BÖLÜM¤5

189 87 25
                                    

Uyumak ilk defa gözüme bu kadar önemsiz ve kötü bir şeymiş gibi gelmişti o birkaç dakika içerisinde.Ama uyumak ve uyumamak,gözlerimi yummak ve yummamak arasında ikilemde kalmış bedenim kendini en sonunda uykunun pusulu havası ve ölüm kokan kollarına bırakmıştı.

Bedenim acı ile inliyordu ve her yanım sızım sızım sızlıyordu.Bedenim ve ruhum bu kadar ağır yaraları taşıyamamış kendini gerçekten acının kollarına tamamı ile bırakmıştı.

Yorgun ve bitmiş hissediyordum ,yorgun ve kırılmış.Acılar ,olaylar o kadar üst üste gelmişti ki kaldıramıyordum artık.

Rüzgar bedenimi hafifçe ve ardında güzel bir sızı bırakarak okşuyordu ama bilmiyordu bedenimi okşarken ruhumun en köşe bucak yerine bile nüfus ettiğini. Kalbim rüzgarın bedenimi her okşayışın da tekliyordu.Ruhum yine bedenimden soyutlanmış ,izini kaybettirip başka diyarlarda dolanıyordu.

Artık acıya teslim olan bedenim onu her saniye her hücremde hissetmeme ve iliklerime kadar acı ile dolmama izin veriyordu.Ve acı tüm bedenime hüküm ediyordu.Ayaklarım benden bağımsız olarak sallanıyordu ama onlara hüküm edebilecek güce sahip değildim.

Özlüyordum çevremde bir dolu daha adını bile hatırlayamadığım insan olmasını.Yada bedenimde biriken bütün kiri ,acıyı , yorgunluğu ve kırılmışlığı kalemime akıtıp sayfalara kazımayı .Aslında ben eskiden yaşadığım hayatı değil yaşayamadığım ama elimde olsa yaşayabileceğim hayatı özlüyordum.Ben geçmişimi değil beni herkes yada her şey gibi terk eden hayallerimi ve düşlerimi özlüyordum.

Bedenim de hiçbir hasar olmamasına rağmen ruhum o kadar yaralıydı ki acıyordu ve hiçbir şey buna çare olmuyordu.Rüzgar tüm güzelliği ile bedenimi bir kez daha okşuyordu ve en derinlerine kadar işliyordu ruhumun.Son defa kendimi toparlayıp bedenimi yataktan kaldırmaya çalıştım.İlk seferinde başaramasam da ikici seferinde başarmıştım ve ayaklarım soğuk ve pürüzlü zeminle buluşmuştu.Oldukça yavaş yürüyerek zeminin soğuğunu bedenime hapsederek kapının olduğu kısma kendinden emin ama bir o kadar da yorgun adımlarla ilerledim.Kapının kolunu bulmak adına verdiğim savaşta ben galip geldim ve kapının kolunu seri bir hareketle ittim.Kapı o sevmediğim cızırtılı sesi çıkartarak aralandı ve ben elimle hafif bir baskı uygulayarak onu açtım.

İçeride bir tek tüplü televizyondan gelen kısık ses vardı .Sesini benim uyumam için kıstıkları belli oluyordu.Artık soğuk zemin bitmiş yerine halının yaptığı pürüzlü zemin kalmıştı ve içerisi daha yeni çamaşır yıkandığını belle etmek ister gibi çamaşır suyu kokuyordu.

Babamın iki sene önce yaptığı sandalyeyi kendime doğru çektim.Emin olmak adına bir kaç kez kontrol ettim ve en sonunda emin olunca temkinli ve yavaş yavaş oturdum.Sofra da büyük bir savaş vererek çatalı buldum. Yemek yemek içimden gelmiyordu bu yüzden çatalla oynayarak zaman geçirdim.

Televizyonun başında oturmuş tüplü televizyondan gelen müzik seslerini dinlemekle meşguldüm.Vücudum ve ruhum notalara ayak uyduruyordu ve dedikleri gibi gerçekten müzik ruhun gıdası idi. Yılın en güzel zamanlarından birinde idik ve haftanın sonuna gelmiş bulunmaktaydık her zaman diğer aylardan farklı olan şubatın bugün son günü idi .Yapacak hiçbir şeyim olmadığından koltuğun kenarına sinmiş bir yandan sıcak kahve kokusunu içime çekerek bir yandan da ruhumun notalara karışmasına izin vererek oturuyordum.

Kapının olduğu taraftan tıkırtılar geliyordu.Ancak bir kez daha tıklandığında annemin duymadığını anladım ve yavaş yavaş kapının olduğu tarafa yöneldim.Kapının kolunu bulmam bu sefer kısa sürmüştü ve kapı açıldığını belli etmek ister gibi bir ses çıkararak aralanmıştı.Aralanan kapıyı kendime doğru çekip açtım.Kapı açılır açılmaz sesinden genç olduğu anlaşılan bir adam konuşmaya başladı "Gece hanım siz misiniz ?" .Sorduğu soruya benim bile zor duyduğum bir ses tonuyla cevap verdim cevap olumlu olunca elimin üstüne bir şey bıraktı .Ardından bana imza atmam gerektiğini söylemesini bekledim ama tek duyduğum ayak sesleriydi . Kapıyı kapatıp evin içerisine doğru ilerleyip annemin yanına gittim.

