4: 'Kahverengi Deniz.'

67 5 0
                                    

Söylediği şeyle şok geçirmiştim adeta. Ama...Öpmesini bende isterdim.  Yani yanağından...''Olur.'' Deyip ona bir adım yaklaştım. Yanaklarım alev alevdi, karnıma heyecan sancısı girmişti,kalbim olduğundan bin kat fazla atıyordu. Nefesimi tutuyordum.  O dudaklarını alev saçan yanaklarıma bastırınca gözlerimi sımsıkı kapamıştım. Ellerim zangır zangır titriyordu. Biraz uzun bir süre dudaklarını yanaklarıma bastırdı ve sonra çekti. Artık nefes almaya başlamıştım. Umutcan da benim gibi gözüküyordu. Gözlerini kapatmıştı. Gözlerim dolmaya başlamıştı. Heyecandan.Gözlerimi kapatsam damlalar düşecekti. Umutcan bu durumumu anlayınca bana doğru eğilip yanaklarımı okşarken fısıldayarak ''Kaç gün geçirdik ki biz? Böyle kör kütük aşık olmam için sebep de neydi? Masum olman. Lanet olasıca şu masumluğun ve güzelliliğin beni benden almaya yetiyor. Ağlamanı,gülmeni,sinirlenmeni,şaşırmanı,kızmanı, her şeyini, her şekilde, her konuda seviyorum. Deniz gibi gülüyorsun. Gözlerin o kahverengi denizi gösteriyor sen gülünce. Kahverengi denize bakıyorum ben sanki. Sen gülünce gözlerinde kahverengi denize bakan siyah bir adam görüyorum sanki. O adam benim. O kahverengi deniz ölene kadarda o adam ben olacağım. Söz mü?'' Dedi göz bebeklerimi bile en ince ayrıntısına kadar izleyerek. ''Söz.'' Dedim dişsiz gülerek ve o sıra gözümden bir damla aktı. Mutluluk göz yaşı döküyordum. İlk defa. ''Ağlama ama.'' Dedi ve güldü. Sonra kafamdan tutup kafamı göğsüne bastırdı ve sımsıkı sardı beni. Asla vazgeçmem hissi veriyordu bu sarılmayla. Bende kollarımı onun beline doladım. Böyle bir kaç dakika geçtikten sonra ondan ayrıldım. ''Ben biraz yorgunum da. Yatacağım da ben.'' Dedim ona gülümseyerek. ''Tamam. Ben stüdyodayım. Bir şey olursa yanıma gelirsin.'' Dedi gülümseyerek. Bende kafamı salladım ve gülümsememi daha da genişlettim. Sonrasında odaya geçtim ve kendimi uykunun güzel kollarına bıraktım...


-Umutcan Kurtoğlu- 


Ezo uyuyordu. Hemde masum bir şekilde. Onu izliyordum. Çok tatlı uyuyordu. Melekler gibi. En sonunda burda onu biraz daha izlersen o minik dudağına güzel bir öpücük konduracağımı anlayınca stüdyo odasına girdim. Bilgisayara baktım. Hamza o şarkıyı çalan adamı bulmuştu. Ama o bir kızdı... ''Asistan'' diye bir adı vardı. Gerçek adı Şevval'di. Ama bu...Ezo'nun arkadaşı olan Şevval'di. Niye böyle bir şey yapsın ki? Ne alıp veremediği vardı Ezo'yla? Hamza'yı aradım.

''Alo?'' Dedim endişeli bir sesle

''Ne var Umutcan?'' Dedi uykulu bir sesle Hamza.

''Şevval. Şarkıyı çalan kız. Bunu Ezo'ya asla söyleyemem. Diyemem ki senin eskiden tek arkadaşın olan kız senin hayatını yazan şarkıyı çaldı diye. Yapamam anlıyor musun? Onun her göz yaşı döktüğünde içimin parçalandığını hissederken ben onu ağlatamam.'' Dedim ve ağlamaya başladım. 

''Sakin ol Umutcan. Halledicez. Tamam?'' Dedi güven verircesine konuşurken.

''Nasıl halledicez lan? Kız müziği yayımlarsa bir bok yapamayız!'' Dedim göz yaşlarımı silerken sinirle. 

''Kızın adresini bulup konuşmaya gideriz. Ama Ezo'nun haberi olmadan. Eda'ya söyler ayarlarım ben. Kız ne isterse, ne teklif ederse kabul etmeye hazırla kendini...Üzgünüm ama kabul etmek zorundayız.'' Dedi Hamza çaresiz bir sesle. 

''Ama-'' Diye itiraz edecekken Hamza sinirlenerek durdurdu beni. 

''Başka bir çaremiz yok! Varsa bundan daha iyi bir plan o zaman söyle! Ama yok! Anladın mı?! Buna 'Yapamam' dersen Ezo ile konuşmak zorundasın! Onun üzülmesini görmek zorunda kalacaksın! Ağlamasını da! Senin için özellikle de Ezo için bunu yapmak zorundasın!'' Dedi...Aslında doğru söylüyordu. Derin bir nefes aldım. 

''Ya bir işler yanlış giderse? O zaman sıçtık desene...B-ben...Yapacağım.'' Dedim ve sessizce tuttuğum göz yaşlarımı gözlerimi akıttım. 

''Tamam. Bak sakın Ezo'ya belli etme. Anlamasın. Eda'ya ben anlatacağım. Bak gerçekten belli edersen bittik. Belli etmemeye çalış. Hatta çalışma,yap. Onu gezmeye felan götür. Bu şarkı olayı hiç yaşanmamış gibi yap. Sorarsa da deki 'Hamza ona bakıyor. Biz bu konuyla kafamızı yormayalım.' Felan de. Tamam mı? He bide ona istediği her kıyafeti al. Para sıkıntısı yaşatma bu anlarda. Tamam? Hadi görüşürüüüz.'' Dedi soğuk bir ses tonuyla. 

''Görüşürüz.'' Dedim ve telefonu kapattım. Oflayıp elimi saçlarıma geçirdim. Nasıl yapacaktım? Ne isteyecekti? Ya Ezo'ya söylememizi isterse? O zaman ne yapacaktık? Gerçekten başımız belaya girmişti şuan. Bundan bir yarım saat sonra Ezo'nun odasından çığlık sesleri gelmişti. Bende tam o sırada pastaneye pasta almaya gidyordum. O sesi duyunca hemen ''Ezo ben burdayım!'' Diye bağırarak odaya koştum. Ezo ağlıyordu. Yatakta doğrulmuştu. Saçlaını okşayıp nefes nefese ''ben burdayım. Bak. Korkmana gerek yok.'' Dedim ve ona sarıldım. ''Çok korktum Umutcan. Çok korktum. Sen...S-sen...Ölüyordun. Şarkıyı kimin çaldığını bana söylememek için kendini o...O uçurumdan atıyordun. Hemde benim yüzümden...Benim.'' Dedi. Ya benim sonum öyle olursa? Onun burda bu haline katlanamazken ya gerçekleşirse? ''Geçti güzelim, geçti.'' Deyip onun kafasını göğsüme gömdürdüm. Kafasını öptükten sonra çenemi koydum ve o sıra sessizce göz yaşlarım tane tane akmaya başladı. Bir süre böyle geçtikten sonra ''Hadi kalk. Üstünü değiştir pastaneye gidip pasta alalım.'' Dedim o da göz yaşlarını silip kafasını olumlu anlamda salladı. Ben stüdyo odasına geçtim. On dakika sonra Ezo geldi. Evden dışarı çıktığımız zaman havanın estiğini fark ettim. Ezo'ya döndüğümde üstünde kalın kazak ve kalın uzun montlardan olmasına rağmen üşüdüğünü fark etmiştim. ''Arabaya geçince ısınırsın. Hemen şurada araba zaten.'' Deyip onu kendime sardım. Ona kötü bir şey olmasını istemiyordum. Kıyamıyordum açıkcası. O benim gözümde minicik şirin bir bebek kadar kıymetli ve değerliydi. O benim Masum'umdu. Sadece benim olan Masum. Sadece benim. Arabayı çalıştırdıktan sonra hemen arabanın klimasını sıcağa ayarladım. 2-3 dakika sonra araba ısınmıştı. Ezo kendine sardığı kollarını yavaşça çözmüştü. Aklım hala şarkıdaydı... Şevval denen kız acaba ne isteyecekti?Neler yaptıracaktı? Aklımı bu konularla allak bullak haline getirmiştim. Telefonuma gelen mesajla ikimizde telefona döndük. Mesaj Denizkan'dandı. Yeni yapımcımız gibi birşeydi... Arabayı biraz yavaşlatıp mesajı okudum. 

