4.BÖLÜM

124 77 5
                                    


(İkra)

Bu adam ne demişti az önce? 'Kucağımda' mı demişti? Yok dememiştir öyle.

"Kesin düşerken kafamı çarptım. Ve bu yüzden de az önce normalde söylediğinden çok farklı bir şey anladım değil mi?" dedim bir umut. Çünkü biliyordum kafamı çarpmadığımı. Ve hatırladığım son şey onun belimi kavramasıydı.

"Ne anladın ki?"

"Sen bana aslında 'kucağımda' demedin değil mi?"

"Birincisi düşerken kafanı çarpmadın, çünkü düşmedin. Çünkü düşmeden önce tuttum seni. İkincisi çok doğru anlamışsın. Seni hastaneye kucağımda taşıdım." dedi. Bunları söylerken benim aksime gülüyor ve sakindi. Onun böyle olması sinirlerimi daha da gerdi.

Tam ağızımı açtım bir şeyler söyleyecektim ki sözleriyle beni susturdu.

"Bak bunlar sonraki konuşacaklarımız. Önceliğimiz senin tahlillerinin yapılması sonra yemek yememiz sonra eğer doktorun ilaç yazarsa onları almak ve seni evine bırakmak. Eğer illaki konuşacağım diyorsan yemeğini yerken konuşuruz." Bu nasıl bir adamdı böyle. Cümlelerini düşünürsek, beni düşündüğü için böyle konuşuyordu. Ama konuşma şekli benim sinirime dokunuyordu. Emri vaki konuşuyordu ve bu hoş değildi. Biri benimle bu şekilde konuştuğunda inadım tutardı ve dediği şeyi yapmaz istediğimi yapardım hep.

"Ya ne yemeğinden ne tahlilinden bahsediyorsun sen? Olmayacak ikiside."

"Yanılıyorsun küçük hanım, söylediklerimin hepsi yapılacak." dedi bu seferde. Zorluk çıkaran biri değilimdir ama bu adam sınırlarımı aşmaya çalıyordu. Böyle bir durumda 'buyur aş' diyemezdim tabiki.

Ben düşünürken hemşire geldi. Önce varlığından daha yeni haberim olan serumu ve serum setini çıkardı. Ardından da;

"Merhaba İkra Hanım. Nasıl hissediyorsunuz?" diye sorunca diyaloğumuz başladı.

"Yanımda bana istemediğim şeyleri yaptırabileceğini sanıp beynimi vıdı vıdı şişiren biri olmasa gayet iyiyim."

"Anladım. Şimdi doktorunuzun istediği bir kaç tahlil ve test var. Sizden kan alacağım ve sonrasında idrar tahlili istenmiş. Ayrıca gün içinde ne zaman yemek yediniz?"

"Bakın hanım efendi. Ben iyiyim. Tahlil de test de istemiyorum. Ve kahvaltı yaptım 8'de."

"Hayır küçük hanım yanılıyorsun. Test ve tahliller yapılacak. Sonrada yemek yenecek."

"Sen bi sussana!"

"Zorluk çıkartmazsan susacağım. Söz." dedi. Aslında susmasını istemiyordum. Ve yorgun hissediyordum. Bizim atışmalarımıza dayanamayan hemşire araya girdi.

"Tahlillerinizin yapılması lazım. Üzgünüm." Kesin öylesindir. Çocuğa da yiyecek gibi bakıyor zaten. İyice sinir oldum. Daha fazla uzatmamak ve uğraşmamak için kolumu uzattım.

.....

"Hemşire hanım eğer gözlerinizi hasta yakınlarını süzmek ve yiyecek gibi bakmak yerine işinize çevirirseniz, doğru yere iğneyi batırırsınız, benim de canım yanmaz böylelikle!" Yeter ya bu ne böyle yarım saattir bir damara giremedi. İğneyi yanlış yerlere batırıp duruyor. Önüne dönse bunların hiç biri olmayacak. Sinirle söylenmemin ardından yanımdaki sadece güldü. Sen zaten yakışıklısın niye el alemin kızının önünde gülüyorsun ki!

"Gülme sende! Bu arada hemşire hanım turnike 10dk oldu kolumda. Dolaşımım bozuldu sayenizde!"

"Iıı.. Şey"

"Ney?"

"Afedersiniz. Ben hemen düzelteyim. Diğer kolunuzu uzatır mısınız?"

"Kusura bakmayın hanım efendi. Size daha fazla kendimi deldiremem bu kadarı da fazla artık!"dedim. Bu ne ya 6 yerden iğneyi batırdı zaten birde utanmadan diğer kol diyor. Oldu canım başka isteğin?

"Yeter artık. Ben gidiyorum." diye bağırdım bu sefer. Sesime doktor geldi.

"Pardon. Sorun ne acaba?"

"Sorun mu ne? Saçma saçma testler istemişsiniz. O da yetmiyor gibi bu hemşire denilen ama hemşirelikten anlamayan,hasta yakınlarına asılan kadını vermişsiniz başıma. Hanım efendi gözünü beyfendiden alamadığından 6 ayrı yerden kan almaya çalıştı. Sağlam insanı da delirtirsiniz siz! Yok tahlil falan yeter be!" artık patlama noktama gelmiş ve patlamıştım. Doktorun ve diğerlerinin bir şey demesine izin vermeden kalktım ve çıkışa doğru yürüdüm. Arkamdan da hala ismini bilmediğim yakışıklı geliyordu. Bir taksiye bindim. Aklıma telefonum ve çantam geldi. Onları hastanede bırakıp çıkmıştım. Aslında unutmuştum. Bu yüzden taksiden geri indim.

Elinde çantamla ciddi olmaya çalışarak yanıma yürüyordu. Karşımda durdu ve,

"Hastaneyi yıktın. Beni ve eşyalarını orada bırakıp gittin." dedi sitem edercesine. Ardından;

"Bence bir cezayı hak ediyorsun." dedi.

"O şaşkoloz hemşire yeterince çektirdi bana. Evime gitmek istiyorum artık. Bu arada telefonum nerde ve saat kaç?"

"Saat 8.30. Al bu da telefonun. Anneni ara ve yemek yiyip eve döneceğini söyle."

"Yemek yemeyeceğim."

"Bu konu tartışılmayacak küçük hanım." küçük hanım ne ya? Neyse telefonumu aldım elime.

"38 cevapsız çağrı mı? Ben bu kadar aranmaya değmem ki." içimden düşündüm sanarken sesli düşündüğümü onun kıkırtısıyla fark edince elimle ağzımı kapattım. Sonra biten şarjım da üstüne eklenince yüzümü ben bile öyle görmek istemezdim diye düşündüm.

"Al hadi numarayı biliyorsan benden ara." bir an bilmiyorum deyip eve gitmek aklımdan geçmedi değil ama bir yanım da onunla gitmeyi çok istiyordu. O yanıma uyup telefonu elinden aldım ve annemi aradım.

"Annecim, benim İkra."

"İkra kızım nerdesin? Aklım çıktı be yavrum."

"Biliyorum canım biliyorum. Özür dilerim. Bilerek yapmadım. Gelince her şeyi anlatacağım güzelim."

"Ne zaman geleceksin?"

"Arkadaşımlayım bir şeyler yiyip geleceğim. Merak etme. Şarjım bitti. Bir şey olursa bu numaradan ulaşırsın. Öptüm kocaman." deyip kapattım telefonu.

"Yemek yemek diye tutturdun. Ne yiyeceğiz?"

"Ne seversin?"

"Aklıma bir şey gelmiyor ki" dedim. Gerçekten de o an gelmiyordu. Bir de parasının olup olmadığını bilmiyordum. Sonra aklıma gelen şeyle gülümsedim. Aynı anda

"Çiğ köfte?" dedik. İlk başta ikimizde anlamamıştık ne olduğunu. Anlayınca da gülmeye başladık zaten

......

Sizlerle bir bölümün daha sonuna geldik okurlarım. Hepinize teşekkür ederim. Ben yazarken çok keyif alıyorum. Umarım sizde keyifle okuyorsunuzdur. İleriki bölümlerde okurken hangi şarkıların güzel olabileceğini düşünüp sizin için bölüm şarkısı da bulmayı düşünüyorum. Hoşçakalın :)

NOT: OY VE YORUMLAR ÖNEMLİ :) :*

AL GÜZELİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin