6.2

10.5K 607 572
                                    

Evrende binlerce işkence yöntemi olduğunu biliyordum, birkaç defa internette dolanırken ülkelerin farklı işkence yöntemleri hakkında ürkütücü yazılara denk gelmiştim.

Ama şu konuda emindim ki, hiçbiri bir zamanlar geleceğin olarak gördüğün insanı bir başkasıyla görmenin verdiği acıyı vermiyordur.

Çökmüş omuzlarımın üzerine sanki dünyanın yükünü yerleştirmişler gibi ayakta durmakta zorlanıyordum ama diz çökmeye de niyetim yoktu. 

İçimin böyle bir boşlukla dolması benim de beklemediğim bir gelişmeydi. Daha çok üstesinden gelebileceğimi zannediyordum ama görünüşe göre bende tarif edilemez derinlikte bir yara açmıştı.

Her gün o okula gidiyor ve ne kadar kaçarsam kaçayım bir yerlerde karşıma çıkıyorlardı. 

Başlarda o kızı sevmediğini, sadece zaman geçirdiğini düşünerek kendimi avutuyordum ama bir keresinde onun söylediği bir şeyin Justin'i güldürdüğünü gördüm ve sanırım bütün umutlarımı bıraktığım yer tam olarak orasıydı.

Tam olarak neye en çok kırıldığımı bilmiyordum.

Defalarca barışalım diye peşimden koşup, ayrılığımızın üzerinden sadece haftalar geçmesine rağmen hemen başka birini bulmuş olmasına mı?

Yoksa benim ona gereğinden fazla anlam yükleyip sonunda kaçınılmaz bir hayal kırıklığı yaşamama mı?

Sanırım artık kendime ona olduğumdan daha fazla kızgındım. Aynı onun yaptığı gibi istediğim anda atlatmam gerekirdi ama bunun yerine düşüncelerimle kendime acı çektirip duruyordum.

Onun kadar kolay atlatamıyor oluşumun nedeni gerçekten sevmiş olmamdan da kaynaklanıyor olabilirdi.

Mesela Thomas gerçekten kibar, iyi ve anlayışlı biriydi ama onunla zaman geçirmek bile yanlış hissetmeme neden olmuştu.

Ben böyle hissederken o nasıl olur da bir başkasının elini tutabiliyordu aklım almıyordu.

Skylar bana erkeklerin her zaman kızlardan daha farklı atlatma yöntemleri olduğunu söylemişti. Geçen sene Jim bir kıza deliler gibi aşık olmuştu ama ilişkileri sadece iki ay sürüp bazı kavgalardan sonra bitmişti. 

Ayrıldıklarında Jim hala o kıza aşıktı ama bir hafta sonra yeni birini bulmuştu çünkü onun atlatma yöntemi buydu.

Bir insanın açtığı boşluğu başka bir insanla kapatmaya çalışıyordu.

Ben bunu koca bir saçmalıktan ibaret görsem de diğer herkese mantıklı geliyor gibiydi.

Okulların kapanması yaklaştıkça okulda gittikçe boş bir hale gelmeye başlamıştı. Sınavlar bitmişti, teslim edilecek sadece iki ödev kalmıştı ve birkaç kafayı yemiş öğretmen dışında kimse ders işlemiyordu bile.

Bende bu haftaların çabucak geçmesini, bir an önce yaz tatile girmeyi bekliyordum. Tatilden sonra bu okula son sınıf olarak dönecektik ve Justin de mezun olup gitmiş olacağı için bir daha asla karşıma çıkmayacaktı.

En azından öyle umuyordum.

"Yine nereye daldın öyle?" Marc'ın sesi benim düşüncelerim arasından çıkarıp yaşama döndürdü. 

"Öylesine gözüm dalmış," dedim önümde duran limonatadan bir yudum almadan önce. Cumartesi gecesi evde durmak yerine Marc ile onun bayıldığı bu kafeye gelmenin iyi bir fikir olacağını düşünmüştüm. 

"Bu göz dalmalarının nedeni ne olabilir çok merak ediyorum gerçekten," derken Marc alay ediyordu. Tabii ki nedenini biliyordu.

"Bunu konuşmak istemediğimi biliyorsun." Marc'ın tavsiyesiyle frambuazlı pasta sipariş etmiştim ama pek benlik olmadığı için didikleyip duruyor, arada onun çikolatalı pastasından çalıyordum.

Screenshot Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin