"Ve bende ona bana bir daha mesaj atmamasını söyledim." Skylar en son erkek arkadaşından ayrılma hikayesini anlatırken. Ona bunu daha önce de anlattığını söylemek istemedim. "Şimdi bana yine mesaj atmış. Cevap yazmayacağım."
"Emin misin?" diye sordum ona kaşlarımı çatarak bakıp.
"Aslında bilmiyorum, belki," dedi düşünceli bir şekilde.
"Ona mesaj atacağını ikimizde biliyoruz, çocuğun karın kasları fenaydı."
İkimizde gülüp okulun bahçesine çıkarken Justin'i gördüm. Ona doğru giderken beni durduran şey yanındaki kız oldu. Hemen yanında duran sarışın bir kızla gülerek bir şeyler konuşuyordu.
"Bu da kim?" diyen kişi Skylar oldu.
"Bilmiyorum," dedim dümdüz bir şekilde. Bakışlarım onlara kilitli bir şekildeydi.
Kız kahkaha atarken Justin'in de gülmesi ayaklarımın beni bir adım geriye götürmesine neden oldu.
"Yanına gitsene, o senin erkek arkadaşın," dedi Skylar beni öne itekleyip.
Bir şey demeyip orada sadece durarak Justin'e bakmaya devam ettim. Tam umduğum gibi birinin ona baktığını hissettiğinde kafasını hala gülerken benim tarafıma çevirdi. Beni görmesi için biraz bakınması gerekti.
Göz göze geldiğimizde gülüşü giderek soldu, eliyle gelmemi işaret etse de arkamı dönüp geri okulun binasına girdim.
Gidip erkek arkadaşıma sahip çıkmam gerektiğini biliyordum ama kız çok güzeldi ve Justin de sahip çıkılmaya ihtiyacı yokmuş gibi gülüyordu.
Arkamdan gelip beni kendine çevirerek durduran kimse olmadı ve ben de kitaplarımı dolabımdan alıp çalan zille sınıfıma gittim. Jim'in yanına otururken sınıfın geri kalanına bakmadım bile.
"Selam," dedi Jim, yüz ifadem onu meraklandırmıştı. "İyi misin?"
"Evet," dedim omuz silkip. "Ödevi yaptın mı? Ben unuttum."
Kafasını sallayıp defterini bana uzattı. Genelde geç gelen bir öğretmenimiz olduğu için olabildiğince hızlı bir şekilde ödevi geçirmeye çalıştım.
Aptallığım yüzünden gözümden düşen bir damla yaşı Jim uzanıp silene kadar fark bile etmedim.
sadece bütün gün what do you mean dinleyerek feels geçirmek istiyorum