Artık her şey için çok geçti... Sadece 3 gündür süren bir ilişki, bugün geri dönüşü olmayan bir noktaya varmıştı. Özellikle Anna ve ailesi için... Zaten Anna'nın hisleri, ona bu ilişkinin sıradan, geçici bir ilişki olmadığını haykırıp duruyordu. Belki de zaten geçici olmadığına inandığı için ona bu kadar güvenmiş, ve işler bu boyuta gelebilmişti... Yoksa sadece ona karşı koyamadığı için mi tüm bunlar yaşanmıştı ?....
Bu düşünceler, Anna'nın zihnini kurcalamaya devam ederken, Jacon Anna'nın saçlarını okşamaya devam ediyordu.... Anna'nın içinden artık buna daha fazla devam etmek gelmedi... Kafasını Jacob'ın gövdesinden kaldırarak, olağanca gücüyle bir hışımla ayağa kalktı... Üzerini giymek için alelacele kıyafetlerine sığmaya girişti... Jacob o kadar dalgındı ki bunu farketmesi biraz zaman almıştı.. Yerinden doğrulurken gözlerini Anna'dan ayırmadı ve şaşkın bir ifadeyle sordu;
"Neler oluyor ?!.."
"Gidiyorum tabii ki..."
Jacob kafasını yana doğru eyip ofladı ve tekrar Anna'ya doğru dönerek devam etti..
"Haber vermeni beklemem sence tuhaf mı ?!.."
Anna kıyafetlerini neredeyse gitmişti bile... "Tamam, fazla uzatmayalım... Biliyorsun benim bir ailem var."
Jacob bir şey diyemedi... Şakın şaşkın bakmaya devam etti... Anna, arkasını dönüp gitmeden önce ekledi. "Ben gidiyorum, hadi sonra görüşürüz..." Kapıdan çıkmadan önce saatine baktı ve nerdyse bağırarak şaşkınlığını dile getirdi. "Aman tanrım !.. Neredeyse akşam olmuş !!..."
Anna beyaz kapının arasından sıyrılıp, gözden kaybolurken, Jacob artık şaşkın bakmaya devam eden gözlerini dinlendirmeyi seçti ve onları yere doğru eğdi. Düşünceli yüzü, onun da aklının karman çorman olduğunun en açık göstergesiydi...
* * *
Saatler 18:00'ı gösteriyordu... Ancak Anna hala olması gereken yerde değildi. Anna'nın nerelerde olduğunu bütün ailesi merak ediyordu ancak içlerinden yine en çok evham yapanları Bayan Mary'di. Söylenenlere göre geminin hızı arttırılmış ve geminin ana karaya olması gerekenden 1 gün önce ulaşmayı planlıyordu. Bu yüzden artık bu yolculuğun bitmesine neredeyse 3 gün vardı. Deniz'in tam ortasında Anna'nın başına bir şeyler gelecek olması ihtimali bile Bayan Mary'i hiç olmadığı kadar telaşlandırmaya yetiyordu.
Odayı, yaşlı gözlerle sürekli turlayan Bayan Mary, dakikalardır süren söylenmelerine devam etti;
"Nerelerde bu kız ?!... Neredeyse 1 saattir arıyorlar ve hala bulamadılar mı ?!!.." Elindeki mavi peçeteyle burnunu sildi ve bu kısa arada Bay Paul araya girmeyi başardı..
"Mary !.. Tanrı aşkına !... Anna'yı hepimiz merak ediyoruz !.. Lakin biraz sakin olur musun artık ?!!... 19 yaşında bir kız, sürekli senin dizlerinin dibinde dolanacak değildi !.."
Bayan Mary, kendince artık Bay Paul'a cevap bile vermiyordu... Jerry ise sessizliğini korumaya devam etti... Biraz sonra, ahşap kapıdan aniden gürültüler gelmeye başlayınca herkes bir anlık ta olsa kalplerinin kasıldığı hissetti. Kapı açılınca içeriye Bay Paul'un uşağı gelmişti. Bu şık görünümlü, sevecen yüzlü ve kır saçlı olan adamın, halinden ne kadar telaşlı olduğu görülebiliyordu.
