-16-

1 1 0
                                    

Medya Gece'mizin elbisesi :***

Bölüm şarkısı (Demet Akalın Çalkala)

Keyifli okumalar canlarım:**

"Ceren bir otur kurban olayım ya. Sen kim Yektayı sikmek kim? Allah aşkına sorarım sana yani. Bana hele bir diyele. Noluyoruz yani. Otur oturduğun yerde başıma bela alma." dedim rahatlıkla. Biliyordum çünkü gitmeyeceğini. Boşa şov yapıyordu. Hep filmlere özeniyordu bu kız.

"Gece kapa çeneni ve bana o piçin adresini ver." dedi Ceren. Gözlerimi irice açtım. Bu kız ciddi.

"Ceren saçmal-.."

"Adresi. Ver." dedi tekrar ve tane tane. Adresi kağıda yazıp ona verdikten sonra yüzüne baktım. Kağıdı alır almaz çantayı kaptı ve gitti. Valla gitti.

Cerenden

Taksiyi adrese geldiğimizde durdurup ücreti verdim ve indim. Onu süründüreceğim. Görecek gününü.

Kapıyı çalıp ayağımla ritim tutmaya başladım. Ayağımla döveceğim onu. Kapı açıldığında yüzüne bakmadan direk boynuna atladım. Yere yapışırken boynunu sıkan ellerim sayesinde bende üstüne. Yüzüne yumruğumu geçirmek için kaldırdığımda Yektanın Yekta olmadığını gördüm.

Ama bu Yekta değil. Bu o gün otobanda karşılaştığım çocuk. Valla da o.

"Yine mi sen?" dedik aynı anda. Şu an yüzlerimiz çok yakındı ve ben bu duruma sinir olmuştum. Bir an önce bitmeliydi.

Dişlerini göstererek sırıttı. "Çınar ben." dedi. Elleri belimi sarmıştı. Benim ellerim ise çıplak göğsündeydi. Mantıksızlığım zirvedeydi. Ve ben bu taş yaratığa aşık olmaya başlıyordum.

Üstünden kalkıp onun da kalkmasına izin verdikten sonra yüzüne bakakaldım. Koyu mavi insanı içine çeken gözleri. Dağınık kumral saçları. Pembe ince dudakları. Dümdüz burnu. Sakalları onu o kadar aşık olunası gösteriyordu ki aşık oluyordum sanırım. Ama olmazdı. Tam bir zampara tipi vardı bunda.

Bakışlarımı kesip kaslarına bakmama çabalarında çantamı yerden aldım ve kapıya yöneldim.

Kolumdan tutup beni kendine yapıştırdı. Ama şu an ben çok kötü oldum ya. Sonuçta yaşadıklarım belli.

Onu ittirmeye çalıştım ama kıpırdamadı bile. Artık bağırmaya başlamıştım çünkü o bana yaslandıkça aklıma eskiler geliyordu. Su an bunu yapması hiç hoş değildi. Acil uzaklaşmalıydı. Yoksa çok kötü şeyler olabilirdi.

"Ç-çekil lütfen. Bırak beni. Lütfen uzaklaş. Bu kadar yakın durma." dedim ağlamaklı sesimle onu ittirmeye çalışırken. Aynı zamanda da nefes alış verişlerim hızlanmıştı. Sık nefes alıp veriyordum ve sanırım panik atağım tetikliyordu.

Burası dönüyor mu? Şu Çınar denen taştan neden ikişer tane görüyorum? Gözlerim mi kararıyordu benim? Çınarlar -iki tane olduğunu söylemiştim- bana sesleniyordu ama sesini gürültülü duyuyordum. Sonrası zaten kapkaranlık bir kuyu gibiydi. Ve ben sanki o kuyunun içine doğru ilerliyordum bir daha hiç çıkmamak üzere. Belki de bir daha hiç çıkmayacaktım. Çıkamayacaktım.

Çınardan

"Ya uyan kız. Adını da bilmiyorum. Ama prenses desem sanırım yeridir. Çünkü gerçek bir prenses gibisin. Gözlerin saçların ve dudakların seni o kadar tatlı göste-... Tanrım neler söylüyorum kız bayıldı ve benim söylediklerim. Ahh kesinlikle aptalım." dedim sıkıntıyla. Onu kucağıma alıp kapıdan çıktım. Arabanın anahtarını cebimden çıkarıp arabayı açtım ve prensesi arabaya yatırdım. Ahh şu an şu halde olmayaydı varya...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 06, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kıyıya Vurmuş UmutsuzluklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin