(Mirzan)
İkimizde aynı anda çiğ köfte demiş sonra da buna bir süre gülmüştük.
Bu kız nasıl da bana göreymiş? Başka hangi konularda anlaşacağız acaba? Köfteciye varana kadar hiç konuşmadık. Vardığımızda direk ikinci kata çıktık. Aşağı kat fazla doluydu çünkü.
Cam kenarında bir yer seçtikten sonra oturduk. Garson geldi ve siparişleri aldı.
"2 çiğ köfte."
"Birine acıyı ve sosu fazla katın. Domates olmasın." dedi. Bu beni daha da şaşırttı. Sanki özel olarak benim için söyledi. Garsona dönüp,
"Diğeri de öyle olsun." dedikten sonra bakışlarımı tekrar İkraya çevirdim.
"Yanında ne içeriz?"
(İkra)
Bu çocuk nasıl oluyorda benim sevdiklerimi seviyor acaba? Sanki öteki yanımmış gibi. İçimdeki ses 'saçmalama İkra senin sevdiklerini sevdiği için değildir belkide sana ayıp olmasın diyedir' diyerek bütün heyecanımı ve sevincimi boğazıma düğüm etmişti.
"Bilmem. Ne seversin?"
"Mmm. Aklımda bir şey var ama sever misin bilmiyorum. Yani bir bayanla ilk yemekte ne kadar içilebilecek bir içecek bilmiyorum. Ama ben çok severim."
"Aklımdan geçen mi acaba?"
"Sormadan bilemezsin." deyip güldü. Ben böyle şeylere alışkın biri değilim. Bu bana çok fazlaydı ama yanındayken iyi hissediyorum.
"Şalgam?" dediğimde gülümseyerek kafasını sallayınca daha da şaşırdım. Dışardan bakınca hiç de şalgam içecek bir tipi yoktu doğrusu.
"O zaman bize iki tane de acılı şalgam." dedim onun gözlerine bakarak. Kafasını salladı olumlu anlamda.
"Ee tanışmadık daha tanışalım mı?"
"Sence bu olanlar garip değil mi? Yani eğer ikimiz de bu şeylere uzaksak ki ben uzaktım. Nasıl oluyor da şu an burdayız?"
"Kadere inanır mısın?" dedi. Kafamı salladım olumlu anlamda.
"Hıh. İşte iki insanın kaderinde birbirleriyle tanışmak varsa prensipler vs. Şeyler önemsiz ayrıntı olarak kalıyor." dedi. Sonra da gülümsedi.
"Pekala..." dedim onca söylediği şeye.
"Artık tanışalım mı?" dedi. Fazla istekli biçimde. Bende kafamı sallayarak onu onayladım. Bir süre bekledi. Sanırım benim konuşmamı bekledi ama baktı ki ben konuşmuyorum kendisi konuşmaya başladı.
"Mirzan Bulut Aksoy. Doğumda annemi, 10 yaşımda da babamı kaybettim. Sonrası çocuk esirgeme." bunları söylerken arada duraksayıp derin bir nefes alıp sözlerine devam etti.
"Babam gibi bir adam olmak istediğim için hiç kız arkadaşım olmadı. Çocukları çok severim. Hoş bir çocukluk geçirmediğim için her bunaldığımda lunapark'a kaçar sığınırım. Siyahı çok severim. Ama siyahın aksine karanlıkla aram pek iyi değil."
Hayatını özetledikten sonra gözlerime baktı. O ailesinden bahsederken kendimi suçlu hissettim. Ona nazaran ben gayet iyi bir çocukluk geçirmiştim.
"Bu kadar mı?" dedim.
"Şimdilik bu kadar. Şimdi sıra sende. Anlat bakalım."
"Yaşını söylemedin."
"23 yaşındayım."
"Tamam."
"Hadi sıra sende."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AL GÜZELİ
RomanceBirbirine benzeyen iki insan düşünün. Yaşayışları farklı ama çocuksu oluşları saf oluşlarıyla tesadüfen bir araya gelmiş iki insan. Birbirlerini bütün hale getirebilecek olan iki insan... İşte bu birbirinden farklı ama bir o kadar da aynı olan İkra...