BO- 1

282 7 4
                                    

İşte o yazmaktan nefret ettiğim ilk bölüm :(

Multi Doğa

Gözlerimi alarm yüzünden açtıktan sonra ağır adımlarla lavaboya gittim. Bugün Pazartesi. Süper! Bugün okul var!

Tabi hepiniz bir anda benden iğrendiniz ama durum düşündüğünüz gibi değil. 1 yıldır sevdiğim biri var; Çağatay!

Onu 1 yıldır seviyorum ama o şu an benden nefret ediyor. Başka bir kızla çıkıyor. Kız da benim en iyi arkadaşım. Ne kadar güzel, değil mi?

Bugün de büyük bir umutla okula gidip hayal kırıklığı yaşayacağım. Ama umrumda mı? Tabi ki de hayır!

Servise bindiğimde klasik yerim olan cam kenarına oturdum ve kulaklığımı taktım.

*

Okula geldiğimizde karşıma direk Nilay çıktı. Fiziği de yüzü de çok güzel bu kızın ya! Çağatay'ın neden benim yerime onu sevdiğini bilmek çok da zor değil aslında!

"Naber Doğa!"

"Iyi Nilay. Sen?"

"Hiç iyi değilim. Çağatay bugün okula gelemeyecekmiş."

"Neden ki?"

"Hastaymış."

"Nesi varmış? Iyi mi şu anda?"

"Doğa ben bu kadar tepki vermedim, sana ne oluyor ya?"

"Hani senin sevgilin ya. O yüzden sordum."

"Tamam işte. Benim sevgilim. Yani seni ilgilendirmez!"

"Ben..."

"Yine başlama Doğa!"

"Nilay ben senin için..."

"Tamam Doğa sus. Senin ona karşı bir ilgin olduğunu fark etmediğimi mi sanıyorsun? Aramızı bozmadıkça benim için sorun değil bu. Ama eğer aramızı bozarsan sonun pek iyi olmaz."

"Peki Nilay. Öyle bir amacım yok zaten."

"Iyi. Hadi gel kantine gidelim."

Ben onun için sevdiğim kişiden vazgeçiyorum, o ise beni tehdit ediyor. Ne kadar güzel (!)

Kantine indik ve Nilay ile kahve aldık. Kahveleri içerken karşıdan Çağatay'ın geldiğini gördük. Nilay hemen koşup onun boynuna atladı. Biraz sarıldıktan sonra "Aşkım sen hasta değil miydin?" diye sordu.

"Ben hastayım ama sana hastayım."

"Ya aşkım..."

Nilay Çağatay'ı öperken bakmamaya çalıştım ama olmuyordu ki!

Büyük bir kıskançlıkla elimi tırnakladım. Acısa da çığlık atmamaya çalıştım. Çünkü eğer çığlık atarsam çok ilgi çekerdim.

Bana yaklaşırlarken sadece kendimi gülümsemeye zorladım. Artık ne kadar gülümsedim bilmiyorum ama idare ederdi.

"Hoş geldin Çağatay. Geçmiş olsun." dedim sahte gülümsemem ile.

Çağatay bir süre yüzüme baktı ve "Sağol." dedi. Bu kadar mıydı yani? Sadece soğuk bir "sağol" mu?

Nilay Çağatay'ın yanağına öpücükler kondururken ben bakmamak ve üzüldüğümü belli etmemek için yüzüm masaya dönük şekilde kahvemi içtim.

Nilay mutsuzluğumu anlayınca "Üzülme canım, sana da bir sevgili buluruz." dedi. Tam da istediğim şey (!)

"Yok sağol."

Çok mu kaba konuştum ki? Of her neyse işte. Bugün de kibarlığım tuttu.

Onlara "Size iyi eğlenceler." dedikten sonra masadan kalktım. Onlar gülüşürken arka bahçeye gittim ve bir ağacın altına oturup ağlamaya başladım.

Çağatay beni sevmiyordu. Sevmeyecekti de... O hep Nilay'ı sevecek. Nilay da küçüklük arkadaşım ona ihanet edemem. Of, ne yapacağım ben ya?

Çağatay benimle olsun diye yapmayacağım şey yok ama Nilay'a ihanet etmek... Hayır bunu yapamam.

Bir süre sonra Nilay ağlayarak yanıma geldi. Çağatay mı üzmüştü yoksa?

"Nilay? Ne oldu?"

"Abim bizi öğrendiği için okula gelmiş. Bugüne kadarki tüm yanlışlarımı bağırarak söyledi. Şu an Çağatay'ı dövüyor. Çağatay da bana 'Git!' diye bağırdı. Doğa, kendimi çok yalnız hissediyorum ben..."

"Korkma. Ben buradayım."

"Çok sağol Doğa..."

Çağatay ve Nilay'ın ayrılması benim de işime gelmişti tabi. Hem sevdiğim adamla, hem de en iyi arkadaşımla artık çok daha yakın olabilecektim...

Ilk bölümün sonuna geldik :D
Yorumlarınıza ihtiyacım var, hikayem hakkında neler düşündüğüzü merak ediyorum...
Yeni hikayemde Hepimizle görüşmek üzere, kendinize iyi bakın ...

Benimle OlHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin