Yerden kalkıp üstümü silkeledim. Onca ayakkabı gelip geçti sonuçta. Nil mikrofonu uzatıp" Bir teşekkür borçlusun" hatırlatmasında bulundu. Onlara her zaman içimden teşekkür yağdırdığımdan arada unuttuğum oluyor. Doğrudur. Nil de olmasa teşekkür ettim sanıp devam edeceğim o derece. Mikrofonu elinden alırken dudaklarımı kıpırdatarak "Sağ ol" dedim. Cevap vermek yerine sahneden inip diğerlerinin arasına karıştı. Aslında benim kadar o da teşekkürü hak ediyor. O da bu sahnede olmalı. Bunu daha önce sorduğumda dert etmediğini söyledi. Buradan da öyle görünüyor fakat içini bilemiyorum. Neler düşünüyorum ben ya? Kardeşimden bahsediyoruz şu ana kadar her şeyi olanca açıklığıyla birbirimize anlatmışlığımız var. Kıskançlıklarımızı bile. Bunun için şimdi bunları boş veriyorum. Zaten ne yeri ne de zamanı.
Tekrardan insan kalabalığına döndüm. Bir sürü hareketli küçük nokta birleşerek üç boyutlu bir resim oluşturmuş gibiydi. Eskiden bunca kişinin önüne çıkıp konuşma yapacaksın deseler siz benimle kafamı geçiyorsunuz derdim. Demek ki bazen beklenmedik şeyler dünyamızın kapılarını aralayabilir, ben de olduğu gibi hiç hesaba katılmayanlar bir anda karşınıza en muhteşem şekliyle çıkabilirmiş.
Unuttuğum şeyi tamamlamak için mikrofona vurup dikkatleri yeniden üzerime topladım. Daha iyi. Şimdiki sorun nasıl başlayacağım. En iyisi içimden geçenleri direk söylemek. Hem daha samimi, hem de daha doğal olur. Ellerimi birbirine sürtüp daha önce hiç düşünmediğim konuşmama başladım:
- Böyle bir olayla ilk kez karşılaşıyorum ve iyi ki de karşılaşmışım. Gittiğim bütün yerlere oranla en çok burayı sevdim sanırım, diyerek güldüm. Salon da ölüm sessizliği hakimdi. Yapmayın ama müdür bile konuşurken az da olsa fısıldaşmalar olur. Yok ya bu pek de yerinde bir benzetme olmadı sanki.
Fırsatı kullanarak devam ettim.'' Sürpriz yapıldığı için değil?'' Sonra duraksadım. Düşününce.. ''Tamam onun da etkisi olabilir.'' diyerek yaramazca güldüm. '' Doğruya doğru. Fakat burada karşılıklı hareket etme var. Hep birinden bir şeyler beklemek yerine hem bekliyor hem de ödüllendiriyorsunuz. Bunun için size ayrı olarak teşekkür ediyorum. Öyleyse... imza günü başlasın!!!'' diyerek kısa ve net olduğunu düşündüğüm konuşmamı bitirdim.
Kalabalık coşar. Ve bu iş de hallolur.
Bu arada bir yazara yaraşır şekilde teşekkür ettiğimi umuyorum. Kara kuru değil. İçten, samimi ve detaylı. Bana göre yazar olmanın ilk yolu aşırıya kaçmamak şartıyla süslü cümlelerden geçer. İnsanlara detay vererek kafalarındaki görüntüyü olabildiğince dolu tutmak lazım. Tabi bazı kısımları da okur düzenler. Kendine özgü hayal eder. Ya da bir zahmet ediversin. Onca yazıyoruz şurada. Biraz hayal gücü canım!
Edebiyat parçaladığım iç düşüncelerimi konuşarak dağıtmış oldum.
- Sıradaki!
İlk kişinin gelmesiyle günün açılışını da yapmış bulunuyoruz. Hadi hayırlısı!
♣♠♣
Öğlen molasında ihtiyaçlarımız görüp yemek yemek dışında hiçbir şey yapamadık. Yapmak istemediğimizden değil yani yapamadığımızdan .Bütün günüm salonda imzalamak ve ağrıyan kaslarımla kameralara gülmekle geçmişti. Mola da olmasa yanaklarım aşağı sarkma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktı. Bir de şöyle bir şey var "Ay ben iyi çıkmamışım tekrar çekilelim" ya da " Şundan da çek de yedeği olsun" . Evet anlayacağınız gibi durum vahim. Bir keresinde de küçük çocuğun teki gelmişti. İyi. Gelsin, buyursun. Ona lafımız yok. Sonuçta kapımız herkese açık da... yenge bu çocuk daha okumayı bilmiyor. Onu ne yapacağız? Bir an al bunu ait olduğu yere çocuk parkına falan götür demek istedim. Çocuk zaten sıkılmış beklemekten. Büyük bir ihtimal sonuna ödül koymuş olmalılar. Yoksa o çocuğu burada hayatta tutamazsınız. İmkanı yok yani. Onun orada ne işi var?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Dünyam
Novela JuvenilLiseye giden sıran bir kız: Nisa Türkmen! Normal giden hayatının bir anda süper ötesi olması mümkün mü? Bu hikayede mümkün. Yapılan şaka gerçeğe dönüşür ve bir anda her şey art arda gelmeye başlar: Hayranlar, imza günleri, kameralar, röp...