Okuyan birileri olacak mı olmayacak mı bilmiyorum. Tek istediğim eğer okuyorsan iyi ya da kötü yorum yapman. Ayrıca karakterleri hangi oyuncularla bağdaştırdığını bilmek harika olurdu. ^_^
Londra-1828
MARYANNA
''Hayır!''dedi acı acı bağırarak.Uzun zamandır,konuşmadan ağlamaktan boğazı kurumuş ve dili damağına yapışmıştı. Bu kez de sessiz kalmayı seçerse kendini kaybedecekti. Her şeyi göz açıp kapamak kadar kısa bir süre içinde kaybedecekti.
''Yalvarırım.''dedi çatallaşmış boğazından kısıkça çıkan bir sesle. O konuşurken hafifçe kararmaya başlayan gökyüzünde,gece kadar karanlık ve korkunç kuzgunlar havada dans ediyordu.
''Yalvarırım,bunu bize yapma. Bunu ona yapma.'' dedi yarım kalan cümlesini tamamlayarak. Fakat karşısında ki kişiden cevap gelmiyordu. Yaşlı kadın arkasında denenlere kulak asmadan,odada bir oraya bir buraya hızlı adımlarla dolaşıyordu. Şimdi kızın önünde durmuş elinde sallana tastan çıkan buharları havaya üflüyordu.
''Büyükanne,lütfen.'' diye son bir kez daha konuştu genç kız. Sonunda yaşlı kadının dikkatini çekmeyi başarmıştı. Yaşlı kadın, gözlerini yavaş yavaş tastan ayırıp genç kızın, bereketli topraklar kadar kahverengi olan gözlerine baktı.
''Lütfen merhamet et, büyükanne. En azından ona merhamet et. Ne istersen yaparım fakat lütfen onu bırak da gitsin.'' dedi genç kız,yaşlı kadının dikkatini çekebilmenin verdiği heyecanla. Yüzünden,etrafa alev saçıyordu. Ağlamaktan diye düşündü kendi kendine.
Yaşlı kadın,saniyelik bir duraksamadan sonra kafasını olağanca gücüyle,hayır anlamında sağa sola salladı.
''Siz ikiniz,ailemizin adını kirlettiniz. Siz ikiniz, bizim saygı değer makamımıza leke sürdünüz. Bu yüzden bu cezayı ikiniz çekeceksiniz.'' dedi yaşlı kadın ellerini havaya kaldırarak.Cümlesini tamamladığında,az önce sesini yükseltmenin verdiği güçle hafiften titremişti.
Yaşlı kadın işine geri dönüp,tası tekrardan bağlandığı yerden sallayıp,buharını havaya üflemeye devam etti. Sürekli birkaç kelimeyi tekrarlıyordu. Genç kız,büyükannesinin onu bağladığı sandalyeden kurtulmak için çaba gösteriyordu ama başarılı olması imkansızdı çünkü o sandalyeye sözlerle bağlanmıştı.
''Özür dilerim Aaron. Hepsi benim suçum.'' dedi genç kız,hiç kıpırdamadan. Bu kez çaresizlik içinde,yüzünden gözyaşları sicim sicim akıyordu. Çocukluğundan bu yana ilk defa bu kadar çaresiz hissediyordu. Hiçbir zaman ailesine ihanet etmek istememişti. Evet,biliyordu,katı soy kurallarının dışına çıkmıştı. Başka soydan biri ve o... Kural katıydı, yapmaması gerekiyordu ama elinde değildi. Böyle bir durumda insan kendine nasıl mukayet olabilirdi ki?
Son bir kez Aaron'u görmek için kafasını yana çevirdi. Kendinden birkaç yaş büyük olan genç oğlanın,geniş omuzları yüzünün görünmesine engel oluyordu ama bu genç kız için sorun değildi.Oğlanın sıcak nefesini hissedebiliyordu. Yüzünü hayal etmeye çalıştı. Bembeyaz dişlerini, gülümseyişini, sarıya kaçan açık kahverengi ve ipek kadar yumuşak olan dalgalı saçlarını.Ve yosun kadar yeşil,derin gözlerini.
Aaron şimdi,bütün çekiciliğiyle genç kızın gözlerinin önünde ona bakıyordu. Genç kız, yavaş yavaş akan gözyaşlarının arasından birkaç saniyeliğine de olsa yumuşakça tebessüm etti.
Aaron artık çabalamaktan vazgeçmişti. Sanki sessizce oturmuş, ölümü bekliyor gibiydi. Belki de ellerinden hiçbir şey gelmeyeceğini iyice aklına sokmuştu. İkisi de bir günah işlemişti. Genç kız son bir kez daha Aaron'un arkasına oturtturulduğu yerden kurtulmaya çalıştı ama sonuç yine aynıydı. İkisi de kazıkla oldukları yere çakılmış gibi duruyordu.