3: İyilik Meleğim.

76 5 0
                                    

Sabah yanımda biraz büyük bir köpeğin yanağımı yalamasıyla uyandım. Koridordan Umutcan ''Paşa oğlum nerdesin?'' Deyince bu köpeğin Umutcan'ın olduğunu anladım. Köpeğe gülümseyerek ''Demek senin adın Paşa.'' Deyince koridordan Umutcan geldi. ''Burdaymışsın Paşa. Oğlum çok korkuttun beni.'' Deyip yatağa Paşa'nın yanına oturdu ve onu sevmeye başladı. Gözlerimi ovuşturup ''Senin mi köpeğin?'' Dedim. Umutcan ''Evet ama Hamza'da kalıyordu 2-3 gündür. En sonunda beni özleyince ve dayanamayıp ağlayınca bende babalık duygumu bastıramayıp geri evine getirdim. Dimi oğlum?'' Deyip Paşa'ya dönüp onu öptü ve sevmeye devam etti. ''Çok tatlı. Benimde vardı. Adı Megi'ydi. En sonunda ölünce ondan ayrılmak zorunda kaldık.'' Dedim son cümleden önce derin bir nefes alıp. Umutcan bu lafımdan sonra Paşa'yı sevmeyi bıraktı. Paşa'ya gitmesi için işaret verdi. Paşa gidene kadar onun arkasından baktı. O gidince bana dönüp ''Senin için üzüldüm. Paşa da kanser oldu. Onu veterinere gönderirken hep ağlıyor. Kanser olduğunu o da biliyor. Ama tedavi olmak istemiyor. ( burda gözleri dolar) tedavi olmazsa ölecek (burda gülmeye başlar) bu yüzden onunla bu konuda hep kavga ederiz.'' Dedi. Paşa'nın kanser olduğunu bilmiyordum. Ama kanser gibi gözükmüyordu. ''Bak. Ben Paşa ve senin her zaman yanında olacağım. Söz.'' Dedim ve ona güven verircesine dişsiz bir şekilde gülümsedim. O da gülümsedi. O bana yaklaşınca ben biraz doğruldum. Gittikçe yaklaşınca arabadaki gibi burun burunaydık. Biraz durduktan sonra Umutcan ''Dudaklarını ıslat.'' Dedi fısıldayarak nefesi suratıma çarpıyordu. Onun dediğini yaptıktan sonra arabada yaşaşanan gibi dudaklarını aralayıp dudağıma doğru yol alırken kapı çaldı. Minik bir küfür fısıldadıktan sonra yataktan hızlıca kalkıp sinirli adımlarla kapıyı açtı. ''Amına koyayım emi Hamza!'' Dedi bağırarak bunu duyunca ben kapıyı kapattım ve bavulumdan bir kaç parça kıyafet çıkardım onları giydikten sonra kapıyı açtım ve yatağı topladım. Hamza ''Şarkıyı çalmışlar lan.'' Diyerek stüdyo odasına girdi. Şarkılarını mı çalmışlardı? ''Umutcan.'' Diye seslendim stüdyo odasından 'Gel' sesini duyunca oraya doğru ilerledim. Hamza'ya ne oldu bakışı atınca Hamza ''Şarkımızı çalmışlar. Hemde yeni şarkıyı. Senin şarkını! Akşam sen yattıktan sonra ben geldim. Şarkının notalarını felan yapmıştık. Sadece Beat'ları seçmem için ben şarkıyı kendi evime götürmüştüm. Benimde evime ben yatınca birisi girip sadece şarkıyı alıp gitmiş. Başka hiç birşeyi almamış. Ne para ne de başka birşey. Sadece o şarkı.'' Deyince elimi ağzıma götürdüm. Umutcan bağırarak '' O şarkıyı çalanı bulsam varya! Kız erkek fark etmez ölesiye döveceğim onu!'' Dedi ve masaya yumruğunu geçirdi. ''Ama benim orda hayatım vardı. O şarkı benim hayatımı anlatıyordu. Beni anlatıyordu. Benim ruhumu anlatıyordu.'' Dedim dolmuş gözlerle sırtımı duvara dayanıp yere çökerken. Artık yere çöktüğümde göz yaşlarımı tutamıyordum. Elimi saçlarıma götürüp kafamı dizlerime dönüp hıçkırarak ağlamaya başladım. Hamza iki elini masaya götürüp yüzünü gizledi. Umutcan benim ağladığımı görünce benim önüme geldi. Dizlerimin arasına bakınca Umutcan'ı gördüm. O...Ağlıyordu. ''Bana bak. Lütfen ağlama. O şarkıyı bulucağız eğer bulamazsak ben müziği bırakırım. Şimdi sen lavaboya git elini ve yüzünü yıka. Kendine gel sonra dışarı çıkıp araştırıcaz. Bir şekilde o şarkıyı bulucağız. Söz.'' Dedi sessizce ağlayarak ve sonrasında yanağıma minik bir buse kondurdu. Yanağım onun öptüğü yeri alev almıştı. Alev sıçrıyordu resmen. Ben kalıp duvardan tutuna tutuna lavaboya geçtim. Tıpkı Umutcan'ı ilk gördüğüm zamanki gibi suratım vardı. Elimi, yüzümü yıkadıktan sonra saçımı elimle tararken aklıma bavulumdaki tarak geldi. O sıra odaya girerken Hamza ve Umutcan'ın konuşmasını duymuş gibi olunca o kapıya doğru yaklaştım. Hamza ''Ezo'yu seviyorsun öyle değil dimi? İlk 7 yaşında aşık olmuştun. Sonrasında o kız seni sevdiğini öğrenince sen çok çirkinsin diye senin üstüne elindeki çilekli sütü dökmüştü. O zamandan sonra kimseye aşık olmamıştın. Şimdi Ezo geldi ve...Ona karşı Eda'dan bile daha sıcaksın. Ki Eda bizim hayatımızda arkadaş olarak tek kız.'' Dedi sakin ve soğuk bir şekilde. ''Bilmiyorum Hamza. Bilmiyorum...Galiba minik bir şeyler hissediyorum. Büyürse ve o da beni bırakırsa o zaman asıl ne yaptığımı bilmeyeceğim.'' Dedi kırgın bir sesle. Hamza ''O her zaman senin yanında. Bunu herkes biliyor. Bak bence o da seni seviyor. Siz ikiniz zıt karakterler olsanız da birleşince bu zıtlıklar ortaklaşmaya başlayacak. Bana güven.'' Dedi Hamza. Ne yani Umutcan beni mi seviyordu? Peki ya ben? Galiba...Aşık olmuştum. Ve bunu anlatacak kimsem yoktu. Umutcan vardı. Ona da onu sevdiğimi anlatamazdım. Tarağı boşverip sessiz adımlarla lavaboya koştum. Gerçekten sevinçten ağlamak istiyordum. Aynada kendime baktım. Ve nedensizce içimden gelen gülme hissini yatıramadım. Gülerek saçımın dağınıklıklarını çözerken kapıya yaslanmış bir Umutcan gördüm ''Neye gülüyorsun sen öyle?'' Dedi şakacasına sinirli bir şekilde. ''Hiiiç.'' Deyip kıkırdadım. Gerçekten şuan çok mutluydum. Onun beni sevdiğini öğrenmek...Farklıydı. Onun beni sevdiğini onun ağzından duymak istiyordum. Ordan Hamza geldi ''Ezo sana birşey demek istiyoruz.'' Dedi Umutcan'la birbirine baktıktan sonra. Umutcan ona onaylamaz bakışlar attı. Hamza kahkaha attıktan sonra ''Biliyor musun? Umutcan kuzeni Ezo'ya aşık oldu.'' Dediğinde gülmem kesildi. Ne bekliyordun ki Ezo? Sana aşık olacağını falan mı? Senin gibi bir kızı seveceğini mi? Senin gibi bir RUH HASTASIna aşık olacağını mı? Aptallaştın Ezo. Aptallaştın. ''Öyle bir kuzenim var ama aşık değilim. Gerçekten Ezo. Kimseye. Aşık. Falan. Değilim.'' Deyince kafa sallayıp odaya fırladım. Odanın kapısını kilitleyince derin bir oh çektim. Hala minik bir şansım vardı. Bu şansı kaybetmemem lazımdı. Hemen üstümü çıkartıp daha açık ve olgun şeyler giydim. Bavuldan düzleştirici makinasini aldım ve lavaboya koştum. Saçımı düzleştirirken yanıma Umutcan geldi. Saçını düzeltiyordu. Düzleştiricide sadece arkası vardı. Orayı da yapamıyordum. Sinirli bir şekilde oflayınca Umutcan saçını bitirip ''Ne oldu? Saçını mı yapamadın? Dur Hamza'ya haber verelim o yapar. Hamzaa!'' Diye seslenince Umutcan ona Hamza koşarak geldi. Umutcan ona saçımı düzleştirmesini söyleyince Hamza tek yapabildiğim şey diyerek saçımın arkasını düzleştirmeye başladı. Umutcan ''Versene bi' önünü biaz kıvıracağım Ezo'nun.'' Deyince Hamza ''Kızın saçını yakta göreyim.'' Dedi ona tiksinerek bakıp makineyi verince. ''Bok yakarım.İzle ve gör.'' Deyip makineyi elinden koparırcasına aldı ona kusmuş gibi bakarken. Umutcan kahkülümü ellerinin arasına aldı ve biraz baktı. Hamza ''Zaten arkası bitti. Ben stüdyoya geçip şu çocuğa bir bakayım.'' Dedi koşar adımlarla ilerlerken. Umutcan kahkülü bırakarak saçımı okşamaya başladı.''İlk defa.'' Dedi saçlarımı özenle okşarken. ''Bir kızın saçını bu kadar istekle ve özenle okşuyorum.'' Dedi saçlarıma korsanların hazineyi görmüş gibi bakıyordu. Kıkırdadım. Sonra saçımın kahkülünü kıvırırken ''Bu arada dudaklarını ıslatınca aşırı derecede seni öpmek istiyorum. Birdaha onu boş zamanlarda felan yapma. Kalpten falan giderim öylece kalırsın orda.'' Deyince dudaklarımı yalama isteğini geri tepemedim. ''Bak ne dedim ben!'' Dedi gülerek şakacasına sinirli gibi halde kendini biraz geriye atarak. Ben yere çömelip kahkahalara boğuldum. Hamza stüdyo odasının kapısını kapatmıştı. O yüzden bizim konuştuklarımızı pek anlayamazdı. En son kalktım ve kahkahamı dindirmek derin nefesler alıyordum. En sonunda Umutcan'a bakınca bana değişik bir şekilde gülümsüyordu. 'Ne?' deresine kafamı salladığımda Umutcan yalvarırcasına konuştu. ''Yanağını öpebilir miyim iyilik meleğim?''

MASUM.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin