Sabah, alarmdan önce uyandım. Bunun tek nedeni ise güneşliklerimin Sidney'in güneş ışınlarını engelleyememesiydi. Telefonuma gelen birkaç bildirime baktıktan sonra soğuk bir duş almak içi banyoya yöneldim. Sabahları kendime gelmenin tek yolu buydu.
Duştan sonra odadaki sabah rutinimi tamamlayıp mutfağa geçmeye hazırdım. Odadan çıkacakken iki ders arası boş saatimin olduğunu hatırlayıp aldığım kitaplardan birini çantama atmayı düşündüm. Küçük sürprizime göz ucuyla baktım. Elbette ilk okuyacağım kitap o olmayacaktı. Hâla hakkında ne yapacağıma da karar verememiştim. Rae'ye danışmaya karar verdim.
Ben mutfağa girdiğimde o kahvaltısına çoktan başlamıştı. Çantamı yanımdaki sandalyeye koyup çayımdan bir yudum aldım. Telefonunda izlediği videoya o kadar dalmıştı ki ''Günaydın.'' diyene dek geldiğimi fark etmemişti.
Videoyu durdurup başını yukarı kaldırdı. ''Ah, günaydın. Bugün erkencisin.''
''Evet. Güneş ışınları uyumama izin vermiyor.'' dedim iç çekerek. Alışmam zaman alacaktı.
Ufak bir kahkahadan sonra ''Alışsan iyi olur. Daha tam anlamıyla yaz gelmedi bile.''
İşte bundan nefret ediyordum vücudumun kış standartlarına uydun olması benim suçum değildi. Burası fazla sıcaktı. Eğer imkânım olsa tepeme bir klima taktırır onunla gezerdim.Kahvaltının geri kalanı sessizlik içinde geçti. Bulaşıkları el birliğiyle hallettikten sonra salona geçip dinlenmeye karar verdik. Okul için daha zamanım vardı.
Sürekli gözlerimi kaçırmamdan anlamış olacak ki ''Bir şey mi söyleyeceksin?'' diye sordu Rae. İnsanları bu kadar kolay çözmesi beni şaşırtıyordu.''Dün şu her zaman gittiğim kitapçıya gittim ve birisi kitaplarımdan birini değiştirmişti. Tam olarak kim olduğunu bilmiyorum ama orda çalışan biri olsa gerek, çünkü ben kitaplara bakarken yanıma gelip o kitabı önermişti.''
''Hangi kitap?''
'Aşk ve Gurur.''
''Ne? Onu okumadın mı? Tanrı aşkına, senin gibi birinin onu okumaması gerçekten çok garip...''
''Klasikleri okumayı sevmem.''
''Ah, pekâlâ. Bizim çizim sınıfından biri yarı zamanlı olarak orada çalışıyor. O olma ihtimali düşük fakat ağzını yoklayacağım.''
Biraz daha konuştuktan sonra okul vaktinin geldiğini düşünüp kalktım. Rea'ye gelip gelmeyeceğini sorduğumda, dersinin iki saat sonra başlayacağını ve okulun kampüsünde erimek istemediğini söyledi. Haklıydı.
Durağa vardığımda otobüsün çabuk gelmesi için dua ettim. Bir an önce işe girip kendime araba kiralamalıydım.Kampüse girerken onu görür gibi oldum. Calum'u... Çok mu kafaya takıyordum anlamıyorum. Alt tarafı çocuğun biri bana kitap önermişti ve ben onu eve gittiğimde yanımda bulmuştum. Etkilenmiş olabilir miydim bilmiyorum. Erkeklerle aram hiçbir zaman iyi olmamıştı. Onlarla konuşmayı pek sevmezdim. Annem de onlarla konuşmamı sevmezdi. Bu yüzdendir ki hep biraz mesafe olmuştu aramızda. Yakın kız-erkek ilişkilerini anlayamazdım.
Dersin başlamasına daha 10 dakika vardı. Sınıfta beklemeye karar verdim. 2. sıradan bir sandalyeye oturdum ve kapıdan geçenleri izleme başladım. Koşuşturma, herkeste bir koşuşturma hali vardı.
Yine oldu.
Hâlbuki gece uykumu almıştım. Gözlerimin bana oyun oynamaması gerekiyordu.Bu o olmalıydı. Sınıfın yarısı dolmuştu, birazdan ders başlayacaktı ve ben hiç beklenmedik bir şekilde çantamı alıp dışarıya çıktım. Peşinden gittim. Ders başlama saatine az kaldığından koridor doluydu. İnsanlar son dakika muhabbetlerini yapıyorlardı. Sonunda bir dersliğin kapısının önünde durakladı. İçeriden biri söylemiş olacak ki kapıyı kapatmak için kapı koluna uzandı.
Zil çaldı ve ben omzuna dokundum. Arkasına döndü ve kısık gözleriyle beraber muhteşem gülümsemesini bana bahşederek ''Ah, merhaba Angela.'' dedi.
pekalaaa, uzuuun bir aradan sonra yeni bölümle buradayım. yola aptal gibi kurgu yapmadan çıktığım için ne çıkacağını ben bile kestiremiyorum. daha sık bölüm yazmaya çalışacağım.
yorum ve eleştirilerinizi eksik etmeyin, teşekkürler........