Daha önce Jacob'ın hapsedildiği kata çoktan inmişlerdi bile... Beyaz koridorların arasından yürümeye devam ediyorlardı..
Anna aklından, acaba ailesi bugün doğum günü olduğunu bildiği halde nasıl kutlamamak için direndiklerini hayal etmeye çalıştı.. Acaba şu an ne yapıyorlardı.. Özellikle Jerry.. Şimdi mutlu muydu ?!..
Jacob, yürümeye devam ederlerken etrafı sarı olan, siyah cep saatine baktı.. Saat, 11'e 10 vardı.. Beyaz koridor sağa doğru kıvrılacaktı şimdi.. Bunu gören Jacob, Anna'yı uyardı.
"Dikkatli ol !.. Kapının önünde biri olabilir..."
Anna, Jacob'ın dediğini harfiyen uyguladı, kendini güzelce sakladı ama boş koridoru süzen gözler, biraz sonra kapının önünde hiç kimsenin olmadığını fark etmişti.. İkisi de şaşkındı...
"Hadi !.." dedi Jacob. Beraber, diğer koridora geçtiler ve temkinli ama hızlı hızlı yürümeye başladılar. Jacob daha önden yürüyordu.. Ayaklarından ses çıkmasın diye, ikisi de yerlere hafif adımlarla basıyorlardı.. Gergin, ama sempatik bir manzaraydı bu.
Biraz sonra kendilerini beyaz, ahşap kapının önünde buldular. Anna, sesizce Jacob'a sordu..
"Şimdi ne yapacağız ?!."
"Merak etme.. Korkma... Ben önlemimi aldım.."
Jacob, kendinden emin bir şekilde, hiç beklemeden, Anna'nın şaşkın bakışları arasında kapıyı sertçe tıklattı.. İçeriden hiçbir cevap gelmedi... Biraz beklediler ve Jacob kapıyı tekrar tıklattı.. Jacob'ın bu cesur tavırları, Anna'yı hem şaşırtıyor, hem de korkutuyordu.. Fal taşı gibi açılmış gözleriyle onun bu hareketlerini yarı garipseyerek, yarı hayranlıkla izliyordu...
Kapının ardından tekrar bir geri dönüş gelmeyince, daha fazla dayanamayan Jacob, bir hışımla kapıyı kolundan tutup açmaya girişti.. Ancak bu da sonuç vermemişti ! Jacob'ın bütün enerjisi, duvar gibi sabit duran kapıyı itmeye çalışarak heba olmuştu. Ne yazık ki kapı kilitliydi...
"Lanet olsun !.." diye bağırdı Jacob..
"Anlamıyorum !.. Neler oluyor ?!.."
"Kapı kitli.."
"Hayır, onu sormuyorum... Babamın burada olması gerekirdi, ama ne ses var, ne de kapıyı açan biri." Biraz duraksadıktan sonra ekledi Anna.. "Acaba babama bir şey yapıp, arkasından kapıyı kitleyip, bırakıp gittiler mi ?!!"
İkisi de şaşkın ve korku dolu gözlerle birbirlerine baktılar... Jacob hemen sordu..
"Bu kapıyı anahtardan başka neyle açabiliriz ?.."
"Be..ben... Bilmiyorum !"
Kapıyı iteklediğinden beri, yorgunluktan elini dizlerinden ayırmamıştı Jacob.. Hala zorlukla nefes alıp veriyordu.. Yüzü terlemişti ve saçlarının bir kısmı alnına yapışmıştı. Koridordan geçen, ve kafasının orta kısmı kel olan bir adam, şaşkın şaşkın onlara bakıyordu.. Anna da Jacob da rahatsız olmuştu bu bakışlardan.. Jacob, ne kadar saçma göründüğünü az çok anlamıştı. Hemen kendini toparladı.. Adam geçip gitti ve Anna arkasından hiç çekinmeden "Gerizekalı !" diyiverdi..
Jacob pes etmişçesine "Bu kapıyı açmamız imkansız.." dedi.
Anna gözlerini yavaşça sağa sola kaydırdı.. Bir şeyi söyleyip söylememekte kararsız kaldığı belliydi. Fazla geçmeden ağızındaki baklayı çıkardı..
"Aslında benim aklıma bir şeyler geliyor ama..."
"Söyle !"
"Buraya gelirken, koridorun duvarında asılı bir balta gördüm.. Acil durumlar için. Belki onunla kapıyı kırabiliriz."