• 3. Bölüm √

168 114 14
                                    

    Ev kadar rahat bir yer yok bu Dünya'da. Yayıl, yat, otur, uyu, istersen tepin o derece.

    Özgürsün ya! Bundan daha güzel ne olabilir? Tabi ki hiçbir şey. Mutfaktan biraz daha çerez alıp kaseye koydum. Atıştırmak için bire bir. Neyse benim aç olan karnımı bırakıp konuya devam edecek olursak dün gece, geç saatte dönmüştük. Epey geç bir saatte. Haliyle tabi... Bütün sabah uykuyla geçmişti. Kafayı koyar koymaz uyumuştum. Nil'i eve bırakmak, trafik ( Ki İstanbul'dan bahsediyoruz), yol, hepsi toplanıp yorgunluk olarak dönmüştü. Daha önceki oturma yorgunluğum da eklenince uyanma vaktimi dört etti. Öğlenden sonraki dört hani. Şu on altı diye okunandan var ya ondan.

    Bilgisayarın açma tuşuna basarak yandaki sandalyelerden bir tane çektim. Çerezi de yanıma, bilgisayar masasına koydum. Evet, rahat ortamı da sağladığımıza göre şimdi ki aktivitemiz: Beklemek. Bilgisayarımız tarih dışı olduğu için mecbur. Bekleyeceğiz artık. Ama böyle dediğime bakmayın siz. Açılasıya kadar bekletir falan da çalışınca maşallahı var. Hakkını yemeyelim şimdi. Yemek demişken açılasıya kadar çerezin dörtte birini çoktan götürmüştüm bile. Haberim yok. Oha, kalanını da yeseydin tam olsaydı demeyin. Ben hızlı yemiyorum ki. Tabak küçük. Tamamen ondan kaynaklı yani. Büyük olsaydı oho... Yarılayamazdım bile. Bir de şöyle bir şey var ki çerez ufak ya bir çekmeye gidiveriyor işte. Sonra bir bakmışsın uhuu... Hiçbir şey kalmamış.

   Bilgisayar açılınca yeme hızı da ters orantılı olarak azaldı. Böylesi daha sağlıklı. Sonuçta ne kadar az o kadar iyi. Abur cuburu olabildiğinde az tutmalıyız ki geç ölelim. Neden? O yağlar nereye gidiyor sanıyorsunuz? Kalbe, etrafındaki damarlara. Sonra tıkıyor. Uğraş dur. Bir de...

   Ops... Yine ben atı aldım Üsküdar'a gittim değil mi? Evet, öyle oldu sanırım. O zaman ne yapıyoruz, hemen konuya – yeniden- geri dönüyoruz.

   İlk olarak postaları kontrol edip işi bitenleri sildim. Oradan hesaplarıma girerek en çok merak edilen soruları cevapladım. Eğer herkese cevap vermeye kalksam yirmi dört saat kesintisiz ekrana bakmam gerekir, gözüm falan akardı her halde. Belki de daha fazla. Bilemem.

   Biraz da haberler, vizyondakiler, yeni kitaplar, arkadaşlar derken bir saate yakın olmuştu. Vay be! Derkenn... Halamın seslenmesiyle yardıma gittim. Değişmeyen kurallardan biri de halam bana sesleniyorsa bilin ki ya bir haber verecektir ya da yardım isteyecektir. Bu sefer haber verme olasılığı olmadığına göre yardım istedi. Tam da tahmin ettiğim gibi. Eniştem olmadığı için (Adam bizim gibi değil. Çalışıyor!) yapmak zorunda kaldığı perde asma işinde perdeleri tutma görevini üstlendim. Benden uzun olan perdeyi kucağıma toplayıp kollarımı etrafına sardım. Diğer yandan da halam benden alıp alıp takıyordu. Beş dakika sonra bütün perdeyi takabilmiştik. Normalde bu kadar uzamaz fakat bir kornişi atlayınca sök, çıkar, tekrar tak oldu. O da ayrı bir eziyet biliyor musunuz?

    Kazasız belasız atlatılan bir perde takma merasiminden sonra kaldığım yerden devam edip bilgisayarımın başına geri döndüm. Posta kutusuna baktığımda ünlü bir gençlik dergisinden gelen röportaj isteği vardı. Daha yeni gelmiş olmalı ki en üstte duruyordu. Tabi ki yeni gelmişti! Başka ne olabilir ki? Normalde yayın evinin seçtiği yerler dışında röportaj vermezdim. Fakat nedensizce bu editör dikkatimi çekmişti. Diğerleri selam verip isteklerini söyleyerek başlarken bu ise direk soruları sıralamıştı. Bu öz güvenli ve cesur olduğunu gösterir. Yani... bana göre. Bilgisayarı kapatmaktan vazgeçerek linkin üzerine tıkladım. Merak değil mi? Zaten başımıza ne geliyorsa şu merak yüzüne geliyor. Fazla merak bir taraflara zarar demişler sonuçta. Mutlaka denenmiş olmalı ki söylüyorlar. Boşa değil bunlar!

     Çıkan sayfaya göz atarsak ok işaretiyle sıralanmış soru dizisinin altında "Cevaplarsanız sevinirim" yazılıydı. Az ve öz. Farklılık yaparak cevaplamayı düşündüm. Tek sorun yayın evi bu işe ne der? Kızar mı yoksa normal mi karşılar? Yoksa onlardan habersiz iş yaptığımı mı düşünür? Zaten öyle oluyor. Off!

Benim DünyamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin