2: 'Bundan Sonraki Ezo'yu Ben Yaratacağım.'

108 5 2
                                    

Sonbaharın ortalarındaydık bu yüzden yerlerde hep sarı yapraklar bu uçurumun kenarında güzel bir görüntü yaratıyordu. Umutcan ile banka geçip yeni hayatım hakkında sohbet ediyorduk. ( YAZAR : bu sefer doğru yazdım Sude Ablacım :D ) Umutcan ''Bundan sonraki Ezo'yu ben yaratacağım. Anlaştık mı?'' Dedi bana dişsiz bir şekilde gülümserken. ''Bilmem ki...Ne desem inan bilmiyorum...Neyse. Hadi bakalım. Yeni hayatım senin ellerinde.'' Deyip gülümsedim. Umutcan ''Aha bir söz daha! Şarkıyı bitireceğim bu gidişle! bak nakarattan sonra 'O hayatını bana teslim etmişçesineee! Geri dön bana hadi geri dönsenee!' bu pek olmadı ama. Neyse stüdyoya geçince göz atarım bi'. '' Dedi gözlerini fal taşı gibi açıp. ''Ee ben nerede kalacağım? Arkadaşların...Beni nasıl karşılayacaklar? Ya anlaşamazsam?'' Dedim endişeli bir sesle. ''Hiç sorun olmayacak güven bana. İstersen şimdi kalkalım evi gezdiririm sana. Sonra da arkadaşların yanına gideriz. '' Dedi bavulumu alırken. Kafa sallayıp onu takip ettim. Güzel ama o kadar gösterişli olmayan bir arabanın önünde durduk. Bana ön kapıyı açtı. İçeri girip kapıyı kapattım. O da bagaja bavulu koyup sürücü koltuğuna geçti. Arabayı çalıştırmadan önce derin bir nefes aldı. Sonra çalıştırdı. Araba sürmeyi acemi de olsa biliyordum. Babam sağolsun... Ehliyetimi aldırtmıştı. Ama araba sürmeyi kendisi öğretmek istediği için ilk önce babamdan ders alıp sonrasında ehliyetimi almıştım. Galiba en çok babamı özlemiştim. Ama olsun. Elbet bir gün yeniden görüşecektik. Bu sefer onların yanına Umutcan ile gidecektim. Kendime söz veriyorum. Umutcan'ın telefonu çalınca gülerek açtı. 

''Evet Hamzatrox...Geliyorum.Geliyorum...Buldum evet...Sana süprizim var. (Ezo'ya döner) oldukca güzel bir süpriz...Bizim cafe mi?...Tamam geliyoruum.'' Dedi saçıyla oynarken telefonu kapattı. ''Hızlı olmamız lazımmış. İlk önce arkadaşlarla tanışalım. Sonra evimize geçeriz.'' Dedi gülümserken. Bende gülümsedim onun bu haline. Beni arkadaşlarıyla tanıştırmak istiyordu. Beni önemsiyordu! Bu vücudumda değişik algılar kaydediyordu. ''Uyuyabilir miyim?'' Dedim ona doğru dönüp dudağımı değişik bir hale getirerek. ''Tabii. Geldiğim zaman seni uyandırırım.'' Dedi yola bakmaya devam edip dişsiz gülümserken. Başımı cama yaslayıp gözlerimi kapadım... 

--- 

Uyandığımda Umutcan'ın tam önüme doğru eğilip beni izlediğini gördüm. Beni gördüğünde yerine geçti. ''Neden uyandırmadın ki? Kesin horladım. Hep annem derdi horluyorsun diye.'' Deyip söylenmeye başladım. Umutcan kahkaha attı. Onun kahkaha attığı zamanki sesi...Aşırı derecede çekiciydi. ''Zaten geleli 5 dakika bile olmadı. Hem horluyor musun? ( kahkaha atar) hiç horlamadın. Şahsen uyuyuşun çok...Tatlıydı. Beni benden alan bir tatlılık.'' Dedi benim gözlerimin içine bakıp. Göz gözeydik. Ve ikimizde gittikçe yaklaşıyorduk. Burun burunayken o yutkundu. Ben dudağımı dilimle ıslattım. O bu yaptığıma tahrik olduğunu anlamam için tam ağzını açmış benim dudağıma doğru yol alırken, benim kalbimin kıpır kıpır, yanaklarımın alev alev olduğu yerdeyken telefonu çaldı. ''Sikicem şu telefonu he!'' Diye mırıldanıp telefonu cebinden çıkardı. 

