BÖLÜM¤2

334 144 25
                                    

Güneşin ben doğdum hadi kalkın dercesine insanı kavurması ile uykumdan uyandım zaten artık uykular bile tatsızdı çünkü artık rüya bile göremiyordum.

Içeriden gelen sevinç çığlıkları annemin uzun süre sonra ilk defa sevinçli sesiyle "babaanne oluyorum kazım koş dede oluyorsun " demesi ve sevinç nidalarıyla başlamıştı günüm çok sevinmiştim abimin baba olmasına.

Kahvaltımız çok güzel geçmişti annem bana yemeğimi yememe yardımcı olurken bir yandanda " ben ona ne ciciler örerim patik,yelek ona çok tatlı zıbınlarda alırım" demesiyle ve anlattığı bir ton önemli bilgiyle geçti.

Babamın dede olacağı için çok sevinçli olduğunu biliyordum ama bir yandanda içi göçük olan özel madendeki insanlar yüzünden kan ağlıyordu.

Babamın gidişi ardından babam üzülmesin diye yanında söylemek istemediğim şeyi abime söyledim" abi inşallah sağlıklı bir kız olur" abim herzaman ki kalın sesiyle" niye erkek olsun daha iyi" dedi abimin dediğine karşılık sesimi hafif yükselterek cevap verdim"erkek olsunda o da sizin gibi ölümle burun buruna madende mi çalışsın" dedim.

Gerçekler biraz ağır gelmiş olacak ki hepsi benim söylediklerimden sonra sustular ve abimde çayını bitirdikten sonra madene üç kuruş para kazanmak için gitdi.

Annemle yengem koyu bir sohbetin içindelerdi ve ben bu sohbete katılmadığım için koltuğun kenarına sinmiş sohbetin bitmesini bekliyordum. Sonunda yapmış oldukları koyu sohbet sonlanınca yengemi odama götürdüm ve ona günlüğümü verip okumasını istedim.

Sevgili günlük bugün üniversitenin ilk günü o kadar heyecanlıyım ki babam abim ve annemle kahvaltı yaptım abim ilk eteğimi gördüğünde kızsada beni kırmamak adına sustu .Okula o lanet otobüsle gitdim o kadar kalabalıktıki bir an ölümüm burda ezilerek olacak sandım. Okula ulaştığımda ilk okuldan beri yakın arkadaşım olan elis beni kapıda karşıladı, heyecanlı olduğunu insan bakışlarından, o zeytin gibi simsiyah gözlerinden ya da titreyen ellerinden anlıyordu.

O anda "dur devam etme" diye bağırdım aklıma o gün okulda olanlar geldi bir daha o zeytin gözleri göremeyecek oluşum geldi ve hüzünlendim yengem ne olduğunu anlamış olacakki günlüğü avucuma bıraktı ve kapı örtme sesi geldi.

Ve ben yine bakımsız ve boyasız, rutubetden her köşesi yüz yıllıkmış gibi görünen odamda dört duvar arasına sıkışıp kaldım. Odamın halini bilmem için görüyor olmama gerek yok benim odam hep böyleydi ve değişmesi için çok fazla para gerekiyordu ki biz daha zar zor karnımızı doyuruyorduk bu odaya harcayacak parayı nerden bulucaktık.

Dünya o kadar adaletsizdiki kimi bazen kendi hak ettiği para bile olmasa refah içinde yaşıyor ve parasını gereksiz işlere harcayıp çarçur ediyor. Kimide beş kuruş parası olmadığı için sokak köşelerinde dileniyor, açlıktan ölüyor,soğuktan donuyordu yada babam gibi ölümü göze alarak yerin altından kömür çıkarıyordu.

Zenginler evlerinde oturmuş diğer insanlardan bile değerliymiş gibi kedilerine özel sosis verip çocuklarına altından oyuncaklar alırken hiç diğer insanlara yardım etmek gelmiyor içlerinden ama benim babam asgari ücretten bile daha az maaş almasına rağmen nerde bir dilenci görse ona az da olsa para verirdi önemli olan zenginlik yada fakirlik değildi babam hep bir insanın içi güzelse dışının güzel olup olmamasının hiç bir önemi yok derdi.Evet onlar o kadar bakım ve kıyafetler sayesinde güzellerdi ama güzellik ne işe yarardı insanın içi çirkin olduktan sonra.

Ben her zamanki gibi düşünceler, hayaller ve anılar girdabında boğuşurken herhalde uyuya kalmışım bir elin beni hafifçe dürtüklemesiyle uyandım burnuma et kokusu geliyordu bu koku çok uzun zamandır evimize uğramayan bir koku olduğundan hemen kalktım.

Ah bu bebeği şimdiden sevmeye başladım habere bile bunları yaptıysa kendisi ne yapar. O akşam ailemin mutluluğunu kalbimde hissetmek birazcık da olsun beni mutlu etdi.

Ailem en son abimin düğününde bu kadar şen şakraktı onları böyle olduklarını bilmek beni mutlu etdi. Ama annemin o bem beyaz dişleri ile yaptığı o gülüşü ve babamın o çarpık gülüşünü önceden çok güzel olduğunu düşündüğüm gözlerimle görmek isterdim.

Bu gözler eskiden bana denizi hatırlatırdı ben vücuduyla övünen kızlardan değilimi. Ama bu vücudumda tek sevdiğim şey olan denizimsi gözlerim için geçerli değildi. Ancak artık bu denizimsi gözler benim en nefret ettiğim yer olmuştu onlar görmeyi red ettikleri gün benim sonum,ölüm günüm olmuştu.

Güne içeri dolan güneş ışığının yakıcılığı ile uyanmak isterdim ama annemin nasırlı elleri ile uyandım. Kahvaltımı küçük tüplü televizyonumuzdan gelen sesleri dinleyip ne olduğunu anneme sormam ve arada sırada ağzıma birkaç lokma atmakla geçmişti.

Bugün biraz dışarı çıkıp gezmem gerekiyordu. Kedi köpek bile benim kadar eve bağlı yaşamıyordu bu ise sinirimi bozan unsurlardan biriydi.

Meydanda bir oraya bir buraya gezip duruyordum rüzgarın vücuduma çarpıp tüm vücudumun soğukluğu benimsemesini ve içine hapis etmesini bekliyordum. Soğuk tüm vücuduma hüküm etmeye başlayıp beni titretince her adımını aklımın bir köşesine kazıdığım yoldan eve gitmek için yola koyuldum.

Eve vardığımda evin sıcaklıklığı ile ısındığımı hissettim ve düşünmeye başladım böyle olmasa ne olurdu .

Şimdi belki moda tasarımı okuduğum için kendime bir yer açmış ve çalışıyor olurdum belki evlenmiş olurdum.

Kapının açılma sesiyle düşüncelerim aklımda bana çok yük olduğunu hissetmiş olacakki gitdi . Bu saatte gelen bir tek babam olabilirdi bunu anlamak zor değildi benim gibi kör biri için bile.

Herzaman ki sessizliğinde geçen yemeğin ardında evde bir tek küçük tüplü televizyonun kısık sesi ve annemi sofrayı toplarken çıkardığı sesler kalmıştı. Bende iki senedir çok fazla duyduğum bu sesleri büyük bir dikkatle sanki şarkı dinliyormuşum gibi dinledim. Sanki başka yapabilecek birşeyim var gibi söylemiştim bunu ben zaten sadece dinleyebilirdim sesleri başka hiçbir şey yapamazdım.

Kendimi bu dünyadaki en büyük hata gibi hissediyordum ve birgün çevremdekilerin benim yüzümden aldıkları yaraları ve sorumlulukları nasıl ödeyeceğimi düşünüyordum.

Hayatım ne kadar normaldi elinden telefonu düşmeyen, hiçbir sorunu takmayan,hayatı film ve diziler üzerine kurulu olan diğer herkesle aynı yaşantısı olan bir genç kız.

Fark etdim de gözlerim yeniden bir gün görmeyi becerirlerse asla yapay hayatla ilgilenmicem ben ilk defa ben olmayı deniyicem. Yapmacık değil gülerek fotoğraf çekicem yapmak istediğim birçok şeyi yapıcam.

Hayatda herkesin bir imtihanı vardır belki benim imtihanımda budur belki birşeylerin değerini anlamam için bu gerekiyordu biraz acı çekmem en çok acıdığım insanlardan birine dönüşerek.

Artık hayat benim için sadece yaşamak veya yaşamamaktan ibaret değil artık hayatımda virgüllere ,yeni cümlelere, ünlemlere ve en çokta soru işaretlerine yer var.

Küçük detaylar hayat değiştirir ve bir insan ancak küçük detayları fark edip bardağın boş değil dolu tarafını görürse mutlu olur. Ve ben bunu daha yeni fark ediyorum hayat küçük detaylardan ibarettir ve mutluluk o kadarda erişilmez birşey değildir.

Bu bölüm sessizlik sonsuzluk'a ve bir tanecik ablam alonelyblack e gelsin birkaç okuyucum var ama onların hepsini yerim ben. Çok uzun yazamadım ama olsun bundan sonraki bölümler uzun gelecek çok iyi yazamıyorsam mazur görün ben daha küçük bir yazarım.

Sen Üzülme #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin