-12-

1 1 0
                                    

Selamm :d

Geçen bölüm bildiğiniz üzere Yekta ve Gece sevgili oldu. Canlarım benim bee. Ne güzel oldu.
Yorum ve beğenilerinizi bekliyorum. Seviyom sizi.
Öptüm. Bölüm şarkısı (Esin İris Kötü Şeyler) :***

Keyifli okumalar...

Arabada ön koltuğa oturdum ve su an Yekta elimi tutmaktan arabayı doğru dürüst kullanmıyor. Ben de ona sövmekle meşgulüm.

"Yav bırak elimi de sür su arabanı. Bebeğini mi demeliydim?" dedim kollarımı önümde bağlayıp. Elimde değil arabasından bile kıskanıyorum. Şerefsiz.

Dudaklarını aşağı sarkıtıp üzgün emoji tiplerine girdi. Kahkaha atıp sarkıttığı dudağını öpüp geri çekildim. Son anda bir arabanın arkasına koymaktan kurtulup direksiyonu çevirdi Yekta. Özür diler bakışlarla arkama yaslandım. Benim yüzümden kaza yapacaktık.

Gülümseyip elimi sıktı ve baş parmağıyla okşadı. Elimi öpüp direksiyonun hakimiyetine geri döndü. Kafamı cama çevirip dışarıyı izlemeye başladım. Bir tane adam yola dönük duran bankta oturuyordu. Ve eli.. Ooov!! Amca göt evinde yap yapacağını ya! Gelmiş burada elini orasına burasına koyup pis pis şeyler yapıyor. İğrenerek kafamı Yektaya çevirdim. Aklıma gelen soruyla sonunda konu açabileceğim için sevinmeyi sonraya bırakıp sorumu sordum.

"Yekta. Güzel isim. Kim koymuş adını? Anlamı ne? Akıllarına nerden gelmiş? En az benim ismim kadar saçma. Yani benim ismim ne kadar bilinmeyen bir isimse senin ki de o kadar bilinmeyen bir isim. Bir de benim ismimi şikayet ediyordun?" dedim.

"Gece sen niye bu kadar çok konuşuyon?" dedi birden. Gözlerimi kırpıştırdım. Bana geveze mi demişti o? Ne hakla?!

Cama dönüp gözlerimi kapadım. Kollarımı zaten önümde birleştirdiğim için tekrar yapmama gerek yok.

Bu duruş kesinlikle trip atma hareketiydi. Kim olsa trip atarken böyle yapardı. Ben de.

"Ya tamam özür dilerim." dedi çocuk gibi çıkan sesiyle. 'Hıh' gibi bir ses çıkartıp cama baktım. Şu an gece olduğu için cama baktığımda direk onun yansıması gözüme çarpıyordu. Yansımasını izlemeye başladım.

Arada sırada bana bakıyordu. Kolu camdan dışarıda duruyordu ve tek eliyle sürüyordu arabasını. Bebeğini. Arada dudaklarını büzüyordu. Gözlerini sık sık kırpıştırıp duruyordu. Bazen yola gözlerini kısarak bakıyordu. Bazen de... Yoldan geçen kızlara göz ucuyla bakıyordu. Piç.

Gözlerimi kapattım. Bugün hiç uyumamıştım ve 4 saattir yoldaydık. Havalar bayağı ısınmıştı ve sıcaktan uyuyamıyordum. Ama arabada klima çalıştığı için serindi.

Ne zaman uykuya dalıp Yektanın bana olan aşkının rüyamdaki yansımasını gördüm hatırlamıyordum.

*****

"Geceeeee!" diye bağırdı tepemdeki kalın ses. Gözlerimi korkuyla açıp Yektaya baktım.

"Geldik. Kalksana. 3 saattir deliksiz horlaya horlaya uyuyorsun." dedi. Koltukta doğrulup etrafıma baktım. Ama burası... Mezarlık?

*****

"Anne ben geldim. Klişe laf. Ben geldim. Ama içinde taşıdığı anlamlar tarif edilemez. Kimi öfkeyle söyler bunu. Kimisi de özlemle. Hasretle. Sanırım benim ki ikinci seçenek. Neden bilmiyorum ama dayanamıyorum. Bazen kendimi resmen ortadan kaldırmak istiyorum. Dünya bir aptaldan kurtulmuş olur fena mı?

Anne? Üşüşmedin mi sen burda? Burası çok soğuk anne. Yüreğimle tezatlık oluşturuyor. Benim yüreğim yanıyor anne. Ama burası buz gibi. Üşüme anne. Tamam mı?

Ben gitmeliyim anne. Çünkü daha fazla durursam yanındaki mezarı da benim için kazacaklar.

Kendine iyi bak anne. Ben seni hep seveceğim ve unutmayacağım. Hoşçakal anne."diyip mezara bidondaki suyu yavaşça gezdirerek mezarlığa boşalttım. Yektanın benden habersiz aldığı çiçekleri de filesinden çıkartıp tek tek dizdim annemin mezarına.

Yekta beni annemin mezarına getirmişti. Bana tatil demişti ama. Bavul hazırlatmıştı. Hazırlamıştı daha doğrusu. Ama ben senin hakkını nasıl öderim? Sen ne yaptın be Yekta?...

"Yekta sana gerçekten çok teşekkür ederim. Bu yaptığını asla unutmayacağım. Çok mutlu ettin beni. Off bok gibi hissediyorum." dedi ağlamaklı sesimle. Dokunsa ağlayacak derecedeydim. Belki de bu berbat his o zaman terk ederdi bedenimi?

Gözlerimden akan yaşlar çeneme yol alıp ordan da hızla boynuma yol alırken Yekta birden çenemden tutup yüzümü yüzüne çevirdi. Baş parmağıyla yüzümdeki yaşları silip yanağımdan koklayarak öptü. Gülümseyerek hızla onun yanağını öptüm ben de.

Gülümseyip hafif geri çekilerek burunlarımız değecek kadar mesafe bırakarak yüzüne baktım. Burnu burnuma sürtünüp yanaklarıma doğru yol alırken gülümsemem genişledi. Çeneme dokunan dudaklarıyla içim titredi. Çenemi sonra da dudağımın kenarını öptü. Birden cama vurulmasıyla yerimizden sıçradık. Adamın biri -sarhoş adamın biri- camdan bize bakıyordu. Özürlü gibi. Dişlerini göstererek sırıtıyordu.

Korkak korkak Yektaya sığındım. Kolunu belime doğru sanki siper etmiş gibi doğrulttu. Camı açmadan kafasını'ne var' anlamında iki yana salladı. Adam 'paraağğ' diye bağırdı. Yekta da kafasını sabır dilercesine yana çevirip arabayı çalıştırdı ve gaza basıp uzaklaştık.

Kahkahalar içindeki halime gülümseyip "Şöyle gülme beni katil mi edicen?!" diye tısladı. Önüme dönüp gülmeyi kestim.

****

"Ben yemekler gelene kadar bir lavaboya gideyim. Ellerimi yıkayım." diyip koltuktan kalktım. Tuvelette ki işlerimi halledip çıktım.

Masaya baktığımda Yektanın yaptığı şeyle gözlerim irileşti. Cüzdanımla ne yapıyordu o? Aman Allah'ım?! Ulan zengin de çocuk ha. Ne işi olur hırsızlıkla? Off!

Merhabalrrr :d nasılsınız?

Bu arada biraz yorum yapın ya yapmam veya yapmamam gereken şeyleri falan söyleyin.

Ben de ilhamla yazayım hikâyeyi ki güzel şeyler ortaya çıksın.

Öpüldünüz...

Kıyıya Vurmuş UmutsuzluklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin