Kalp bu olacak kişi içinde atar olmayacak kişi içinde atar derler ama doğru değildir. Kalp diğer insanların bildiği gibi duyguları hisseden yer değildir. Kalp sadece vücudumuz da bir görevi üstlenir. Aslında tüm o duyguları bize yaşatan kalbimiz değil aklımızdır.
Biz insanlar böyleyizdir işte tüm işi aklımız yapsa da biz tüm görevlerin hepsini kalbimize yükleriz. Biz insanlar hayata çerçevelerden bakarız ama herkes farklı yerlerden baktığı için hep farklı olur bakış açılarımız.Aslında hiç farkı yoktur resimlerimizin yada çerçevelerimizin. Ama biz kendi'mizin istediği gibi görmeyi tercih ederiz.
Körüzdür biz insanlar hayatın güzelliklerini göremeyiz, sağırızdır hayatın güzel seslerine kulaklarımızı kapatırız. Bir şu hayat da dilsiz değilizdir dilimize hangi kelime gelirse hiç tartmadan, düşünmeden söyleriz.
Kalbimiz kırılır, kalpler kırarız. Vücudumuzdaki bir iz geçer, belki izi kalır ama geçer. Ruhumuzda açılan yaralar ise artık bir parçamız olmuştur. Bir sayfaya tükenmez kalemle iz bırakırsan zor silersin ama tamamen yok edemezsin. Ya da bir dövmeyi silersin ama hala bir nebzede olsa da izi kalır o izi asla yok edemezsin ya .İşte hayat artık Gece için böyleydi görememek ruhunda ve beyninde ağır yaralar açmıştı.Silmeye çalışsa da bu izler hep kendini belli edip ben buradayım diyecekti.
Gece gözlerini yeni güne açtı ama artık gerçekten gözlerini yeni güne tam anlamıyla açabiliyordu. Bugün diğer günlerden farklıydı. Bugün onun yeniden doğuş günü ,onun kışından sonra gelen yazı olacaktı.Gece yeniden kışın geleceğini umursamadan yazın gelişine sevindi.Gecenin bu sefer kışı daha kötü geçecekti bunun farkındaydı fakat Gece yazın gelişine küçük bir çocuğun oyun oynarken ki sevinci kadar büyük bir sevinç ile karşıladı.
Tavan yeni boya yapıldığını belli etmek ister gibi beyazdı.Dolap grimsi bir renge sahipti fakat biraz eski gibi duruyordu.Gece yatakta ters tarafa doğru döndü yatak gıcırtılı bir ses çıkardı. Çıkardığı bu sesten yatağında eski olduğunu anlamak çok kolay olmuştu.Koltuk vardı ve üstünde bir kadın yatıyordu.
Gece kadını alıcı bir gözle inceledi ama hala kim olduğunu tam olarak anlayamamıştı.Kadına biraz daha dikkatli bakınca annesi olduğunu anlamıştı.Annesini tanıyamamıştı ama bu gayet doğaldı annesinin son gördüğü halinde şimdi eser yoktu.Annesinin o güzel vücudu gitmiş onun yerine çelimsiz bir vücut gelmişti.O kahverengi saçları çektiği sıkıntıları anlatmak ister gibi yer yer beyaz olmuştu ve o koyu teni iyice yorgunluktan beyazlamıştı.
Gece yutkundu ve dudaklarını yaladı. O anda çok susamış olduğunu hissetti ve masanın üzerinde duran şişeye uzandı. Annesini uyandırmamak için büyük bir gayret harcayarak doğruldu ve o anda vücudu gözlerinin önüne serildi. Hiçbir yerini kapatmayı beceremeyen hastane elbisesi bacaklarını tamamen ortaya seriyordu.Bacaklarının durumu hiç iç açıcı değildi.
Bacakları oraya buraya çarpmaktan mosmor olmuşlardı yer yer kabuk bağlamış yaralar vardı ve bacakları bir kibrit çöpünü andıracak derece kötü bir hal almıştı.Bir sinir krizi geçirmeye başladı Gece ayaklarını ve ellerini kontrol altına alamıyordu .O anki siniri ile sürahiyi aldı ve tam karşısındaki dolaba fırlattı ve ardından şişenin parçalanışını izledi.Ayakları ve elleri ondan habersiz titriyordu bu en son bir kaç sene önce olmuştu.
Gece annesinden tarafa baktı annesi koltukta doğrulmuş kocaman açtığı gözleri ile bir kızına bir şişeye bakıp ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Ama Gece vücuduna söz geçiremiyordu ayakları ve elleri ondan izin almadan hareket ediyordu. Gecenin annesi şaşkın suratı ile hala kızına bakıyordu. Sonunda şaşkınlığını üstünden attığında kızının yanına minik ayakları ile attığı koca adımlarla geldi.
