Gözlerimi açamasamda yumuşak ve sıcak bir yerde olduğumun farkındaydım. Bütün vücudum ağrıyordu resmen ve gözlerimi açmak imkansız birşey gibi hissediyorum.
Kulağıma gelen hafif çıtırtı sesleriyle kalbim hızlanmaya başladı. Kalan bütün gücümü gözümü açmak için kullandım. Görüşümün netleşmesi için bir kaç defa gözlerimi kırpmam gerekti.
Yumuşak sayılabilecek bir yatakta uzanıyordum ve üzerimde ince bir battaniye örtülmüştü. Basık ve küçük bir odadaydım, ay ışığı küçük pencereden davetsizce içeri süzülüyordu ve eskimiş tahta kapının dibine dizilmiş kitapları aydınlatıyordu.
Küçük bir sobada yanan odunların çıkardığı ses dışında bir ses duyamıyordum sanırım yalnızdım. Sobanın yanındaki orta boy dolabın üzerine atılmış elbiselere dikkatlice baktığımda benim elbiselerim olduğunu fark ettim. Oda o dolap dışında boştu.
Battaniyeyi kaldırıp üzerimdekileri kontrol edecektim ama kolumu oynatmamla ağzımdan acı dolu bir inleme kaçmasına engel olamadım. Acıdan dolayı gözüm dolmuştu resmen.
Tam kendi acımda kaybolmuşken açılan kapının sesiyle irkildim. Kafamı yavaşça çevirerek bakışlarımı gelen kişiye yönlendirdim korkarak. Her an çığlık atmaya hazırdım. Kalbim bir yarıştaymış gibi hızlı atıyordu. Yaklaşan figürü görüyordum ama gözlerim dolu olduğu için net değildi. Yüzünü yada görüntüsünü seçemiyordum.
Yavaş bir şekilde bana yaklaşmaya devam ediyordu ve ben uzaklaşmaya çalıştıkça ağzımdan acı çektiğimi beli eden sesler çıkarmak dışında bir şey yapamıyordum.
Ne kadar zorda olsa ve acı cekmiste olsam sonunda sırtımı duvara yaslayabilmiştim ama bu o'ndan kaçmama pek de yardım etmemişti.
Figür önüme geldiğinde benim hizama gelebilmek için eğildi ve yavaşça elini yüzüme doğru uzatmaya başladı. Ağlamaktan başka bir şey yapamıyordum. Gözyaşlarım sessizce yanaklarımdan aşağı düşüyordu ve görüşüm daha da bulanıklaşıyordu.
Sıcak parmak uçları sol yanağıma değdiğinde bütün vücudum taş kesmişti sanki. Hareket edemiyordum, ses çıkaramıyordum, nefes bile alamıyordum ve hayatımda hiç korkmadığım kadar korkuyordum.
İşkencecim tarafından saatlerce dayak yedikten sonra iki gün boyunca işkence odama kilitlenip aç, susuz bırakıldığımda bu kadar korkmuşmuydum.
İlk tecavüz ettiği zaman da kalbim deli gibi atarken vücudum taş kesmişmiydi.
Dokuz yaşındayken beni doğuran kadının müşterilerinden biri gece yarısı odama girip elindeki ekmek bıçağıyla vücuduma resim çizmeye çalışırkende bu kadar çaresizmiydim.
İlk defa her şeyden vazgeçip banyoda gizlice bileklerimi kesip ölümün beni de alıp götürmesini beklerken de bu kadar umutsuzmuydum.
Hatırlamıyorum...
Aynı şeyleri bir çok defa yaşadıktan sonra ilk kez nasıl hissetmiştim hatırlayamıyorum. Sadece koca bir boşluk var içi umutsuzluk ve acıyla dolu olan, o kadar.
Tam da şu anda sanırım o anlarda hissettiğim gibi hissediyorum.
Özgürlüğümü sonunda kazandığımı düşünürken yine ve yeniden aynı durumdayım işte...
Kendini tekerrür eden zaman mıydı yoksa ben o kafesten aslında hiç kaçmamışmıydım...
Parmaklar yavaşça yanağımda hareket etmeye başladığında sımsıkı yumdum gözlerimi sanki bu beni kurtarabilecekmiş gibi.