olanları. Tüm gün çoğu zaman ağlayarak çoğu zaman kendime sinirlenerek her şeyi bilmeleri gerektiği seviyeye kadar anlatmıştım. Onlar o kadar sabırlıydılar ki sözümü bir kez bile kesmeden dinlemişlerdi beni. Ege bile. İnanabiliyor musunuz Ege bile hiç konuşmadan ve komiklik peşinde olmadan dinlemişti.
Anlatacak hiçbir şeyim kalmadığında ise susmuş ve onlara söz hakkı vermiştim. Bora, olanları en başında onlarla da paylaşsaymışım bana birazda olsa yardımı dokunabileceğini ama hala yanımda olduğunu söylemişti. Ve birde Kerem ile barışmam için elinden geleni yapacağından şüphe etmemem gerektiğinden bahsetti. Ege ise "Üzülme, her zaman yanındayım. Beşikten mezara, kederden sevince kadar seninleyiz." demişti.
Onlarla yaptığım bu konuşmadan sonra geçen on üç gün boyunca odam, mutfak ve tuvalet olmak üzere sadece üç mekanda bulunmuştum. Evdekiler ne olduğunu sorduklarında cevap olarak "Hiçbir şey.Sadece dinleniyorum." diyebilmiştim. Bu deprasif halim onları korkutmuş olamalı ki geceleri annem, teyzem ve hatta babam beni kontrol etmeye geliyorlardı.
Bunun yanı sıra on dört gündür ondan haber alınamıyordu. Defalarca aramış, mesaj atmış, sesli mesajlar yollamıştım ama beklenildiği gibi bunların hiçbirinden cevap alamamıştım. Bu yüzden hepsini bir hafta önce bırakmıştım. Ceren'in söylediğine göre evine gitmiyordu. Bora'dan duyduğuma göre şirkete uğramıyordu. Egecan'dan işittiklerime göre Ege'nin yüzlerce kez araması ve mesaj atması üzerine ona engel atmıştı. Bana onu bile yapmamıştı. Ama buna sevinebilirdim değil mi? Belki hala mesajlarımı okuyordur. Ama okusa görüldü olurdu, çift çizgi değil. Durumunu, profil fotoğrafını değiştirmiş, paylaştığı gönderilerden benimle alakalı olanları kaldırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben Eski Beni Özledim...
Chick-LitAslında konu zayıf ya da fazla kilolu olmak değil. Asıl konu çevrendeki insanların seni dış görünüşünle yargılamaları. Zayıfsan seviliyorsun, arkadaşın çok. Kiloluysan derdin çok, arkadaşın yok. Bu basit iki cümle benim hayatımın özeti gibi. Yakalan...