Gönderen: Denizkan 

Ev için adamlarla konuştun mu? Merak ettim de. He bu arada stüdyo hazır. Herşey için ;) 

 Son lafına kahkaha atıp mesajı cevapladım.

Gönderilen: Denizkan 

Hayır adamım. Ezo ile konuşunca adama geri döneceğim. Ama... Yeni ev hazır. Herşey için ;) 

 Evi satacaktık. Yeni eve taşınacaktık. Ve yapımcı şirketi Bursa'daydı. Aslında aynı şirketti ama sadece şehiri farklıydı. Tabii birde sahipleri. İzmit'ten Bursa'ya taşınmak zor olacaktı. Ezo ile hem daha konuşmamıştım bile... Pastaneye girdiğimiz zaman Ezo pasta seçmeye başlamıştı. Hepsini tek tek soruyordu. Çok...Mutluydu. Gülümsemesi suratından hiç eksilmiyordu. Onu bu halde görünce değişik bir dişsiz gülümseme takındım istemsizce. ''Sen?'' Dedi gülümserken Ezo bana dönüp. Gülümsemeyi suratımdan silip kaşlarımı çattım. ''Hı?'' Dedim anlamazcasına. '' Çikolatalı mı? Beyaz çikolatalı mı?'' Dedi. ''Beyazlı.'' Dedim ve onu aldık. Kasaya geçince kadın bize dönüp ''Siz...Akraba falan mısınız?'' Dedi Hayır ahmak kafalı kaltak! O benim sevgilim bitch. Hemen Ezo'yu kendime sarıp güldüm. ''O benim sevgilim.'' Dedim kadın biraz bozulmuştu. ''Lütfen hanımefendi ve beyefendi yanlış anlamayın ama...Çok zıt karakterlersiniz. Ama...Böyle sarmaş dolaş ve yan yana olunca çok uyumlu bir çift oluyorsunuz. Açıkcası çözemedim bu işi...Sihir gibi.'' Dedi. İkimizde gülümseyip teşekkür ettikten sonra arabaya bindik. Arabaya binince Ezo'ya dönüp. ''Ezo...Yapımcı şirketi iki şehirde var. İzmit ve Bursa. İzmit'teki kapandı ve Bursa'dakine yöneltildim. Ve... Her gün gidip gelemem. Taşınmalıyız. Evi falan ayarladım. Yeni eşyalar da geldi. İstersen taşınalım ve yapımcıya devam edeyim...İstemezsen...Bilmiyorum.'' Dedim Ezo gülümseyip ''Tabikide taşınacağız. Sorun olmaz. Hatta daha iyi de olur.'' Dedi. Gülümseyip elini tuttum. Gittikçe yakınlaşıyorduk. Burun buruna kalınca dudaklarını ıslatması için içimden yalvarıyordum...Ve son bomba! Ama o dudaklarını ıslatmak yerine yanağımı tercih etti! Eve geçince pastayı dolaba koyduk ve birşeyler giyinip bizim cafeye geldik...


MASUM.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin