• 10. Bölüm √

98 65 10
                                    

   
    Doruk devam ederken ben de hızımı artırdım. Her bir notayı farklı bir şekilde çalarak orjinal halini birazcık bozmakla beraber şarkıda yeni bir ritim bulmuştum. Yakın fakat değişik. Doruk hızlanırken artık ezberlemiş olduğum notaları art arda sıralıyordum. Sol majör ve ardından gelen si bemol... Sonlara doğru yaklaşırken Doruk da bana uyarak tempoyu artırdı. Daha hızlı... Ellerim gitarın üzerinde kolayca kayarken Doruk da son dizeleri söylüyordu. 

   Bu benim dünyamm,

   Öylesine güzel, öylesine benim olan.

   Vee... Muhteşem bir la minörle kapanış. İşte bu kadar. Bence güzel iş çıkarttık. Birimiz esas halini çalıp söylerken diğerinin alttan ritme yakın fakat farklı bir şekilde verdiği akort yakışmıştı. Yani ben öyle düşünüyorum. Bence, fikrimce... Doruk ile yaptığımız eseri beğenen sadece ben değildim anlaşılan.Kapının orada durmuş bizi alkışlayan eniştem de bunun açık bir kanıtıydı. "Harikaydınız çocuklar" diyerek (Doruk fazla yayıldığından) benim yanıma oturdu. Bu esnada sofrayı hazırlamış olan halam kabile halinde sofraya akın etmemizi istedi. Oturmayaydın iyiydi enişte. Zaten bir işe yaramadı. Gitarları yan yana dayadıktan sonra eniştemin peşinden mutfağa girdik. Annesinin peşi sıra giden ördek yavruları gibi. Eniştem anne ördek,bizde yeni yetme yavruları. Tamam, bu benzetme yeterince kötüydü. Unutun! 

    Misafirler geldiğinde salona kurulan sofra biz bizeyken mutfakta kalırdı. Buna sevinmiyor değilim. Bütün tabakları içeriye taşımaktansa mutfakta hemen elimin altında olmasını tercih ederim. "Güzel parçaydı" diyerek tebriklerini dile getiren halama baktım. Ardından da hazırladığı sofraya.

    İyi bir yazarın yemekleri tarif ederek ilgi çekici hale getirmesi gerekir fakat can çekmesi dediğimiz bir olay olduğu için bunu yapmayacağım. Buna ramazan ayında aç karnınayken okuduğum Açlık Oyunları kitabındaki Katniss'in capitol yemeklerini harika bir şekilde anlattığı zamandaki aç kafayla karar verdim. Vay, anasını! Biraz uzun ve dolu bir cümle oldu sanki. Anlayamazsan bir daha okuyabilirsin. Yazarken defalarca kontrol ettiğime bakarsak mantıklı bir şey.

    Yemeklerin açık adresini vermesem de lezzetli olduklarının garantisini verebilirim. Her yemek yapan kişinin elinde ayrı bir tat var. İki kişiye tıpa tıp aynı malzemeleri verip yemek yapmasını isteseniz ikisinin de tadı farklı olur. Şanslıyım ki halamın elinin tadı yerinde. Benim gibi değil. Ops! Son cümleye gerek yoktu sanki.Evet, evet! Sofrayı toplamayı Doruk ile hallettikten sonra bulaşıkları makineye yerleştirdim. Basit bir iş. Al,durula ve koy. İnsanlar eskiden neler çekiyordu kim bilir. Bir, dakika şöyle bir şey vardı. Hmmm... Neydi. Buldum çamaşır yıkamaktan bıkmış olanlar söylüyordu.

   "Çitile, çitile.
     Bitsin artık bu çile"

    Kadınlara bak ya! Artık ne çektilerse özlü söz bile bulmuşlar. Şu anki rahatlığı görseler ters takla atarlardı herhalde. Gerçi biraz şüpheliyim. Dermanları kalır mı? Nenenin bir tanesini şunları söylerken duymuştum ve de hak vermiştim:

   - Su tasarrufu oluyor diyorlar ya doğrudur. Fakat bu benden az su kullanıyorsa temiz yapmıyor demektir. Zaten yeterince kimyasal alıyoruz bir de parlatıcı denen şeylerle kendimizi zehirlemeye gerek yok. Bunun için her yemekten sonra elimde yıkıyorum. On dakikalık bir şey. Elimde yıkayarak yediklerimi vermekle beraber kol kası da yapmış oluyorum. Yoksa senden nasıl bu kadar fit olabilirim, diyerek güldüğünde amacına ulaşmış oldu. Büyük ihtimalle yanında oturan diğer teyzeyi sevmiyor. Nispet yaptığına göre.

    Can sıkıntısından saçma sapan anılara gidebildiysem sonumu pek de hayırlı görmüyorum. Bakıcaz canım ya!

    Eniştemin "Mesaj geldi!" diye seslenmesiyle makineyi kapatıp salona geçtim. Uç uca bitmesi ne kadar da güzel. Sudan yeni çıkmış olan ellerimi üzerime sildikten sonra sehpanın üzerindeki telefonuma uzandım. Uzanır uzanmaz kimmiş diyen Doruk'a bir saniye beklesen diyorum temalı bakış attım.

Benim DünyamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin