• 11. Bölüm √

95 51 19
                                    

   Siz umutlanmadan hemen belirteyim çarptığım göbeğin sahibi genç, yakışıklı ve kaslı olmanın yanından bile geçmiyor. Bunu belirtiyorum çünkü direk ah kader havalarına girmenizi istemiyorum. Çarptığım kişiye gelecek olursak bildiğin göbekli, kel model Türk erkeği. Hem bir kere göbeksiz erkek (Bu orta yaşlar için geçerli. Gençler siz alınmayın) balkonsuz eve benzer. Değil mi canım? Haklıyım yani.

   Düşmemek için tutunduğum göbeği bırakıp yukarı baktım: Uğur Amcaa!

   "Nisa, iyi misin kızım? Ben de tam sana haber vermeye geliyordum." diyen Uğur amcaya bakıp "Her ne kadar göbeğinize toslamam sonucu 4.3 şiddetinde sarsılsam da hala ayaktayım" demek istedim. Diyemedim. Tüm bunları filtremde dip bucak güzelce süzüp geçirerek kırptım ve yüzeyde kala kalan o defolu kısmı dile getirdim:İyiyim.
 
    "Öyleyse seninle biraz konuşalım. Şimdik bu çevirme işleri, imza günleri ve reklamlar devam ederken ben düşündüm ki..." Eyvaah! Yine ne düşündü bu adam? Kesin işle ilgilidir. "... yeni bir kitap mı yazsan?"

   Ne , yeni bir ne dedi o? Kitap olmasın. Lütfen, olmasın. " Okurlarla bir anket yapıldı ve ünlendikten sonraki hayatında ne gibi olaylar yaşadığının merak konusu olduğu ortaya çıktı. Biz de sonuçlara göre tek bir kitapla yetinmeyip ( Bir tanesi bu kadar başarı yakaladıysa... ) seri yapsak dedik. Öncesi ve sonrası şeklinde bir yeniliğin güzel olabileceğini düşündük." dediğinde tam cevap vermek üzere ağzımı açmıştım ki fırsat bulamadım. Amca motora bağladı mübarek. Bize sıra gelirse iyidir.

    " Hem bu gelişmek için de iyi bir fırsat olur. Durumu biliyorsun. Hala tam anlamıyla iyi yazarlar kapabilmiş değiliz. Sen hariç, üstüne alınma." dediğinde sözlerine hak verdim. Çünkü söyledikleri doğruydu. İşlerin içine girdiğimden beri gayet iyi kavramıştım.Yayıncılık böyle bir sektördü işte. 

    Benzetme yapacak olursak aşk üçgeni gibi diyebiliriz. Kıza iki kişi de teklif eder fakat artısı fazla olan kızı kapar. Böylelikle diğeri tarihe karışır. Aynı şekilde yayınlarda tekliflerini aynı yazara sunarlar ve yazar, hangisi daha çok yazar kaptıysa onunla anlaşır. Onun için bu sektörde yükselmek oldukça zor bir iş. Sanırım ondan ki tanınmış firmalar küçük bir kızın markalarına gölge düşürmesinden korktukları için beni kabul etmediler.

    Bunların aksine zaten kaybedecek bir adı olmayan Uğur amca kabul etti. Şans eseri kitabım büyük bir ilgi gördü ve yavaştan tanınmaya başladı. Yine de tek başına bir kitabın yayını kalkındırmaya yetmeyeceğini tahmin ediyordum.

    "Olabilir fakat yazılı haftasına geliyoruz. İkisini bir arada yürütmeme olanak yok" diyerek acı gerçeklerden bahsettim. Şimdi doğruya doğru eğitimimden vazgeçecek değilim herhalde. Yoksa tıp hayallerim olduğu gibi kalır. Ve ben hayallerimin arkasında duran biriyim.

    "İstersen sınavlarını halledebilirim." diyen müdüre yapabilseydim tek kaşımı kaldırırdım. O bana sınavlarını halledebilirim mi dedi yoksa ben mi yanlış duydum? Çünkü buradan o kadar yetkili biri gibi görünmüyor. Tamam, yayın evi müdürü olabilir fakat sınav ertelemek... '' Pardon fakat o nasıl olacak? '' dediğimde  müdürün aklından geçenleri düşünmek bile istemiyordum. Kim bilir içinde beni de barındıran ne tür planlar mevcut? Bazen bu yaşa gelmiş bir adamı tahmin etmek o kadar yorucu oluyor ki.

      Düşünceleri, nasıl desem... biraz fazla reklamcı. Hem iyi hem de kötü. Aslında her ticari zekaya göre reklam kelimesi iyiyi çağrıştırır fakat bu rahatsız edici boyutta olduğunda bana kötü geliyor. Kazançtan gözü dönmüşler gibi. Bir işte iyi olmak için fedakarlıklar yapılmalı fakat fedakarlık adı altında her şeyi ezip geçmekte gerekmez. Ben olsam sevgi ve saygı prensipleri üzerine kurmaya çalışırdım. Şu an belki beni anlamıyorsunuz ve kendimi anlatamıyorum ama umuyorum ki ileride anlayacaksınız. Umarım.

Benim DünyamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin