Brayson konağına bir bir at arabaları yanaşmaya başlamıştı ve neredeyse salon ağzına kadar dolmuştu. Gecenin ortalarına doğru devasa kapıya iki siyah atın çektiği bir araba yanaştı ve konağın kahyası hemen arabaya doğru koştu. Kahya, arabanın kapısını ağır ağır açtı ve bir eli havada tutulmaya hazır,diğer eli belinde olmak üzere hafifçe eğilip, arabadan inecek olan davetlileri bekledi. Önce Edgar Markisinin biricik yeni eşi Meredith Graymod Edgar indi ve inecek olanları bir köşeye geçip beklemeye başladı. Hemen ardından Moore Leydisi Maryanna Moore bir eliyle büyük bir zarafetle yaşlı kahyanın elini tuttu ve diğer eliyle eteklerini toplayıp arabadan aşağı indi. Meredith gece kadar mavi olan elbisesinin eteklerini yavaşça geri atıp arkadaşının koluna girdi ve bu dev kapıdan davetin verildiği görkemli salona giriş yaptılar.
Salonda koca bir uğultu eşliğinde bütün davetliler muhabbet ediyor,bir yandan kadehlerindeki içkilerini yudumluyorlardı. Devasa şamdanlar dört bir yanı aydınlatıyor ve hiçbir şeyi gölgeye düşürmüyordu. Kapıdaki görevli içeri giren davetlilerin isimlerini sesli bir şekilde okurken Seapfolk dükünün küçük Markisi Aaron etrafını saran bayanlarla muhabbet ediyor, bir yandan bardağındaki şampanyasını içiyor ve kimselere belli etmeden gözlerinin aradığı kişinin gelmesini bekliyordu. Bu kadınlardan gördüğüm ilginin yarısını ondan görsem diye düşündü Aaron. Bu ilginin yarısını ondan görsem,onu benim yaparım.
Kapıdaki görevli sonunda Aaron'nun beklediği kişinin ismini okumuştu ve Moore Leydisi Maryanna Moore kapıda gözleri kör edecek bir ışıltıyla dikiliyordu. Saçlarının birkaç tutamı önünden alınıp arkasında basitçe toplanmış ve eldivenleriyle uyumlu fildişi elbisesi taktığı mücevherlerin etkisiyle ışıl ışıl parlıyordu. Aaron ağzına çoktan aldığı şampanyasını zorca yuttu ve herkesin kafasını çevirdiği bu kadını delice kıskandı. Ne olursa olsun bu gece Mary'i kendine aşık edecekti,kararlıydı...
Meredith sevgili eşiyle dans ederken Aaron bulduğu fırsatı geri tepmemek adına Maryanna'nın yanına gitmiş,epeyce bir zamandır muhabbet ediyorlardı.
''Bu gece bir yıldızın bu salona düştüğünü söylediler. Ama ne yazık ki zavallı gözlerim karşımda ışıldayan bu yıldızı göremeyecek kadar aciz.'' dedi Aaron geniş bir gülümsemeyle. Maryanna nezaket namına hafifçe gülümsedi ama bunu gerçekten iltifattan hoşlandığı için yapmamıştı. Mary,her kızın aksine bu sahte iltifatlardan hoşlanmıyor, hayatın içindeki gerçekleri arıyordu.
''Çok naziksiniz,Bay Seapfolk. Ama lütfen söyleyin,son çıktığınız avda bir ayı vurduğunuz doğru mu?'' dedi Maryanna muzip bir gülümsemeyle kadehindeki şarabı yudumlarken. Herkesin gözü bu derince muhabbete dalan iki gençteydi. Üstelik bu iki genç, birbirine düşman olan iki ailenin çocuklarıydılar.
''İzin verin,yukarıdaki balkondan gökyüzüne bakarken bunu size anlatayım.'' dedi Aaron elindeki kadehi yanından geçen hizmetlinin tepsisine koyarken. Elini Maryanna'ya uzattı ve ikisi yarım s çizen merdivenlerden yukarı ağır ağır çıktılar.
Balkonda kimse yoktu ve hava birazcık soğuktu. Maryanna kollarına attığı şalı omuzlarına geçirdi ve yüzüne vuran soğuğa gözlerini kapayarak cevap verdi.
''Üşüdünüz mü Leydim?'' dedi Aaron cevabın ne olduğu bildiği halde. Maryanna'nın bu tür şeylerden pek hoşlanmadığı az önce aşağıda muhabbet ederlerken çözmüştü. Maryanna kafasını hayır anlamında iki yana salladı.
Mary,bu gecenin bu denli huzurlu ve güzel geçmesine şaşırıyor ve fazlaca tolerans tanıdığı bu adamda ne bulduğunu düşünüyordu. Yıllardır yanına yaklaşmaya bile korkan tüm erkeklerin arasından Seapfolk Markisi sıyrılıp,önce onu bu davete çağırmış ardından gece boyunca Maryanna'ya kur yapmış,şimdide korumacı davranıyordu.