Bazen,seçimleri tek başınıza yaptığınızda hiçbir zaman olmadığı kadar tamam hissedebilirsiniz. Bu sizi bir serçe, bir karga ya da herhangi bir kuş kadar özgür yapar. Birileri olmadan da hayatınıza devam edebileceğinizin kanıtlar. Ama evren kimseyi yalnız bırakmamıştır ve Tanrı kimseyi yalnız yaratmamıştır. İşte bu seçimler sizi diğer yarınıza ulaştırır. En önemli olanı da budur. Ruhuna hitap edeni bulmak,onun yarısıyla kavuşturup tamama ulaştırmak. Bir insan her şeyi bir kenara bırakıp hayatına devam edebilir ama diğer yarısı olmadan asla diye düşündü Maryanna, küçüklüğünden beri arkadaşı olduğu ağacın altında uzanırken. Güneş tenini yavaş yavaş ısıtırken altındaki otlar serinlemesine biraz da olsa yardımcı oluyordu. Hafif hafif esen küçük meltem, devasa ağacın yapraklarını yavaşca kımıldatıyordu.
''Sonsuza dek yalnız.'' dedi Maryanna kendi kendine uzandığı yerden. Evde Jonathan'dan başka dertleşebileceği hiç kimse yoktu. Annesi yıllardır,hasta haliyle yatağında kendini bile zor besleyecek halde yatıyor ve babası sürekli büyükannesinin verdiği görevler dolayısıyla ülke dışı seyahetlere gidiyordu. Kendini tam bir kimsesiz gibi hissettiği anlarda tam bu ağacın altına gelir ve zaman su gibi akarken,hiçbir şey yapmadan uzanırdı. Tek yaptığı düşünmek oluyor ve buda onu diğer işlerin aksine onu daha çok yoruyordu. Meredith evlendiğinden beri kendini hiç olmadığı kadar yalnız hissediyordu ve haftalardır içinden sürekli tekrarladığı cümleyi,şimdi tam ağacın altında defalarca kez aklından geçiriyordu.
''Ben kaybedenlerdenim.'' dedi sesli bir şekilde gökyüzüne bakarak. Bunu ilk defa sesli söylemenin verdiği mutluluk yavaşca dudaklarının kenarlarına ilişmişti ve doyasıya gülümsüyordu. Ta ki bu gülümseme ''Leydi Moore?'' sesiyle bölünene dek.
Maryanna önce irkildi ardından uzandığı yerden doğruldu ve sesin geldiği yöne doğru kafasını çevirdi. Beyaz sakallı emektar çalışanlardan Kahya Dimitri,ellerini önünde bağlamış son derece saygılı bir şekilde Maryanna'ya bakıyordu.
''Bir şey mi oldu Dimitri?''
''Leydim,büyükanneniz pembe salonda akşam yemeği için sizi beklediğini bildirmemi istedi.'' dedi yaşlı adam. Maryanna büyük bir nezakatle elini kaldırıp adama uzattı. Moore köşkünün sadık kahyası kıza uzanıp ayağa kalkması için yardım etti. Maryanna ayağa kalkar kalkmaz Dimitri'nin koluna girdi ve birlikte köşke doğru yürüdüler.
Salona vardığında büyükannesi masanın başında oturmuş ailesinin son üyesi torununu bekliyordu. Maryanna sessizce ona eşlik eden rus kökenli kahyaları Dimitri'ye teşekkür etti. Masaya doğru oturacağı sandalyeye doğru yöneldi.
''İyi akşamlar büyükanne.'' dedi Maryanna sandalyesini çeken Arthur'a gülümseyerek.
''İyi akşamlar,tatlım.'' Earline ellerini masada birleştirmiş Maryanna'nın yerleşmesini bekliyordu. Genç kız eteklerini düzeltti ve önüne konan yemeğini önce süzdü ve sonra memnuniyetle yemeye başladı.
''Nasılsın?'' dedi yaşlı kadın uyuşuk uyuşuk yahnisini yerken,genç kıza doğru.
''Gayet iyiyim,büyükanne.''
''Piyano dersin nasıl geçti bakalım?'' Yaşlı kadın yedikleri bu sıkıcı yemeğin biraz da olsa neşelenmesi için elinden geleni yapıyordu. Düşes Earline aslında iyi bir bayandı fakat konu Maryanna olunca son derece hassaslaşıyor ve çekilmez oluyordu. Maryanna,büyükannesinin bazı davranışlarından hoşlanmasada bu yüzden büyükannesine kızamıyordu.
''Her hafta yeni bir parça öğrenmem için Bay Fredick elinden geleni ardına koymuyor. Şuan için iyi ilerliyorum.'' dedi Maryanna gayet saygılı ve sevimli gözükmeye çalışarak. Büyükannesi memnuniyetle başını salladı ve ''Yarına planın var mı?'' dedi. ''Daha önce de söylediğim gibi Meredith ile Brayson Dükünün verdiği davete gideceğim.'' Maryanna büyükannesinin bu soruyu sorarak ne yapmak istediğini çok iyi anlamıştı. Düşes açıkça bu partiye gitmesini istemiyordu ama bu kez Maryanna istediğini büyükannesine vermemekte kararlıydı. Yaşlı kadının kaşları duyduğu şeyden dolaylı hafifçe çatıldı.