Odaya adımımı atar atmaz içim soğuk zemin yüzünden bir tuhaf oldu ama bu hissi seviyordum.Annemin yanına yavaş yavaş ilerledim ve anneme olanları anlattım.Annem hemen elimden adamın elime tutuşturup gittiği şeyi aldı ve bir yırtılma sesi geldi.Annem içindekine bakarken çok suskundu ne olduğunu anlamaya çalışıyor gibi bir hali vardı .Anneme sakin çıkmasını umduğum sesimle sordum "ne var içinde " annem bir süre sustu sonra bir yutkunma sesi geldi ardından "çok var ,çok para var birde not var".Duydukları ile kulaklarım işlevini kaybetmiş gibi olmuştu ve o anda küçük dünyamın tuğlaları başımdan aşağı düşmeye başlamıştı.

Annem babamı ve ağabeyimi çağırmıştı .Hepsi sanki konuşmayı bilmiyor gibi susmuşlardı.Biri benim durumumu öğrenmiş ve tedavi olmam için para yollamıştı ama kimse kim olduğunu bilmiyordu.Babam ilk benim gibi kabul etmek istemese de annemin zoru ile kabul etmişti.Kimse benim ne düşündüğümü ve ne istediğimi sormuyordu sadece bana danışmadan benim hayatım hakkında kararlar alıyorlardı her zamanki gibi .Aslında ben dahil herkes babamın para biriktirerek beni tedavi etmeyi beceremeyeceğini biliyordu bu yüzden salon edebi bir sessizliğe gömülmüştü.

Dakikalar çok yavaş ilerliyordu ağabeyim ve babam hastaneye ameliyat tarihi almaya gitmişlerdi.Salonda bir o tarafa bir bu tarafa dolanıp duruyordum içimde büyük bir huzursuzluk vardı.Bir yandan da seviniyordum yeniden görebilecek olmaya ama bir yandan da korkuyordum hayat da daha iz bırakmadan ölmeye ve herkes tarafından unutulmaya ,sanki hiç doğmamış gibi olmaya.

Babam ve ağabeyim gelmiş hemen yarın ameliyat olabileceğimi söylemişlerdi evde bayram havası vardı herkes çok mutluydu ama benim içimde hala bir huzursuzluk vardı.Çayımdan bir yudum daha aldım ve çay tüm sıcaklığıyla boğazımı yakarak ilerledi ve o an çok uykum olduğunu hissedip küçük odamın yolunu tuttum.

Bedenim yatakla buluşunca uyku beni daha çok ele geçirdi ve o kirli kollarının arasında beni sarmaladı ne kadar kötü olsa da dünyanın en güzel şeyiydi.Sabah ilk defa benim için tüm güzelliği ve yeniden görüyor olma haberini almamın sevinci ile doğmuştu.Bugün o çok sevdiğim rüzgar ortalıklarda görünmüyordu ve bedenim ona kendini kaptıramamanın üzüntüsü ile dolup taşmıştı.

Kahvaltı sessiz geçmişti ama hüzünlü sessiz değil güzel ve sessiz.Annem beni giydirmiş bana bir şey olmasın diye başımda bir sürü daha değil söylemek adını bile bilmediğim dua okumuştu.Zaten benim en kötü dersim okurken hep din dersi olmuştu ,ezber yeteneği sıfır olan bir kızdım .

Evden annemin ve komşuların duaları bitince zar zor ayrılabilmiş idik önüne gelen yüzüme tükürdüğünden yüzümü elimin tersiyle silsem de bu durumdan hala rahatsızdım. Annem ve babamın yardımı ile arabaya bindim.Ağabeyim arabayı bir arkadaşından ödünç almıştı.Araba yolculuğu kısa ve sıkıcı geçmişti ama sıkılmaya alışmıştım sonuçta gün boyu tek yaptığım iş sıkılmak idi.

Hastahaneye gelmiştik bu garip kokuyu iki gün içinde iki defa koklamıştım .Babam işlemleri yaparken ağabeyim bana endişenin yersiz olduğunu söylüyordu ama ben o anda her şeye kulağımı kapatmıştım.Tüm vücudum o anda sadece korkuyu hissediyordu.Korku tüm vücudumu ele geçirmişti ve vücuduma hüküm ediyordu.

Son olarak tek hatırladığım bedenimin soğuk sedyeye değmesi ve bedenimin karıncalanması idi.

Sizi dinledim ve pozitif bir bölüm yazdım. ÖPÜLDÜNÜZ

Sen Üzülme #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin