Bir çığlık idi yalnızlığım, hepiniz mi sağırdınız?...
Aşk bir kelime,bir hece,üç harf. Ama onu nitelendirmek yaşamadan imkansız. Ne kadar saçma değil mi. Bir kelime için canını verenler varken aşkın daha tanımını bile bilememek. Ve ona bir isim takmaya çalışmak çok saçma.
Yaşamasa da insan bilir işte aşk nedir, nerededir yada kim iledir. Çünkü görürsün, duyarsın yada okursun. Mesela okursun efsanelerden en ünlüsü şahmaran'ın bedenini aşkı uğruna feda edişini. Yada dinlersin aşk şarkılarını veya aşkı uğruna ölümü göze almış binlerce insanın dillerde dolaşan hikayelerini. Yada bir filmi açarsın ve filmde görürsün aşkın büyüsünü katlanılmaz cazibesini ve ölümcül olduğunu.
En kötüsü de budur zaten görmek, duymak ama yaşayamamak. Sabah sana aşkla bakan bir adamla değilde badana zamanı gelmiş duvarların bakışları uyanmak. Birinin seni her saniye düşünmemesi,sana iliklerine kadar aşık olmaması belkide olamamasını bilerek tam anlamı ile ağza alınmayacak bir sözle ifade edebileceğimiz hayatı yaşamaya devam ederiz.
Her gün aynı olayları tekrar edip yaşayan en fena aksiyonu telefonuna bildirim gelince yaşayan birinden ne beklenir. Koltukta oturmaktan koltukta kalıcı izler bırakmış ve her gün telefonu ile ilgilenmekten telefonu annesi veya babası kadar seven bir insandan ne beklenir ki. Doğru değil mi ben şu anda eski beni anlatıyorum ama bunlar yeniden gerçekleşecekler bunu bilmek için büyücü yada falcı olmaya gerek yok.
Sevmek mi ? Sevmek için sevmeyi bilmek gerek ben yeni doğan bir bebeğin konuşmakta zorlandığı gibi zorlanıyorum sevmeye.
Aşık olmak mı? Aşık olmak için aşık olmayı göze alacak kadar cesur olmak gerekir . Ben daha yaşamayı göze alacak kadar bile cesur değilim.
Gurur mu? Ne gururmuş adına şarkılar,şiirler,kitaplar yazılmış. Gururu takacak kadar yada yaptığı gurur takılacak kadar önemli bir insan değilim.
Unutmak mı? Unutamayacak şeyler yaşamış iken unutmam çok saçma olurdu.
Uyanmak yeni güne değil gecenin köründe bitmek üzere olan güne uyanmak. Saatin kaç olduğunu bilmeden, günlerden hangisinde olduğunu bilmeden hatta hangi ay da olduğunu bilmeden uyanmak.Sırtım üstünde yattığım yatak yüzünden perişan iken beynim gördüklerini hala affedemez kendine kızar iken uyanmak. Belki saçmalığı daniskası ama ben bitmek üzere olan güne gözlerimi böyle açmıştım, gözlerimi kapatmam gereken bu saat de.
Buranın adı özel hastane idi değil mi. Ama adına hiç yakışır bir havası yoktu. Sanırım devlet hastanelerini tercih ederdim özel hastaneler yerine. Ama söylemek gerekirse büyük bir havası vardı . İnsanlara ben özel hastanede tedavi gördüm deyince diğerleri sana ben amerikanın başkanının arkadaşıyım demişsin gibi bakarlardı.
Yüzümü camdan gelen rüzgar hafifçe tenine değip geçiyordu. Ama kalıcı bir etki bırakmama konusunda kararlıydılar. Sanırım bana küsmüşlerdi. O anda kendime acıdım sevdiğim her şey elimden bir bir kayıp düşüyordu. Bende ellerimi açıp dua ettim sevdiklerimi kaybetmemeye. Onların yanımda fazladan bir kaç dakika kalması için dua ettim. Ben sevgiye muhtaç küçük bir çocuktum çok ama çok sevgiye muhtaç bir çocuk.
Gözlerim ara sıra buğulanıyor ve kaşınıyordu. Sanırım bunlar doğal olması gereken bir şey idi çünkü daha yeni ameliyat olmuştum. Bu ameliyatın nasıl geçtiği hakkında hiç bir fikrim yoktu. Çünkü gözlerim her zaman ki gibi tam açık olması gereken zaman da kendilerini zifiri karanlığa gömmüşlerdi.
Yaşa,acı çek, öl. Hayat tam anlamı ile üç adet şey. Ne aşık olabiliyoruz nede mutlu sonlara yada huzurlu geçen günlere sahip olabiliyoruz. Bazen geçen her dakikanın önemli oluşu kadar bile öneme sahip olmadığımızı ve olamayacağını bile bile olmak istiyoruz. Aşk istiyoruz bize bir adamın sonsuz bir aşk ile sonsuz bir tutku ile bakmasını istiyoruz ama elimize geçen tam bir hiç.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Üzülme #Wattys2015
RomanceAşk engel tanır Aşk gururu dinler Gerçek sonlar mutlu değildir Biri aşkını hiçe sayacak kadar bıkmış ve kötü şeyler yaşamış. Diğeri ise ölümü bile hiçe sayacak kadar umursamaz. Kalem aranıyor! Kayıp kız aranıyor! Köpek aranıyor! duydunuz Şimdi...