"Gemiye gireceğiz."
"Ve arka kapıdan, öyle mi? "
"Ön kapıdan girmekten daha iyi gibi görünüyor. "
"Arka kapı olduğunu nereden biliyorsun peki?"
Birden durdu. Yüzüme küçümseyici bir bakış attı. Ardından biraz daha yumuşak bir yüz ifadesiyle bana baktı.
"Bilmiyorum."
"Ne?"
"Arka kapısı olup olmadığını bilmiyorum."
"Peki nereye gidiyoruz?"
"Arka kapıya dedim ya. Sen beni dinlemiyor musun?"
Kolumdan tutup hızlı adımlarla yürümeye başladı.
"Peki ya arka kapı yoksa?"
Yine durdu ve o küçümseyici bakışını attı.
"Bu bir gemi ve gemilerin arka kapıları olur."
Tam yürümeye başlayacakken sorduğum soruyla afalladı.
"TARDIS'in arka kapısı yok ama."
Biraz kızmış bir ifadeyle,
"TARDIS...farklı...Hem nasıl TARDIS ile bu hurdayı karşılaştırabilirsin?"
Mahçup bir yüz ifadesiyle ona baktım. O da affetmiş gibi bana baktı ve ilerlemeye devam ettik.
İlerlerken yavaş yavaş hareket ediyor her adımda etrafı kontrol ediyordu. Yani en azından öyle yaptığını düşünüyorum. Uçan ve yerdeki Dalekler'e karşı tedbirli olmalıydık. Sonuçta Doktor'un can düşmanılar. Birinin bizi fark etmesi canımıza mal olabilir.
Yavaş hareketlerle ilerlerken Doktor birden durdu ve fark etmeden ona çarptım. Eğer beni tutmasa elbisem yerdeki yağa benzeyen ama bir o kadar da benzemeyen sıvıya batmış olabilirdi.
"Neden durduk?"
"Burada bir arka kapı olmalı."
"Ama yok."
"Haklısın. Var ama yok."
"Hayır, ben öyle bir şey söylemedim."
"Evet, söyledin. "
"Hayır, söylemedim. Hem söylemiş olsam bile bir kapı hem var hem de yok olamaz."
"Haklısın, kuantum fiziği değil bu. Sadece bir kapı."
"Kuantum mu?"
"Evet, Kuan..."
Aniden bana sarıldı. Gerçekten kısa bir sarılmaydı. Bir yere yetişmesi gerekiyormuş gibiydi.
"Sen...Sen bir dahisin Clara."
"Dahi miyim?"
"Evet, evet öylesin."
"Peki bu kadar zeki olmamın... daha doğrusu bunu şu anda fark etmenin sebebi ne?"
"Az önce söylediğin şey."
"Hangisi? Birçok şey söyledim?"
"Kuantum..."
"Onu sen söyledin. Hatta onun ne old..."
"Hayır o değil. Kuantum değil. Kuantumu herkes bilir. Değil mi?"
"Öyle mi?"
"Elbette öyle. Önemli olan kuantum değil. Yani, elbette kuantum önemlidir ama şu an daha önemli şeylerimiz var."
"Ne gibi?"
"Kuantum kapı!"
"Ne kapı?"
"Kuantum kapı. Beni dinlemiyor musun? Son birkaç dakikadır bundan bahsediyoruz."
"Evet, tabi. Ben...sadece..."
"Oyalanacak vaktimiz yok. Her an bir Dalek gelip bizi enseleyebilir."
"Ne yapabilir?"
"Enseleyebilir. Enselemek. Bir deyim."
"Bir İngilizce öğretmeni olarak öyle bir deyim olmadığına eminim."
"Dünyada bir dolu dil var. Birinin deyimidir. Zamanımı hangi deyimin hangi dile olduğunu ezberleyerek geçiremem. Bu çok büyük bir zaman kaybı."
"Bunu 2000 yıldır yaşayan biri mi söylüyor?"
"Ömrümün insan ömrüne göre uzun olması boşa harcayabileceğim anlamına gelmiyor."
Tüm bu konuşmalar sırasında arada yüzüme bakıyor ama genelde bir şey arıyormuş gibi geminin pürüzsüz yüzeyini süzüyordu.
"Doktor?"
"Clara?"
"Ne arıyorsun?"
Sonik tornavidayı birden çıkarıp bir noktaya sabit tuttu. Sonikleme sesi gelmeye başladı ve,
"İşte bu kapıyı!"
*Bir sürelik ara için özür dilerim. Eğer okunulmaya devam ederse devam edeceğimi de belirteyim. İyi okumalar, hepinize teşekkürler.
*En az 50 okunma ve 10 voteden sonra yeni bölüm gelecektir.