"Neler oluyor Owen ? Kızımı hala bulamadınız mı ?!..."
"Hayır efendim... Maalesef... Her yeri aradık lakin, hiçbir yerde yok !.."
Bay Paul, o kadar sinirlenmişti ki, neredeyse hiçkimseden çekinmeyip küfür edecekti lakin buna son anda engel oldu.
"İşe yaradığınızı ne zaman gördük ki zaten !!!.. Mary, hemen toparlan, Anna'yı beraber aramaya gidiyoruz !.." Jerry'e dönerek ekledi. "Jerry !.. Sen de geliyorsun !"
Bayan Mary bir anda kas katı kesildi... Sanki felç olmak üzereymiş gibi bir hali vardı. Ağızını sonuna kadar açmış ve söylemek istediği şey için kekelemeye başlamıştı.... Bunun üzerine herkes yüzünü Bayan Mary'e çevirmiş ve neler olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Mary'e neler olduğunu soran Bay Paul oldu.
"Neler oluyor Mary ?!!..."
Bayan Mary, surat ifadesini hiç bozmadan kekeleyerek anlatmaya çalıştığı şeyi nihayet ağızından dökmeyi başarmıştı; "Pa..pa..pa..pa..pa..Paul !.." dedi... "Ya..ya..ya Anna, denize düştüyse ?!..."
Bay Paul, gülsün mü, korksun mu şaşırmıştı... Böyle bir şeyin gerçekleşmesi çok olağan değildi... Ama ya Anna imtihar ettiyse ?!.. O zaman Mary, belki de haklı olabilirdi !!... Bay Paul, daha fazla kendini tutamayıp hemen Mary'e haykırdı; "Hadi !!!... Çabuk !!!... Bu olayı kaptana haber versek iyi olacak.. En iyi o çözer !..."
Herkes birbiriyle meşkul olmuşken, bir anda bir ses duyuldu; "Herkese merhaba !!". Anna'nın sesi, kulaklara gayet neşeli geliyordu... Herkes kafasını kapıdan içeriye girmiş, ve orada beklemeye devam eden, güler yüzlü Anna'ya çevirdi. Hiç kimsenin kendisi kadar neşeli olmadığını görebilen Anna hemen sordu. "Neler oluyor ?!.."
Bayan Mary, kendisinin bu kadar yıpranmış, Anna'nın ise bu kadar mutlu tavırlar sergilediğinin farkına varınca, ister istemez sinirlendi ve kendini tutamayarak Anna'nın üzerine yürüyerek bağırmaya başladı;
"Nerelerdesin sen ha ?!!!... Giderken bir haber bile vermiyorsun ?!!!... Senin yüzünden geldiğim şu hala bak ve utan kendinden !!!!..."
Bay Paul, Mary'i sakinleştirmek ve durdurmak amacıyla hemen önüne geçmişti. Şimdi de sessizce ona sakin olması gerektiğini söyleyip duruyordu. Anna olanlardan korkmuş gibiydi... Gözlerini Jerry'e doğru çevirdi... Jerry, Anna'nın kendisine bakmakta olduğunu görünce bakışlarını sertleştirdi ve bu sefer de o söylenmeye başladı;
"Bizi getirdiğin şu hale bak !... Kim bilir nerelerdeydin küçük sürtük !!..."
Bu sözleri duyan odadaki herkes adeta şok olmuştu... Anna, hiçbir şey yapamadı... O kadar üzerine gelinmişti ki, bir anda kafasını öne eğip ağlamaya başladı... Ardından da hemen koşarak kendini odanın dışına attı ve koşarak oradan uzaklaşmaya devam etti.... Bayan Mary, Bay Paul'un gevşemiş olan kollarından kurtulup, hemen oğlunun yanına doğru koştu ve bütün gücüyle haykırdı; "Seni ahlak yoksunu, zavallı yaratık !!!..."
Lütfen okuduktan sonra "yıldız" tuşuna basarak hikayenin oy oranına katkıda bulununuz.