Anna, her ne kadar Jacob'ın öpücüklerine karşılık verse de bunu ani bir elektriklenmeyle yapmıştı. Tekrar Jacob'la gözleri karşı karşıya geldiğinde, utancını gizleyemedi ve biraz da ne yapacağını bilemediğinden, Jacob'a bir anda bir tokat atıverdi. Hemen ardından "Bu ne cürret ?!" diye haykırdı. Hem kalbi küt-küt çarpıyor, hem de nefesi kesiliyordu. Yaptığı hareketleri yarı bilinçsiz yaptığı görülen Anna, titreyen ayaklarıyla, Jacob'ın yanından geçip hızlıca yürüyerek uzaklaştı oradan.... Geride kalan tek şey, Jacob'ın şaşkınca arkasından bakan gözleriydi... Jacob, onun da kendisinden hoşlandığına emindi, ama de mek ki yanılmıştı. Kızarmış olan yanağını eliyle tutup, rezil olup olmadığını kontrol etmek için birkaç saniye etrafına bakındı. Daha sonra gırtlagını temizleyip, yutkunarak o ortamı terketti...
Anna, gözü yaşlı bir şekilde herhangi bir yan güvertenin kenarına geçmiş, denizi izleyerek, kendi kendine içini boşaltıyordu. Anlaşılan her şeyin üst üste gelmesiyle dolup taşmıştı. Biraz ağlamaya, ve yalnız kalmaya ihtiyacı olduğundan emindi. Bu sırada, ellerini koyduğu korkulukların hemen yanına uzaklardan uçup gelen bir kuş konuverdi. Anna güzel bir şaşkınlıkla kuşu izlemeye başladı.. Kuş sanki oraya, onu avutmaya gelmişti. Yüzü sanki gülüyormuş gibi bir ifadede olan bu gri kuşu Anna bir an önce ellerine almak için harekete geçti. Hayret edilecek bir şekilde kuş korkup kaçmadı. Aksine, sanki Anna'nın onu ellerine almasını bekliyormuş gibi bekledi, ve Anna onu ellerine altığı zaman, yüzünü Anna'ya doğru döndü ve tebessüm ederek kanatlarını açtı... Anna'nın gözlerinin içine bakarak, ve yavaş yavaş havalanarak uçmaya başladı.... Bu manzarayı gören Anna, hafif sesli bir kahkahayla güldü... Farketmeden, yalnızca bir kuş sayesinde gülmüştü... Kuş uçup gitti ve, sanırım bir şeyleri başarmış olarak gitti.... Anna artık rahatlamıştı. Biraz sonra, korkulukların tam karşısında bulunan oturaklardan birine kendini bırakıverdi.. Sinirlerinin yatışmasının verdiği yorgunlukla, sırtını orturağın arkasına yasladı ve gökyüzünü izlemeye koyuldu... Hava hafif bulutlu olduğundan, gözleri pek kamaşmıyordu. Bu nedenle gözyüzünü gayet rahat ve huzurlu bir şekilde izlemek epey keyif verici olmuştu...
Bay Paul, bayan Mary'nin odalarına geldiğini görünce saçma bir sevinçle karısına "Hey, Mary !" diye seslendi. Ama ne yazık ki, Mary'nın yüzü asıktı. Bunu gören bay Paul, hemen yatağa oturmuş olan karısının yanına oturdu ve neler olduğunu sordu. Bunun üzerine Bayan Mary, zar zor da olsa bir şeyler döküverdi ağızından;
"Anna ve Jerry... Yine kavga etmişler.."
Bay Paul'un bunu duyduğuna pek şaşırdığı söylenemezdi. Zira Jerry ve Anna bunu sık sık yaparlardı. Pek fazla beklemeden cevap verdi;
"Aa hadi ama Marry, sanki bunu ilk kez yapıyorlarmış gibi davranıyorsun..,"
"Emin ol bu seferki farklı olmasa, böyle davranmazdım !.."
"Ne olmuş olabilir ki ?..."
"Jerry'i o kadar güzel yetiştirdin ki, Anna'yı nerede bir erkekle görse kıza saldırıyor. Herkesin içinde kızcağızı azarlamış, ve konuştuğu adama da bir tokat atmış.. Söyler misin Paul, birinci sınıf olmak bu mu ?!... Sanırım bu kavramı yalnızca kendimizi yüceltmeye ihtiyaç duyduğumuzda kullanıyoruz...."Bay Paul bir anda ayağa kalktı ve Marry'a doğru dönerek yüksek sesle konuşmaya başladı;
"Ne yani, odamda oturuyorum, ve bütün suç benim, öyle mi ?!"
Bayan Marry, cevap vermekle vermemek arasında kaldı, lakin bir şey söylememeye karar verdi.. Bunun üzerine ise Bay Paul, odayı terk etti...
Artık akşam olmuştu. Birinci ve kısmen ikinci sınıf aileler, yemek yemek için o meşhur saatli salona teşrif etmişlerdi... Salonun dört bir yanına, neşeli sohbetlerin sesleri, uğultu halinde yayılıyordu. Buna eşlik olarak, keman sesleri de ortamı daha bir eğlenceli hale getirmekte yararlıydı.. Bu renkli masalardan birinde, elbette ki Grand ailesi bulunuyordu; Bay Paul, Bayan Marry ve Bay Jerry... Tabii ki Anna, ortalıklarda yoktu... ve bu boşluk kesinlikle aile bireylerinin morallerini etkilemişti.. Şu renkli ortamın içinde, renksiz olan tek masa heralde onların masasıydı. Her biri, yavaş yavaş yemeklerini yiyiyorlar ve neredeyse tabaklarından başka bir yere bakmıyorlardı. Ancak biraz sonra, bu sessizlik bayan Marry'in boğuk ve yorgunumsu sesiyle bozuldu;
"Acaba Anna şu an ne yapıyordur ?.."
Bunun üzerine Bay Paul ve Jerry, Bayan Marry'nın yüzüne gözlerini kısa bir müddet iliştirdiler, fakat artık konuşmaktan çok kendi kafalarının içinde düşünmeye odaklandıklarından cevap vermeden tekrar aynı pozisyonlarına geri döndüler... Biraz sonra Bayan Marry, sesli bir şekilde elindeki çatalı ve bıcağı tabağının kenarlarına bıraktı.. "Ben Anna'yı aramaya gidiyorum..." diyerek bir hışımla ayağa kalktı ve hızlıca yürüyüp giderek gözden kayboldu... Bay Paul, arkasından bakakalıp bir şeyler söyleyememenin verdiği huzursuzlukla Marry'nin arkasından gitmeye karar verdi ve bir anda o da ayaklandı.. Bunu gören Jerry, babasına şaşkınca dikti gözlerini ve sordu; "Baba nereye gidiyorsun ?..." Bay Paul, cevap vermeme isteğine yenik düşerek, oğlunun sorusunu cevapladı; "Anne'nin peşinden gideceğim, sen burada bekle, birkaç dakikaya geri dönmüş oluruz." Bunun üzerine Bay Paul, yine Jerry'nin şaşkınca bakan gözleri arasında oradan ayrıldı.
Bayan Marry, kızını bulma ümidiyle meraklı gözlerle etrafa bakınırken, çoktan kendini güvertede bulmuştu bile.. "Neredesin Anna ?!" diye mırıldandı kendince ve endişeli bir şekilde hızlı hızlı yürüyüp gitmeye devam etti... Hemen arkasında ise Bay Paul görüldü.. Seslene seslene karısına doğru koştu; "Marry !.. Marry, bekle !" Çok geçmeden Paul, Marry'nin yanına kadar gelmişti.. Bunun üzerine Bayan Marry, sitem etmeye başladı;
"Kahretsin ! Belki bu kadar inat etmeseydik, daha önce aramaya çıkabilirdik..."
"Sakin ol Marry, 19 yaşında kocaman bir kız, en fazla başına ne gelebilir ki ?.. Şimdi buluruz, hiç sıkma canını...."Tam bu sırada, karşılarında tamamen şok olacakları bir şey gördüler... Anna, bir orurağın üzerinde, tamamen hareketsiz bir halde boydan boya uzanmaktaydı... Bu soğukta burada uzanması, ve gözlerinin kapalı olması.. hele hele, hiç kıpırdamaması akla tek bir felaketi getirmekteydi; O da "ÖLÜM"dü !.....
Lütfen okuduktan sonra "yıldız" tuşuna basarak hikayenin oy oranına katkıda bulununuz.