• 6. Bölüm √

142 99 8
                                    

   Yemek bittiğinde kızlar takımı olarak sofrayı kaldırdık. Şimdi övünmek gibi olmasın ama yardım etmek gibi inceliklerim vardır. Sana da arada bir öneririm. Daha nereye kadar üşenmeye devam edeceksin? Cevaplarını duyuyorum fakat duymamazlıktan geliyorum. Bu konuda netim. Bitmiştir. Bu arada ben ne diyorum ya?

   Sofra faslı bittiğinde tatlıya kadar Nil'le beraber odama geçtik. Normalde Doruk'u otuz yaş üstü ortamda yalnız bırakmazdık fakat ailecek konuşacakları vardır. Aralarında fazlalık olmak istemem. Nil olmasa beni hayatta yalnız bırakmaz başka zaman konuşurlardı. Adım gibi eminim. Bunun için Nil'e minnettarım. En azından rahat rahat konuşabilirler ve dördüncü teker olmaktan kurtulurum. Dördüncü tekerlek olayını şöyle düşünün : Kanka çok eğlenicez sen de gel dediklerinde gidip sap gibi orada kalmak. Yani buna yakın bir his.

   "Evet, bugünkü olanlardan yola çıkarak yarının planını yapa... İster misin yoksa sonraya mı erteleyelim. Mesela hiçbir zamana olabilir. Benim için uygun" diyen Nil'e baktım. Diğer yandan şakacı bir şekilde takvimde hiçbir zamanı arıyordu :) Yapmak istediği ortadaydı. Nil'i o kadar iyi tanıyorum ki üstü örtülü bir iyi misin sorusunu sormak istediği de ortada. Elimi sallayarak buyurmalarını söyledim. Sonuçta Nil beni üzecek bir şey söylemez veya ima etmezdi. Yürekten güvendiğim kişilerden. Öyle ki kendime güvenmem (İkizler burcuyum da) , Nil'e güvenirim.

    Nil kapıyı kitleyip dolabımdan eşofman takımını çıkardı. Bu kız kafası estiğinde biz de kalıyor da. Şu an kafasına esmiş bulunmakta. Yani bu gece biz de kalacak. Ailesine bu ne rahatlık dediğinizi duyar gibiyim ama ben olsam ben de izin verirdim. Hem evde erkek yok, hem de çocukluktan beri ailelerimiz tanışık. Yani halamların ailesiyle. Doruk'u erkekten saymıyor demeyin o kalıcı değil, gidici. Sonuç olarak istisnalar kaideyi bozmaz.

   Yatağım bir buçuk kişilik. Zayıf olduğumuz için kapasiteyi ikiye çıkarabiliyorduk. Bir çift giysi takımı da dolabımda ona özel rafta duruyordu. Anlayacağınız gece bizde kaldığını üzerindekiler bile belli ederdi. Bunun dışında zamanla odamdaki eşyalarımız da karışmaya başladı. Bir iki bileklik, saç tokası gibi. Ben başka evde rahat edemediğimden onlarda yatıya kalmazdım. Anca gün içinde uğrarsam o kadar. Gece mutlaka kendi yatağımda olurdum. Nedense yatağıma beyinden, gönülden tümüyle bağlıyım. Seviyorum abi. Sadece bir kere orada kalmıştım. O da ailemin öldüğü gün. Daha fazla akraba görmek istemediğime karar vermiştim. O gün cidden yerinde bir karar olmuştu. Bazen yalnız kalmak iyi olabiliyor. Cidden.

   "Benim listemde ilk sırayı Başak'ı dövmek çekiyor. Sonrası zaten önemli değil! Okulun nabzını ölçtüğümde kimse bunu takmıyordu. Sanki hiçbir şey olmamış gibi davranıyorlar. Gerçekten de öyledir. Bir tek olay, bir iki de dedikodu istediler ve istediklerini de aldılar. Yani çeneleri kapandı." derin bir nefes aldıktan sonra "Vay be! Çok uzun konuştum." diye bitirdi. Bence de uzun konuştun Nil. Dip bucak her şeyi anlattın. Maşallah. Acaba seni avukat falan mı yapsak? Kanun bile ezberlemene gerek yok. Yum gözünü, aç ağzını oldu bu iş. Sırf ağzını kapatmak için bile davayı sana verirler. Ki haklı da olurlar.

   "Tabi ki de Başak'ı dövmeyeceğiz." diye karşı çıktım. "Nasıl olsa bir türlü yaptığı ona geri döner. Okula ise dün hiçbir şey yaşanmamış gibi gideceğiz. Sence?"

   Millet eski sevgilisine güçlüyüm, ayaktayım, öyleyse varım mesajı vermeye çalışır. Bir de bizim yaptığımıza bak. Nelerle uğraşıyoruz? Giysilerini dolaba bıraktıktan sonra masadaki tokayla saçlarını toplamaya çalışan Nil diğer yandan da "Kabul et sen de Başak'ı dövmek istiyorsun." diyerek hınzırca sırıtıyordu. Bir düşünelim. Acaba Başak'ı dövmek istiyor muyum? Sanırım hayır. Kötülüğe kötülükle karşılık vermek doğru olmaz. Yani... dövmek istemiyorum. Hem dövüp de ne yapacağım? Fakat düşündüm de...

Benim DünyamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin