Büyük evden hep beraber çıkmış sessiz sokakta ilerliyorduk. Jongin ve ben el ele tutuşmuş önden giderken bir yandan da cevre mi inceliyordum.
Küçük bir köydü burası ama sıcak bir havası vardı. Bütün evler ağaçtan yapılmıştı ve her evin küçük bir verandası vardı.
Bazı verandalar koltuk ve çiçeklerle doldurulmuştu. Jongin'in böyle bir yerde doğduğunu bilmek tuhaf hissettiriyordu.
Elimin altındaki sıcacık elin yavaş yavaş soğuduğunu hissettim. Gerginliği elinden benim vücudumada yayılıyordu sanki. Yüzünü ne kadar sabit tutsada benden saklama gereği duymuyordu anlaşılan.
Aynı köydeki diğer evler gibi tek katlı ve verandalı bir evin önüne geldiğimizde Jongin yürümeyi kesti. Gözleri anılar veya düşüncelerle kararmış bir şekilde eve bakıyordu. Arkamı döndüğümde Amber ve Krystal'in de sessizce beklediklerini gördüm.
Evi incelemeye başladığımda gerçektende diğer evlerden bir fark bulamadım. Sadece benim için değeri farklıydı. Çünkü bu ev Jongin'in doğup büyüdüğü evdi. Özeldi...
Evin sağ tarafında kocaman yaşlı bir çınar ağacı vardı. Kalınca dallarından birine salıncak yapılmıştı. Oturağı kirli kırmızıydı, bu da çok eski olduğunu gösteriyordu. Ağacın altında renkli bir kaç çiçek ekilmişti. Huzur veren bir görüntüsü vardı ağacın.
Jongin'in hareketlenmesiyle bende yürümeye başladım. Yavaş adımlarla verandaya çıkan üç merdiveni çıktığımızda Jongin kararsız bir şekilde bana baktığında güç vermek için elini sıktım. Ne olursa olsun yanında kalacağımı belirtmek istedim.
Jongin biraz cesaret toplamış olacak ki ilerleyip kapıyı açtı. Şaşırtıcı bir şekilde kapı kapalı veya kitli değildi. Jongin önde ben arkasında olacak şekilde eve girdik.
Akşam saatleri olduğu için ev karanlıktı. Jongin hiç zorlanmadan düğmelerin yerini bularak ışıkları açtığında beklenmediğim bir şekilde ev temiz ve düzenliydi.
Ben daha çok eşyaların üzeri beyaz çarşaflarla örtülü, her yer toz olan bir ev bekliyordum. Sonra aklıma çınar ağacının altında ki çiçekler geldi, demek ki biri hala bu evde yaşıyordu.
Jongin'in evde yaşayan kişiyi tanıyıp tanımadığını merak ettim. Çünkü daha önce anne ve babasının öldüğünü söylemişti.
Kulağıma dolan Amber'ın mırıltıları ile arkamı döndüğümde Krystal vakit kaybetmeden oluşan boşluktan geçerek evin içine girdi. Amber da hemen peşinden içeri girerek mutfağa girdi.
Krystal kendini koltuklardan birine attığında ortama çok ta yabancı olmadığını düşündüm. Belki daha önce o da burada büyümüştür. Sonuçta Jongin ile uzun zamandır arkadaşlar.
Jongin de aynı şekilde salondaki koltuklardan birine oturup elini bana doğru uzattı. Hemen bende gidip yanına oturdum. Jongin bakışları ile evi düşerken ben yüzünü inceliyordum. Bazen kaşlarını çatıyor bazen de dudaklarında hafif bir tebessüm oluşuyordu.
Ama vücudu hep gergin hissettiriyordu. Sanki rahat edemiyordu bu evde. Belki uzun zaman sonra tekrar geldiği için yabancı hissediyordur. Bilmiyorum...
"Eee, hangi odada kalıyoruz. Ben Amber ile arka taraftaki odayı kullanabiliriz. Sizde lavabonun oradakinde kalabilirsiniz böylece. "
Krystal'in sesi ne kadar soru gibi çıksa da soru sormadığı anlaşılıyordu. Jongin bir iki dakika dusunduktan sonra yavaşça başını salladı. Kaşları tekrar çatılmıştı.