Bir yanı deli gibi kağıdı açmasını söylese de diğer yanı yırtıp yakması için yalvarıyordu. Odasında ileri geri gelmesi sanki daha sağlıklı düşünmesini sağlayacakmış gibi ona güç veriyordu. Hadi ama Mary, aç oku şunu!
Şimdi, eli belinde durmuş masasının üzerindeki kağıda bakıyordu. Siyah bir kurdeleyle bağlanmış bu kağıdın içinde ne olabilir diye düşündü Maryanna içi içini yerken. Hızla birkaç adım atıp masasının başında durdu. Cesur ol ve oku artık.
Telaşla, sanki odaya biri dalıp elindeki kağıdı alacakmışçasına kağıdı hızla kurdelesinden kurtardı. Sonra hemen kağıdı karnının üzerine bastırdı. Aptal kız, aptal!
Maryanna temiz havayı hızlıca ciğerlerine doldurup kağıdı titreyen ellerinin arasında zar zor tuttu.
‘’Sevgili Lady Mary,
Yüzünüze bakmak için cesaretim olmadığından size bu mektubu yazma gereksinimi duydum. Bunun için lütfen beni bağışlayın.’’
Mary, kağıdı doladı ve masasını üzerine bıraktı. Hızlı adımlarla açık olan penceresine doğru ilerledi. Ormanda uzun bir koşudan sonra duraklamış gibi derin derin nefesler alıyordu. Bu küçük mektubun bugün neden onun önüne düştüğünü şimdi anlıyordu.. Ve bu mektubun kim tarafından yazıldığını da. Kafasını çevirip merak dolu gözlerle kağıda bir kez daha baktı. Ayağını sertçe iradesizliğinin verdiği öfkeyle yere vurdu ve ince elleri tekrar kağıtla buluştu.
‘’… Bilmenizi isterim ki, ne zaman uyumak üzere kendimi geceye bıraksam, ya aklımda ya da rüyalarımda oluyorsunuz. Her gece, ay kadar aydınlık yüzünüzü düşleyerek uykuya dalıyorum. Işığınız gecemi aydınlatıyor, ruhuma rehberlik ediyor. Bir anlığına bile sizi düşlemekten vazgeçsem, nefes dahi alamıyorum. Leydi Mary, lütfen bunları hissettiğim için kendinizi suçlamayın. Çünkü bütün bunlar, gecenin suçu. Sizi ilk gördüğüm andan itibaren kalbim size ait. Tanrım, şuan yüzünüzü görmek için canımı bile verirdim.
Lütfen benimle eski Broodylight malikanesinin arka bahçesinde, dolunayda buluşun. Yalvarırım, size ait olan bu kalbi yaşadığı mahkumiyetten kurtarın. Gece bitene kadar sizi bekleyeceğim.
Aaron Seapfolk.’’
Lütfen benimle eski Broodylight malikanesinin arka bahçesinde, dolunayda buluşun. Yalvarırım, size ait olan bu kalbi yaşadığı mahkumiyetten kurtarın. Gece bitene kadar sizi bekleyeceğim.
Aaron Seapfolk.’’
Mary heyecanla gülümsedi. Elindeki kağıdı sanki dünyanın en kıymetli nesnesiymiş gibi göğsüne bastırdı. Bir süre sonra yaşadığı şoktan kurtulup, sandığına doğru ilerledi. Ağır kapağı güçle kaldırdı ve ardından birkaç kıyafet kaldırıp altındaki kilitli kutuyu eline aldı. Elini boynuna uzatıp, kolyesini açtı. Ucunda sallanan küçük anahtarla elindeki kutuyu açtı ve mektupçuğu içine koydu. Ardından hemen kilitleyip, sandığın en derinlerine doğru yerleştirdi. Yüzündeki aptal gülümseme dakikalardır silinip gitmemişti. Maryanna Moore, gülümsemeyi kes!
Ayağa kalkıp kolyesini yeniden taktı ve odasındaki birkaç mumu söndürüp usulca yatağına gömüldü. Yarın kiliseye gitmek üzere Tanrısına yemin etti ve huzurlu bir uykuya daldı.
Xxxx
Kiliseye vardığında, yağmur küçük küçük tozlu toprağı ıslatmaya başlamıştı. Maryanna, atını güvenli bir yere bağladıktan sonra, ıslanmamak adına hızlı adımlarla kiliseye girdi. Kafasına geçirdiği, üzerinde birkaç yağmur damlacığı bulunan pelerininin başlığını indirdi. Kilise de görünürde kimsecikler yoktu. Maryanna’nın kimseciklerin olmadığı bu saatleri özellikle seçiyor böylece Tanrısıyla daha rahat konuşabiliyordu. Sessizce bir mum aldı, yanan diğer bir mumdan kendi mumunun tutuşması için usul usul bekledi. Önce tövbe sonra dua etmek adına diğer dikilmiş mumların yanına ilerledi.