Neden gittin ki? Ne vardı da gittin, bok mu vardı? Bu gidişin 3 senemize ihanet değil de ne? Hergün bana aşkla bakarken, saçlarımı öperken, bana şiir okurken, beraber yemek yaparken, müzik dinlerken beni bırakacağın hiç aklıma gelmezdi. Annem bırakır sen bırakmazdın, değil mi? Bunları bana sen hissettiriyordun. Kollarını belime dolayıp sarıldığında birdaha hiç bırakmayacakmışsın gibi sarılıyordun. Ve en önemlisi ben sana inandım, güvendim. Onca ayrılıktan sonra tekrar beraber olacağımıza inandım, oldukta. Ama bu sefer olamayacağız. Hadi beni bıraktın, tamam anlıyorum eyvallah. Ama bırakırken niye beni en sevdiğimiz mekanımıza çağırıp güzel bir gün yaşattırdın. Sana aldığım gömleği giymiştin ve en sevdiğim parfümünü sıkmıştın. Ulan bunların hepsini benim canımı acıtmak için mi yaptın? O gün son günümüz olduğunu nerden bilebilirdim ki? O gün sana doya doya bakıp sarılamamıştım bile. Sen beni kendine çekip sarıldığında kokumu içine çektiğinde dünyanın en huzurlu insanı oluyordum. Ulan inandım ben be, beni öperken,sarılırken beni gerçekten sevdiğine insandım. Çok içtendin be sevgilim. Demek ki çok iyi rol yapıyormuşsun. Keşke rol yapmayı bırakıp beni biraz sevseydin. Bana şiir okumanı seviyordum en çok. Hatta bir keresinde pikniğe gitmiştik yemekten sonra senin kucağına yatmıştım ve sen bana şiir okumaya başlamıştın, bir süre uyuyup kalmıştım sen de fotoğrafımı çekmiştin. İşte bunları hiç unutamıyorum. Yağmur yağıyor, ikimiz de severdik yağmuru. Hatta yağmurda sessizce yürürdük, şemsiyesiz. Ne kadar güzeldi değil mi? Şimdi yağmur var, kiminle yürüyeceğim bu sokakta? Odamda camımı açmış bir yanımda sigara paketi diğer yanımda kedimiz yatıyor. Bir de Çoban Yıldızı çalıyor. Evet ikimizin şarkısı. İçtiğim kaçıncı sigara bilmiyorum ama umurumda değil, sadece bu illet seni hatırlatıyor. Yağmur, sigara ve teoman. Birtek sen eksiksin, ne olur gel artık. Lütfen gel. Gideli 4 ay oldu ve ben daha fazla yapamıyorum sevgilim. Artık gel ve bana şiir oku..