Gece annesinin yüzünden hiçbir duyguyu anlayamıyordu çünkü o kadar çok duyguyu barındırıyordu ki gözleri,yüzü ve bakışları. Duyguları yakalamak samanlıkta iğne aramak gibi idi. Arıyordun bir umut arıyordun ama sen bile asla bulamayacağını biliyordun.
Annesi minik elleri ile kızının arkasındaki kırmızı düğmeye bastı.Kapı açıldı ve hemşire Gece 'nin yanına geldi.Gece sesleri duyamıyordu ama uzun süre sonra ilk defa insanları görüyordu.Bedeni yine ruhundan soyutlanmıştı.Gece ıslak kazağı üstüne yapışana ve değişik bir his bırakana kadar ağladığını anlamadı.
Hemşire karşısın da bitmek tükenmekte olan kıza iğne yapmak adına elini kaldırdı.Gece gerçekten tükenmişti hem ruhen hem bedenen. Bedeni halsizlikten haykırıyordu ve yardım dileniyordu ,ruhu ise bir daha asla iyileşemeyecek derece büyük ve kalıcı yaralarla doluydu. Ve bu yaralar bir türlü kapanmak bilmiyordu. Aksine her gün yaraları biraz daha artıyor bedeni ruhunun yaralarına yeni yaralar ekliyor ve eski yaralarına da tuz basıyordu.
Gece bayılmamak adına vücudunu kastı ama bu vücudunun içine girmiş olan ilacın ve iğnenin acısını çoğaltmaktan başka bir işe yaramıyordu. Karşısına karanlık geldi ,uyku geldi. Gece direnmeye çalıştı ama bedeni çölde yıllardır susuz kalıp yeni su gören insanlar kadar uykuya hasretti.O anda ölüm ,soğuk ,acı o karanlık uykunun kollarında toplanmıştı. Ama bir o kadar da cazipti uykunun kolları.Ölüm onu yanına almak için uykunun bedenine bürünmüştü.Ölüm o güzelliğin her gün biraz daha yapmak istediği o güzelliğin bedenine bürünmüştü.
Gecenin bedeni bu azaba bu ızdıraba daha fazla dayanamadı ve kendini daha yeni kollarından zorlukla sıyrıldığı uykunun kollarına teslim etti.Bu kollar ölüm kokuyordu, kan kokuyordu.Bu uykunun bilmem kaç kişiyi içine hapsedip ölüme sürüklemişti.
Ve hayat yine oyununu oynamıştı.Gece ilaca kendini kaptırıp bedenini yatağın üstüne bıraktı ve gözleri edebi olup olmadığını bilemediği bir uyku için kendini kapattı.
Hayat herkese bir acı yaşatırdı ama acı bitince derdik ki insan "şimdi daha güçlüyüm".İşte öyle dediğimiz an hayat bize bir tekme daha atardı bu seferde insanlar olarak "bak şimdi çok daha güçlüyüm" derdik aslında olmadığımızı bile bile.Hayat biz pes edene kadar bize yumruk atıp bizi devirmeye devam ederdi.Sonlara doğru artık güçlü olmadığımızı bilirdik ve susmayı tercih ederdik,her korkak insan gibi.Son tekmede yere çöker doyasıya ağlar ve "sen kazandın hayat ben güçlü değilim "derdik. İşte o zaman biz de diğer her insan gibi olup çıkardık diğerlerinden farksız ve normal bir insan.
Gece hep korktuğu şeyi şimdi olmuştu ,normal insanlar gibi olmuştu.Ölümü bile bile kanıp ölüme koşmuştu.Ama bir yandan da haklıydı ölüm sevdiklerinin bedenine bürünmüştü ve tatlı yumuşak sesi ile onu çağırıyordu.Yaşamanın kötülüklerini bile bile biraz daha yaşamak adına direnmişti.İşte o da şimdi hayatın istediği gibi biri olmuştu.Korkak,güçsüz ve öleceğini bile bile yaşamayı tercih eden bir insan olmuştu.
Kısa ama en kötü günümde sırf size yeni bölüm istediniz diye yazılmış bir bölüm.Zor günler geçiriyorum anlayın arkadaşımın ölümü ,dershane arayışı ,teog sitresi derken ben bittim.Ve sanırım ilham perilerim de azıcık öldü.SEVİLİYORSUNUZ...Yorum ve oylarınızı bekliyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Üzülme #Wattys2015
RomanceAşk engel tanır Aşk gururu dinler Gerçek sonlar mutlu değildir Biri aşkını hiçe sayacak kadar bıkmış ve kötü şeyler yaşamış. Diğeri ise ölümü bile hiçe sayacak kadar umursamaz. Kalem aranıyor! Kayıp kız aranıyor! Köpek aranıyor! duydunuz Şimdi...