''Ne var Hamza?!...Sinirli değilim!...Tamam...Arabayı görmüşsün zaten daha nerdesiniz diyorsun ya...Geliyoruz sus artık!'' Dedi. Şuan öpüşemediğimize sinirlenmişti. Yanaklarım daha da alev almıştı. ''Hadi inelim.'' Dedi kendi kapısını açarken. Arabadan indiğimizde elini belime koydu. ''Burası pek tekin değil. Zamanla alışacaksın zaten.''Dedi bana dönüp kafa sallayıp içeri girdim. İçerisi dumandı. Damla sakızlı, limon ve naneli nargile kokuyordu. Loş ışıktan insanların suratı pek belli olmuyordu. Herkes tanımadığı insanla dans ediyordu. Biz hızlıca minik bir bölmenin olduğu yerden geçtik. O sıra geniş ve uzun bir koridor vardı. Mavi ışık yansıtılmıştı her yana. Ordan geçince kahverenginin en koyu tonu olan duvar ve siyah koltukların olduğu yere gelmiştik. Burada Hem o kadar kişi yoktu. Terastı galiba burası. Yukarısı açıktı. Karşıdan bir çocuk ''Süpriz bu muydu be? Ben bayıldım! (kahkaha atar) Hoşgeldin barbie bebek.'' Denildiğinde o tarafa döndüm. Boynunda kocaman bir gül dövmesi olan çocuk -galiba adı Hamza olan- benim yanıma gelip beni kolundan çekip kendi yerinin yanına oturttu. Umutan'a tiksinerek bakarak ''E sende otur bari.'' Dedi ve  ben kahkahayı patlattım. ''Kız sen ne güzel gülüyorsun öyle.''Deyip ellerini yanaklarına yerleştirip gözleri fal taşı gibi açıp dudaklarını araladı. ''Sağ ol. Bu arada ben Ezo.'' Dedim o sıra Umutcan'ın yanına oturduğu kız ''Ezel veya Ezgi mi?'' Dedi ben tam konuşacakken Umutcan bana değişik bir şekilde bakıp dişsiz gülümseyerek. ''Hayır. Gerçekten adı Ezo.'' Dedi o sıra kız ve Hamza 'oooo'layıp el çakıştılar. Kız ''Bu arada ben Eda. İnan ki seninle tanıştığıma çok çok sevindim.'' Dedi dişsiz gülümseyerek. ''Bende. İkinizle de.'' Deyip sohbete daldım. Umutcan ordan geçen garsona ''Onur! Benim bong'u getir. Birde sigara. Çakmak arabada kalmış da sen çakmak da getir.'' Dedi sonrada bize dönüp Hamza'ya ''Hamzatrox patlıyalım dimi?!'' Deyip kahkaha attı. O kahkaha atınca Hamza da kahkaha attı. O sıra Umutcan'ın bon'gu geldi. Bong'u benim Sude ablamdan duymuştum ama gerçekte görmemiştim. Ben o ne yapacak diye izlerken Umutcan bana dönüp ''İçecek misin?'' Deyince endişeyle ''Hayır.'' Dedim. O ise gülüp bana göz kırptı. Arkadaşlar yemin ediyorum ki eridim az önce! O eline çakmağı  alıp ağzını boru gibi şeye koydu. Çakmağı yaktıkça alttaki anlayamadığım şey buhar olup yükseldi. Ve en sonunda dumanı kendi içine aldı. Benim bu duruma biraz dudağım açılmıştı. O dumanı bana doğru üfleyince Hamza elini ağzımla kapattı. ''Mazallah ağzına mağzına kaçar.'' Dedi ve bende o dumanın içinde Hamza'nın eli ağzımdayken kahkaha attı. ''Ama elim tükmük olduuu...'' 

---

Evden içeri girerken Umutcan  ''Burası stüdyo ile karışık yerdir. Arada sırada şarkıları burda seçeriz.'' Dedi. Kafa salladım ve içeri geçtik. Siyah koltuklar siyah televizyon ve tek beyaz olan duvar kalıyordu. ''Burası salon.'' Deyip salonun kapısının karşısındaki kapıya ilerledik. Stüdyo burası olmalıydı. Yatak vardı onun yanında bilgisayar ve hoparlör vb. şeyler vardı. Yatağın diğer tarafında kahverengi bir dolap vardı. ''İşte stüdyo burası. Yatak sadece misafir için. Gerçek yatak odası bunun yan odasında.'' Deyip o odaya doğru ilerledi. Bu oda gerçekten çok hoştu. Stüdyo odası gibi duvarı bu odanın da kırmızıydı. Pencerenin hemen bitiminde iki kişilik yatak vardı. Yatağın yanında beyaz minik komidin vardı. Üstünde lamba vardı. Lambanın yanının tam karşısında kahverengi ama stüdyo odasındakinden daha büyük bir dolap vardı. Onun karşısında biraz uzun boş bir duvar vardı. Orda da süs eşyaları vardı. Gitar ve albümler vb. . ''İşte bizim yatak odamız. Ama senin desem daha doğru olur. Çünkü artık benim odam stüdyo.'' Deyip güldü. Bende güldüm. Sonrasında diğer odaları gösterdikten sonra akşam olmuştu. Ben bavulumdan pijamalarımı giyip yatağa girdim. Çok güzel kokuyordu. Tıpkı...Umutcan gibiydi. Damla sakızı... En sonunda bu kokuda boğulmak istediğimden gözlerimi kapayıp güzel kokunun ve uykunun kollarına kendimi bıraktım...

MASUM.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin