4-Kiralık

146 16 6
                                    

"Anne inan bana sana her şeyi anlatmak istedim,ama yapamadım."

"Bir arkadaşımdan kötü haber aldım demiştin.O arkadaşın bu fotoğraftaki çocuk galiba, gözlerinin kıpkırmızı olma sebebi de, kaç gündür doğru düzgün yemek yememe sebebin de, bize tek kelime dahi etmeme sebebin de bu çocuk galiba.Değil mi Eylül? Yanılmıyorum yani."

Başımı yere eğdim, gözlerim doldu. Ortamda boğucu bir sessizlik oluştu.Annemin gözleri benim üstümdeydi, hissedebiliyordum bunu. Acaba içinden ne geçiyordu, ne düşünüyordu şu anda benim hakkımda,bunu bilmeyi o kadar çok isterdim ki.O sırada annemin sesi,sessizliği bozdu.

"Bana neden anlatmadın?Ben senin annen değil miyim veya anlatamayacak kadar kötü bir anne miyim senin gözünde?"

"Anne hayır,sakın bir daha bunu deme.Gerçekten sana her şeyi anlatmak istedim.Ama zaten hem iş yerinde hem de evde yeterince yoruluyorsn, babamla benle uğraşıyorsun.Bir de böyle bir şeyle seni daha çok üzmeyi hiç istemedim."

"Şimdi hiç üzülmedim mi sence Eylül Hanım? Kaç günden beri içim içimi yiyor.Soruyorum geçiştiriyorsun, bu fotoğrafı görmeseydim eminim ki uzun bir süre daha hiçbir şeyden haberim olmayacaktı.Öyle değil mi?"

Başımı onaylama anlamında salladım,haklıydı.Eğer bu fotoğrafı görmeseydi ben hiçbir şey anlatmayacaktım,ama şimdi hiçbir kurtuluşum yoktu.Elindeki fotoğraf her şeyi yeterince açıklamıştı.

"Anlatmanı bekliyorum Eylül farkındaysan."

".."
Yine o sinir bozucu sessizlik hakim oldu odaya.Artık anlatmak zorundaydım; hem anlatmayı istiyordum da.Her şeyi en başından olduğu gibi anlattım anneme. Ne bir eksik,ne bir fazla.Kendimi hiç kötü hissetmiyordum aksine içimdeki o ağırlık, o yük geçip gitmişti,iyi gelmişti anneme anlatmak,rahatlamıştım.

"Eylül,bu kendi isteğiyle olan bir gitme değil, sana yazdıklarından da gayet net bir şekilde belli oluyor zaten."

"Biliyorum anne bende öyle düşünüyorum zaten,ama keşke bende veda edebilseydim." Ağlamaya başlamıştım.

Annem geldi sımsıkı sarıldı. Bir süre öyle kaldıktan sonra ben geri çektim kendimi.

"Saat bayağı geçmiş, hadi anne işe bence yeterince geç kaldın."

Annem de saatine bakarak,

"Biz bu kadar uzun mu konuştuk ki? " dedi. Şaşırmış bir hali vardı,  dudağımı büktüm.

"Ben gidiyorum Eylül,söz ver bana bundan sonra her şeyden ilk başta benim haberim olacak."

"Söz veriyorum." Gülümseyip başımdan öptü, gözleri yine ışıl ışıldı,evden çıkıp gitti.Annem gittikten sonra müzik açmaya karar verdim.Kendi dünyamda kaybolacaktım yine.

"Umutsuz olduğu bir anda sevmek ister her insan,birazcık şanslıysan neden olmasın.Kendinden emin değilsen sevme, bensiz mutluysan hep öyle kal." Bu şarkıyı ne zaman dinlesem içimi hüzün kaplar mutluysam bile durgunlaşırım,şimdi ise mutsuzum, haddinden fazla mutsuzum ve bu şarkının her bir kelimesi şimdi çok daha anlamlı geliyor bana. Ayrıca bu şarkıyı ne kadar çok dinlersem dinleyeyim,ne zaman dinlersem dinleyeyim hiç sıkılmam, hep aynı güzellikte kalır benim için.Zaten şarkıyı şarkı yapan da bu değil mi? Ne kadar çok dinlersen dinle, ne zaman dinlersen dinle sana her dinleyişinde aynı hissi verebilmesi.

Şarkıyı bilmem kaçıncı dinleyişimden sonra kapı çaldı, ağır adımlarla kapıya yöneldim.Gelen Yaprak'tı.

"Annemle tartıştık biraz,o yüzden geç kaldım."

"Neden, ne oldu?"

"Ya sen onu boşver, asıl sen anlat. Gözlerin kıpkırmızı."

"Annem her şeyi öğrendi,hatta aynı şeyi o da söyledi."

"Ne?Nasıl yani?"

Cevap vermeden yatağın üzerindeki fotoğrafı alıp gösterdim.

"Şimdi anlaşıldı.Fotoğrafı gördü demek.Ne tepki verdi peki?"

"Aynen öyle. Burak'a değil de kendisine hiçbir şey anlatmamama kızdı,kötü hissetmiyorum kendimi iyi ki de anlatmışım dert oluyordu bu bana."

Gözlerim elimdeki fotoğrafa kaydı.Lunaparka gittiğimiz zaman çektirmiştik bu fotoğrafı. Yüksekten çok korkmama rağmen Burak sayesinde o havaya çıkan aletlerden birine binmiştik.Ben gözlerimi sımsıkı kapatmış robot gibi duruyordum,Burak kahkahalarla gülüyordu,nihayet inince "Çok kötüsün Burak."demiştim kendisine,o da bana "Yanlış. Ben bir tek senin yanında iyi oluyorum."deyip gülümsemişti.

Yaprak fotoğrafı elimden çekip alınca kendime geldim.Dalıp gitmiştim o güzel anılar arasında.

"Benim yanımda bu fotoğrafa bakmana izin vermiyorum.Hatta Burakla alakalı her şey yasak sana."

"Gel istersen kalbime de anlat bunları,o pek takmıyor çünkü söylenilenleri.Bu arada Burak gece mesaj attı." deyip Burak'ın yazdığı mesajı gösterdim. Hesabını kapattığını söyledim.

"Peki aradın mı Burak'ı?"

"Kaç yüz defa aradın desen daha doğru olur aslında hep kapalıydı."

"Ya olsun,hem zaten aynı çatı altındasınız diyorsan illa ki veda etmek istiyorum bende okulda karşına alır konuşursun.Hem sen kahvaltı yaptın mı?  Bildiğin rengin solmuş."

"Canım hiçbir şey istemiyor.Daha sonra bir şeyler atıştırırım."

"Ben o atıştırırımın ne anlama geldiğini biliyorum. Hiç kusura bakma, ben kalkıp bir şeyler hazırlıyorum sende elini yüzünü yıkayıp üstünü değişiyorsun,kahvaltıdan sonra dışarı çıkacağız. Sakın itiraz edeyim deme benle baş edemezsin ona göre."

"Peki,nasıl istiyorsan öyle olsun,itiraz edecek gücüm de yok zaten",lavaboya gidip aynaya baktığımda karşımdaki kendimden korktum, gerçekten Yaprak ve annemin dediği kadar vardı, uzun zamandır, kendimi böyle gördüğümü hiç hatırlamıyordum.Üstümü de değişip Yaprak'ın yanına gittim, beraber kahvaltı yapıp dışarı çıktık.Hava bulutluydu, her an yağmur yağacak gibiydi, yağmurdan eskiden nefret ederdim, içim bunalırdı hep yağmur yağdığında.Şimdi ise havayı kapalı görünce yağmur yağar diye seviniyorum.Yaprak bir şeyler anlatırken Burak'ın evinin oradan geçiyorduk. Yaprak geçmeyelim diye ısrar etti,ama geri kıramadı beni.

"Yaprak." dedim konuşmasını bölerek.

"Ne oldu?"

Gözlerim Burak'ın evine sabitlenmiş durumdaydı. Ön camda kocaman KİRALIK yazısı asılıydı.

Sahte RüyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin